Televizyonlarda yayınlanan dini sohbet programlarının büyük çoğunluğu, dinleyici kitlelerini düşündürmekten ziyade; şöyle dua edin, şu zikirleri çekin, ibadetlerde şunlara dikkat edin gibi reçetelerle dolu. Ya da doğruluğu kesin olmayan, duyguları sömürmeye yönelik hikâyelerle. Yüzyıllardır hâkim olan bu söylemin ve hayata geçirilmiş bu reçeteli dindarlığın sonuçlarıysa ortada.
Ramazan ayı Kur’an’ın insanlıkla buluştuğu aydır. İlk ve en temel mesajı ise gayet nettir: “Oku!” Tümleci olmayan bu emrin indirgendiği durum ise içler acısıdır; mukabeleleri hatırlayalım, anlamadan ve sadece Arapça’dan okunarak yapılan hatimleri...
Oysa Kur’an, “dura dura okumayı” ve kendi söylediği sözler üzerinde “derin derin düşünmeyi” salık verir. Düşünme ile öğüt almayı birlikte zikreder: “And olsun biz Kur’an’ı anlaşılıp öğüt alınması için kolaylaştırdık. Düşünüp öğüt alan yok mudur?”
Kur’an, kendi ayetlerine dikkat çektiği kadar evrene bakışı da “oku”manın asli bir gereği olarak sunar. “Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde akl-ı selim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır.“ Canlı cansız tüm yaratılmışlara ilişkin benzer ayetleri görmek mümkün.
ÜSTÜNLÜK ÖLÇÜSÜ
Tefekkürden yoksun okumalar ve ritüeller otomatiğe bağlanmış tekrarlara dönüşebilir. Hatta yanlış anlamalar nedeniyle inançmış gibi kabul edilen pek çok söz, düşünce ve davranış kalıpları oluşur. Aklın denetiminden çıkan din, hurafeler yığını haline gelir. Bundan dolayı olmalı, büyük filozof
İbn-i Sina şu tespiti yapmıştır: “Dünya, aklı olup, dini olmayan; dini olup, aklı olmayan insanlar olarak ayrılmıştır!”
İnsanın dünya ve ahirette elde edeceği başarı ve mutluluk ile aklın kullanılması arasındaki ilişkiyi öğrenmek isteyen Hz. Ayşe’ye, Peygamber’in verdiği cevap bu noktada önemlidir:
“Ey Allah’ın Elçisi! İnsanlar dünyada birbirinden ne ile üstün olurlar?” sorusuna Hz. Peygamber: “Akıl ile; kimin aklı üstün ise onun diğeri üzerinde bir üstünlüğü vardır” diye cevap verir. Diyalog şöyle devam eder:
Hz. Ayşe: Ahiretteki üstünlük ne iledir?
Hz. Peygamber: Akıl iledir.
Hz. Ayşe: Peki, herkes kendi yaptığı iş ölçüsünde mükâfat görmeyecek mi?
Hz. Peygamber: Ey Ayşe! Her fert, ancak Allah’ın kendisine verdiği akıl ile iş yapmayacak mıdır? Binaenallleyh, dünyada yaptığı işler, akılları nispetindedir; ahiretteki mükâfatları da bu işlere göre verilir.”
KUR’AN VE DÜŞÜNCE
Kur’an’ı Kerim’in beşte biri doğrudan ya da dolaylı olarak insanın düşünme melekelerini ilgilendiren ayetlerden oluşur. “Okuma”nın sindire sindire yapılması gerektiğine dikkat çeken Kur’an, çeşitli düşünme süreçlerinden bahseder. Bunlardan biri “tezekkür”dür.
“Zikr” kökünden gelen kelimenin anlamını Ragıb El- İsfahani, Müfredat’ında: “insanın kazanacağı veya elde edeceği bilgileri ezberlemesini veya hatırlamasını mümkün kılan, nefisteki bir hey’et” olarak verir.
Önemli lügatlerden biri olan Mu’cem’l Müfehres’e göre ise “tezekkür”, üzerinde düşünerek hatırlamak, şükrün gereğini yerine getirerek anmaktır. Anma/hatırlama, insanların ve toplumların şahsiyet oluşumunda önemlidir. Hem var oluşsal bir hatırlama, hem maziye yönelik bir tezekkür, hem de nesnelerin ve olayların arkasına geçerek yani “tedebbür” birlikte düşünülmelidir. Tutarlı bir düşünce silsilesi bu satıh üzerinden gelişir.
Akıl geçmiş ile gelecek ve tüm nesneler ve olaylar arasında bağ kurar ve bunlardan bugüne ilişkin sonuçlar çıkarır. Kur’an düşünce sistematiğinde birincisine “teakkul”, diğerine ise “tefakkuh” adı verilir.
KALP AKIL İLİŞKİSİ
Kur’an Kerim, aklın yerine kalbi de kullanır. Bilginin ve ahlakın kaynağı olarak tanımlanan kalp aynı zamanda tatmin merkezidir. “Hani İbrahim de şöyle yakarmıştı: “Rabbim, göster bana, nasıl diriltiyorsun ölüleri?” Allah, “Yoksa inanmadın mı?” diye sordu. İbrahim, “İnandım, ancak kalbimin tatmin olması için görmek istiyorum” dedi” ayetinde olduğu gibi insanın merak ve taleplerinin gerekçesi kalp tatminidir.
Hz. Peygamber’in bir sözünü hatırlatarak yazımızı bitirelim:
“İçinizde öyle gruplar türeyecek ki, siz, onların namazları yanında namazlarınızı, oruçları yanında oruçlarınızı, amelleri yanında amellerinizi basit ve küçük göreceksiniz. Onlar Kur’an da okuyacaklar. Fakat onların okuduğu Kur’an, boğazlarından aşağıya geçmeyecektir!”
Yani onlar, mesajın ruhunu gereği gibi anlayamayacak, onun manasını kafalarına ve kalplerine yerleştirip ondan yararlanamayacaklardır.
Dini olup aklı olmayan!..
Ayşe Sucu
Yayınlanma: