Sevgili okuyucularım, 7 Haziran seçimlerinden bu yana bir aydan fazla zaman geçti. Seçimde AKP ciddi kan kaybetmekle kalmadı, Meclis’te çoğunluğu da yitirdi.
Herkes umutluydu!.. Türkiye’de artık yeni bir düzen kurulacak ve AKP iktidarı sona erecekti. Gelin görün ki, hepimizin yanıldığı ortaya çıktı.
Meclis’te çoğunluğu sağlayan üç muhalefet partisi birbiriyle didişmeye, birbirini suçlamaya başlayınca Tayyipgillerin ekmeğine kendi elleriyle yağ sürdüler.
İşin ilginç yanı, ortada garip bir hükümet var... Ve Meclis’te çoğunluğu yitirmiş olan düşük AKP hükümeti yasa çıkarma dışında her şeyi yapıyor, ülkeyi kararnamelerle yönetiyor.
Şu tabloya lütfen iyi bakınız:
İki Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Bülent Arınç milletvekili değil. Aynı durum Adalet, Ulaştırma ve İçişleri Bakanları için geçerli.
Milli Savunma Bakanı, Tarım Bakanı, Enerji Bakanı, Kültür Bakanı, Çalışma Bakanı, Ticaret Bakanı ve Dışişleri Bakanı da milletvekili değil.
Bunların Meclis’te oy kullanma hakkı yok.

* * *

Tayyipgiller ekibi yeni hükümetin kurulma sürecini uzattıkça uzatıyor.
Düne kadar bu konuda bir arpa boyu bile yol alınmadı.
Amaçları belli... Siyasetin önünü tıkayıp ülkeyi yeniden erken seçime götürmek. Şimdi bunun hesaplarını yapıyorlar.

* * *

Türk siyasi tarihinin en ilginç (!) olaylarından biri birkaç gün önce gerçekleşti. Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz AKP oylarıyla, muhalefet partilerinin birbirine girmesi sonunda Meclis Başkanı seçildi...
Peki onun yerine kim Milli Savunma Bakanı yapıldı?
Yine dışarıdan biri!..
Milletvekili olmayan Vecdi Gönül!
Bu nasıl iştir? O makama dışarıdan nasıl getirilmiştir?
İşin ilginç yanı, koskoca AKP içerisinden bir tek Allah kulu ortaya çıkıp bu atamaya itiraz edemedi.
“Biz Meclis’te Davutoğlu hariç 257 milletvekiliyiz. Bizim içimizde o makama lâyık bir kişi yok muydu da, Vecdi Gönül’ü dışarıdan getirdiniz” diye sormaya hiçbirinin yüreği yetmedi.

* * *

Bakanların yarısı şu anda parlamento dışındaki kişilerden oluşuyor.
Bunların oy kullanma hakkı yok, sadece Bakanlar Kurulu sırasında oturup görüşmeleri izleyebilirler.
Türkiye’de parlamenter hükümet sistemi var. Gücünü ve yetkisini Meclis’ten alan bir sistem.
İyi de, şimdiki bakanların yarısı dışarıdan!
Ülkeyi Meclis dışından birileri yönetiyor, üstelik Vecdi Gönül dışarıdan getirilip bakan yapılıyor.
Böyle bir hükümetin arkasında Meclis çoğunluğu yok, desteği yok. Güvenoyu alması mümkün değil.

* * *

Türkiye bin bir sorunla boğuşuyor. Suriye’ye girip girmeyeceğimiz tartışılırken sınırda askeri yığınaklar yapılıyor. Halk tam bir ekonomik açmaz içinde. Milyonlarca insanımız borçlu yaşıyor ve borçların altında eziliyor.
Siyaset tıkanmış, partiler birbirine girmiş.
Yeni bir hükümetin nasıl ve ne zaman kurulacağını bilen hiç kimse yok.
İşte böyle bir ortamda bile iktidar partisi tarafından hesaplar yapılıyor:
Krizi uzatalım, hükümet kurulmasını erteledikçe erteleyelim ve Tayyip sonunda yetkisini kullanıp işi erken seçime götürsün. Milletten bize bir şans daha vermesini isteyelim. Tutarsa tutar, tutmazsa kaderimize razı oluruz.”
Şu tabloyu gördükçe insanın ister istemez tüyleri ürperiyor.

* * *

Şimdi “İman gücüyle (!)” görevde tutulan bu hükümet, seçimden bugüne kadar 700’e yakın atama kararnamesi yayınladı.
Mıntıka temizliği yapılıyor. Yeni hükümetin önünü tıkamak için büyükelçiler, emniyetçiler, hakim ve savcılar, genel müdürler, bir sürü bürokrat bu kararnamelerle görevden alındı ve yerlerine başkaları atandı.
Yandaş işadamlarına yeni ihaleler verildi, kamu arazileri satıldı, yandaşlara yeni kazanç kapıları açıldı, yönetmelikler değiştirildi.
Sanki seçimi kazanmış gibi!..
Şunu söylemek istiyorum:
Milletin kararıyla görevden düşürülen iktidar, ülkeyi dışarıdan atanan bakanlarla birlikte hukuka ve anayasaya aykırı bir biçimde yönetmeye devam ediyor...
Muhalefet partileri ise aralarında anlaşamayıp Meclis Başkanlığı’nı altın tepsi içinde iktidara sunuyor.
Bir ayı geçti!.. Az gittik uz gittik dere tepe düz gittik, bir de baktık ki başladığımız yerde dönüp dolanıyoruz...
Düşük iktidar tam gaz gidiyor...
Ve ne olacağını kimse bilmiyor. Demek ki AKP’ye oy vermeyen milyonlarca insanımız seçimde boşuna oy kullanmış,
Bu nasıl iştir yahu...
Ayıptır, yazıktır, günahtır.

Devrim Sağıroğlu


Tam 39 yıllık arkadaşım ve sevgili kardeşim, spor yazarı Devrim Sağıroğlu’nu da yitirdik.
Devrim şakacı, gırgır şamata biriydi ama gazetecilik ilkelerinden hiçbir zaman ödün vermedi. Patronlar ve onların spor alanındaki gazete temsilcileri tarafından yapılan bütün baskılara ve haksızlıklara karşı sonuna kadar direndi...
Ve bu yüzden her şeyi göze alıp mesleği bırakmak zorunda kaldı.
12 yıldan bu yana, hasta olan annesinin baş ucundaydı. Yemedi içmedi, yanından bir an bile ayrılmayıp onun sağlığı ile uğraştı. Hayatını hasta anasına adamıştı. Allah herkese böyle bir evlat versin.
Anacığı yaşıyor ama Devrim Sağıroğlu aramızdan ayrıldı.
Cenazesi bugün öğle namazı sonrasında Maltepe Camii’nden kaldırılacak.
Allah rahmet eylesin sevgili arkadaşım.