Tür­ki­ye si­ya­se­tin­de ne­re­dey­se unu­tul­muş bir kav­ram­dı­r “­li­ya­ka­t”. Kı­sa­ca “i­şi eh­li­ne ver­me­k” de­mek­tir. Mu­ha­fa­za­kâr-sağ ge­le­ne­ği­n eme­ği bü­yük­tür bu kav­ra­mın ha­ya­tı­mız­dan çık­ma­sın­da. Ki­şi­nin işe uy­gun­lu­ğu, eh­li­ye­ti, bil­gi bi­ri­ki­mi, eği­ti­min­den zi­ya­de, as­li olan “bi­zim ada­mı­mı­z” ol­ma­sı; hal­ka ya da dev­le­te hiz­met et­me­sin­den zi­ya­de par­ti­ye ve “da­va­”ya “bi­at” ede­cek ol­ma­sı­dır.
Son 13 yıl­dır “tek ba­şı­na­” hü­küm sü­ren AKP, bu ge­le­ne­ği boz­mak bir ya­na da­ha da güç­len­dir­di. Li­ya­ka­ti ra­fa kal­dır­mak, “si­ya­sal İs­la­m’­ı” düs­tur bel­le­yen “mü­ca­hit­le­r” için “meş­ru bir su­is­ti­ma­l” ol­du.
Bu nok­ta­da çı­kış ka­pı­sı “dâ­ru­’l-har­b” kav­ra­mı­dır. Ya­ni İs­la­mî ka­bul edil­me­yen ne var­sa onun­la sa­vaş­mak ge­re­kir. Böy­le­ce la­ik ve de­mok­ra­tik bir hu­kuk dev­le­ti olan Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti­’ne sa­vaş aç­mak, dev­le­tin al­tı­nı oy­mak, si­ya­sal İs­lam­cı li­te­ra­tü­re gö­re
meş­ru­” ha­le ge­lir.
Bu ko­nu­da fet­va ne­re­den mi ge­lir; çok ge­ri­le­re gö­tü­re­bi­lir­si­niz ve fa­kat “yol­suz­luk hır­sız­lık de­ğil­di­r” fet­va­la­rıy­la da iliş­ki ku­ra­bi­lir­si­niz!
De­mok­ra­si il­mî nok­ta­da an­cak bir araç­tır, as­la amaç ola­ma­z” söz­le­ri de yi­ne ay­nı gö­rü­şün te­za­hür­le­ri­dir; ma­lum bir gi­yip bir so­yun­duk­la­rı “mil­li gö­rü­ş” söy­le­mi.


Mak­ya­vel­ci ka­fa
Si­ya­si ku­tup­la­rı, üze­ri­ne ga­yet iyi ça­lış­tık­la­rı Mak­ya­ve­l’­dir. O’­nun “a­ma­ca ulaş­mak için tüm araç­lar mü­bah­tı­r” tes­pi­ti­ni ta­rih­te eşi ben­ze­ri gö­rül­me­miş bir şe­kil­de si­ya­si sa­ha­ya tat­bik et­ti­ler. Si­ya­sal İs­la­m’­ın üze­ri­ne ade­ta ye­ni bir el­bi­se biç­ti­ler. Öy­le ki, eko­no­mik dü­zey­de hiç­bir za­man tem­sil et­me­dik­le­ri Ana­do­lu hal­kı­nı bu “ı­lım­lı İs­la­m” söy­le­mi ile ken­di­le­ri için bir oy de­po­su ha­li­ne ge­tir­di­ler. Bu­ra­da amaç­la­rı için su­iis­ti­mal edi­le­cek olan ise bel­ki söy­le­me­ye da­hi ge­rek yok; ta­bi­i ki Cum­hu­ri­yet, onun ay­dın­lan­ma­cı de­ğer­le­ri ve de­mok­ra­si­dir.
Bel­ki ro­man­tik ve bu da­va­ya gö­nül ver­miş, bi­raz da na­if bir si­ya­sal İs­lam­cı için yu­ka­rı­da­ki tes­pit­ler ek­si­ğiy­le ge­di­ğiy­le yü­rür­ken “tö­kez­le­yen­le­riy­le­” bir­lik­te “rü­ya­ya gi­den yo­l”­dur. Fa­kat işin as­lı ger­çek­ten bu mu?


