Demek, 13 yılda öylesine bir yozlaşma olmuş ki AKP’nin ayarı kaçmış!..
Bu bir itiraf gibi gelebilir...
“Türkiye’yi ayarı bozuk bir parti yönetmiş” denilebilir...
Ama zaten kendi ayarları buydu, yola öyle çıkmışlar ve hiç şaşmamışlardı!..
* * *
Demokrasinin ana ilke olarak tramvaya benzemesi...
Durağa gelince tramvaydan, yani demokrasiden inilmesinin fabrika ayarı olduğu bir partiden zaten ne beklenebilirdi?..
Fabrika ayalarına dönünce ne olacak?..
Halk, AB’ye girme numarasıyla yine mi uyutulacak?..
Fethullahçılarla kol kola girip devlet idaresi ve yargı mı bölüşülecek?..
Yeni zenginler yaratılarak, yalan-talan-ballı ihaleler vites mi büyütecek?..
Kibirli ve mezhepçi dış politika devam edecek, kavgalı olmadığımız komşu mu kalmayacak?..
Terör karşısında teslim bayrağını çekip pazarlık masasına tekrar mı oturulacak?..
Fabrika ayarları aslında böyleydi ve hiç değişmedi!..
* * *
Asıl itiraf Davutoğlu Ahmet’in yaptığı konuşmadaydı:
Demokrasimiz kesin surette temel özellikleriyle hakim kılınacak.
Ahlaki restorasyonu hayata geçirip siyasette, ekonomide, sosyal hayatta ahlakı egemen kılacağız.
Yargı reformuyla yargıyı sağlam temellerde ve tam objektif, bağımsız bir çerçevede yeniden inşa edeceğiz
* * *
Bunların tercümesi şudur:
Demokrasi bütün temel özellikleriyle çökmüştür.
Siyasette, ekonomide ahlaksızlıklar mevcuttur restorasyona ihtiyaç vardır.
Yargı çürük temeller üzerindedir, bağımsızlığını kaybetmiştir. Yargı reformuyla yeniden inşa etmek gerekmektedir.
Davutoğlu Ahmet bir tek “Enkaz devraldık” dememiş!..
* * *
Bu iktidarın 13 yılda geldiği nokta budur!..
Demokrasi rafa kaldırılmış;
İnsan hakları yerle bir edilmiş;
Türkiye polis devletine dönüştürülmüş;
Yargı Fethullahçılarla paylaşılmış;
Türk Silahlı Kuvvetleri’ne kumpasa seyirci kalınmış;
Terörle mücadele yerine, teslim bayrağını çekip terörle pazarlığa oturularak çözülme sürecine girilmiş;
Çözülme sürecinde ülkenin silah ve patlayıcı deposu haline gelmesi umursanmamış!..
Ve bu gün ülke bir kan gölü halinde!..
* * *
İktidar partisi fabrika ayarlarına dönecekmiş!..
Zaten ülkeyi bu hale getiren o ayarlardı!..
Ve o ayarlar AKP’yi bitiş sürecine soktu!..
AKP kongresi bir çöküş sürecinin başlangıcıdır!..
Türkiye’yi değil, partiyi düşünen bir zihniyet yok olmaya mahkumdur!..
Kendin pişir kendin ye!..
AKP kongresi “kendin pişir kendin ye” olarak gelişti, öyle de bitti!..
Delegeler de genel başkan ve parti yönetimini seçtiğini sandı!..
Tam bir tiyatro!..
Listeler sarayda yapıldı, Davutoğlu parti yönetiminde tek başına kaldı!..
Merkez Karar ve Yönetim Kurulu listesinde Ahmet’e yakın kişiler tasfiye edilmişti...
Merkez Yönetim Kurulu seçildi,
Ahmet’e yakın olan tek kişi yok!..
Ortada sadece bir gerçek var:
Tayyip Erdoğan!..
Diğerleri talimatları yerine getirecek kişiler...
Ahmet ise, kusura bakmasın ama akademisyen kimliğiyle vitrin süsü...
Ve iki yeni genel başkan yardımcılığı ihdas edildi...
Biri insan haklarından, diğeri çevreden sorumlu...
Olmayan insan haklarıyla, talan edilmiş ve edilmekte olan çevrenin iki sahibi!..
Tam bir komedi!..