Mü­ca­hit mü­te­ah­hit­ler
Si­ya­sal İs­lam­cı ca­mi­adan Meh­met Şev­ki Ey­gi­’nin “mü­ca­hit iken mü­te­ah­hit ol­du­la­r” sö­zü ol­duk­ça önem­li bir du­rum tes­pi­ti­dir. Amaç ar­tık, müm­kün olan her fır­sat­ta me­ta ve dün­ye­vi çı­ka­r el­de et­mek­tir. Bü­lent Arın­ç’­ın söy­le­miy­le “ak­çe­li iş­le­r” “hal­ka hiz­met gö­tür­mek yo­lun­da­” bu­lun­maz fır­sat­lar­dır; ara­da bal tu­tup da par­ma­ğı­nı ya­la­yan­lar ol­muş­sa so­run de­ğil! Çün­kü on­lar “bi­zim ada­mı­mı­z” ne ya­pıp edip AK’la­rız on­la­rı; böy­le­ce AK’­ça pak­ça ge­zer­ler or­ta­da! Üs­tü­ne bir de ha­vuz med­ya­sı Tür­ki­ye­’nin ca­ri açı­ğı­nı ka­pat­tı­ğı­nı, hat­ta ne­re­dey­se “sı­fır­la­dı­ğı­nı­” sa­tar ava­zı çık­tı­ğı ka­dar hay­kı­ra­rak!

İna­nır­sa­nız ne mut­lu!

İnan­ma­dı­nız mı: “Ö­te­ki­”si­niz, “A­le­vi­”si­niz, “ça­pul­cu­”su­nuz, “a­te­is­t”­si­niz, “a­ffe­der­si­niz Er­me­ni­”si­niz, “pa­ra­le­l”­si­niz, “va­tan ha­ini­”si­niz!


İs­tib­dat ses­le­ri
Son on üç yıl­da gel­di­ği­miz nok­ta “de­mok­ra­si­” adı­na Tür­ki­ye­’ye ve hal­kı­na giy­di­ril­miş bir de­li göm­le­ği­dir. Han­gi se­vi­ye­de ya da se­vi­ye­siz­lik­te ic­ra edil­di­ği, son za­man­lar­da iyi­ce ay­yu­ka çı­kan bu po­li­ti­ka­lar, si­ya­si hırs­la­rı­nı ar­tık sak­la­ma­ya hiç ge­rek duy­ma­yan is­tib­dat düş­kü­nü bir gü­ru­hun, seç­me­ni ade­ta sü­rü ye­ri­ne ko­ya­rak bo­yun­la­ra ge­çir­me­ye ça­lış­tı­ğı bir yu­lar ha­li­ni al­mış­tır.
Abar­tı­yor mu­yum? San­mı­yo­ruz.
Ül­ke­mi­zin sa­de­ce son iki haf­ta­da ya­şa­dık­la­rı­nı dü­şün­mek ye­ter­li:
Arınç-Gök­çek kav­ga­sı ve kar­şı­lık­lı suç­la­ma­lar,
Ad­li­ye bas­kı­nı ve po­li­sin pek “ba­şa­rı­lı­” ope­ras­yo­nu ki, bu ope­ras­yon sa­ye­sin­de ar­tık olay hak­kın­da ifa­de ve­re­bi­le­cek kim­se kal­ma­dı!
Ne­de­ni hâ­lâ bi­lin­me­yen kit­le­sel bir elek­trik ke­sin­ti­si,
Uy­dur­ma suç atıf­la­rı ile yıl­la­rı ve ha­yat­la­rı he­ba edi­len Bal­yoz sa­nık­la­rı­nın ni­ha­yet be­ra­at et­me­le­ri ki, hu­kuk ve ada­let sis­te­mi­mi­zin ge­ti­ril­di­ği yer baş­ka bir ya­zı­nın ko­nu­su ola­bi­lir an­cak...


Ye­ter ar­tık
Tür­ki­ye bu de­li göm­le­ği­ni yır­tıp at­mak zo­run­da; evet, mem­le­ke­ti­mi­zin pek çok so­ru­nu var: Ku­rum­sal­laş­ma­nın ol­ma­ma­sı, eği­tim, alt­ya­pı ye­ter­siz­li­ği, yok­sul­luk ve iş­siz­lik, fik­rî lüm­pen­leş­me, tü­ke­ti­me da­ya­lı ya­pay bir eko­no­mi, bo­zuk şe­hir­leş­me, Ale­vi­le­re ve­ril­me­yen ve ta­nın­ma­yan hak­lar vs...
Bun­la­rın üze­rin­den za­man­la ge­li­nir, ge­lin­mek zo­run­da­dır.
Ye­ter ki ras­yo­nel ve top­lum­la el ele bir ik­ti­dar ol­sun.
Fa­kat hep­sin­den ön­ce ar­tık ül­ke­miz ve böl­ge için cid­di bir so­run ha­li­ne gel­miş olan AKP si­ya­sal ör­gü­tün­den kur­tul­mak ge­rek.
İş­te önü­müz­de­ki se­çim­ler bu kur­tu­lu­şun ha­ber­ci­si­dir.
Ya bu de­li göm­le­ği­ni hep bir­lik­te yır­tıp ata­ca­ğız ya da bu göm­lek git­ gi­de da­ha da dar bir ha­le ge­le­cek ve top­lum­sal bir cin­ne­te doğ­ru emin adım­lar­la iler­le­ye­ce­ğiz... Zi­ra bu­gü­ne ka­dar yap­tık­la­rı ya­pa­cak­la­rı­nın te­mi­na­tı­dır.