Tezkeresini almış evine dönüyordu. PKK’nın kurşunuyla şehit edildi. Aynı saatlerde iki lider yanlarında heyet başkanları “koalisyon hükümeti kurabilir miyiz” diye Ankara’da görüşme yapmaktaydılar. O gün yine İstanbul’dan Şırnak’a tüm Türkiye “iç savaşı yaşayan ülkelerden” farksızdı. Kurulacak bir koalisyon hükümetinin; göz yumulduğu için azan, azdırılan, söz verildiği ve yerine getirilmediği için delirip cinnete düşen terörü geriletmekte faydası olur mu?
Mutlaka olur!
Bir yandan PKK, öbür yandan IŞİD, çapraz ateşle Türkiye’ye vuruyorlar. Bunlar hem birbirine vuruyorlar, hem Türkiye’ye ateş ediyorlar. Orta Doğu’da Türk ile Kürt, Türk ile Arap ve Arap ile Kürt’ün birbiriyle ne kadar savaşacağını bilmediğimiz bir döneme girdik. Çapraz ateş altındaki Türkiye’nin müttefikleri ABD, İngiltere, Fransa, Almanya ve diğerleri PKK ile PYD’yi çaktırmadan kollayıp gözeterek fakat “IŞİD’i mümkün olduğu kadar uzağa sürmek için” Türk askerini karadan Suriye’ye girmeye özendiriyorlar.
Türkiye çok zorda.

* * *

Koalisyon hükümeti kurma görüşmeleri işte bu ortam içinde başladı. Don lastiği gibi uzadı. Tezkeresini almış evine dönerken şehit edildiği günün gece yarısında 4 saat süren görüşmeler sonrası 2 parti sözcüsü; “henüz iki ana damarı birbiri ile uyumlu çalışabilecek noktaya getiremediklerini” açıkladı. AKP sözcüsü ile CHP sözcüsü, ikisi da şu ezberi farklı kelime ve cümlelerle tekrarladılar:
AKP ayrı bir damar.
CHP çok ayrı bir damar.
Vatan sevgileri farklı.
Millet tarifleri ayrı.
Ahlak anlayışları uymaz.
İdeolojileri benzemez.
Birlikte hükümet kurmaları haliyle çok zor oluyor fakat ülke için bu zorluğu yenmeye çalışıyoruz dediler.

* * *

Uzaklaştıkları nedir.
Uzlaşmadıkları nedir?
Yakın oldukları nedir?
Bu başlıkların altındaki maddeler açıklanabilseydi; 13 Temmuz günü başlayan ve 5 oturumdur devam eden bu görüşmelerin gelecek için de bir faydası olacaktı.
CHP hesap üstünde.
AKP, yalan peşinde.
CHP samimi.
AKP saraylı.

* * *

Uzlaştıkları kaç konu var: 1-Terör bitecek. Nasıl? 2- Saray’daki Cumhurbaşkanı, oradan atılıp yetkileri içinde kalmaya razı edilecek. Nasıl? 3- Türk askeri ABD istiyor diye Suriye’de kara ordusu olmayacak. Nasıl? 4- Dolar dolu ayakkabı kutuları, 700 bin TL’lik rüşvet kokulu saatler, Bilal Oğlanın her oku atışta hedefi bulan vakıf kayırmaları dosya ve davaları sonuçlanacak. Nasıl? 5- Son kalan üç-beş lisenin de imam hatip olmasının önü kesilecek. Nasıl? 6- 17 milyon yoksulu olan Türkiye, yoksulluğu yenecek. Nasıl? 7-Emeklilere, işçilere, memurlara, çalışanlara Türkiye’de yaşamaktan mutlu olabilecekleri şartlar yaratılacak. Nasıl?
Sor, sor bitmez.
Hiç değilse uzlaştıkları noktaların içeriğini bilebilseydik. Damarların durumunu öğrenecektik.
Damarlardan biri bitik.

Kaçtı mı?
Kaçırıldı mı?


Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’e o dönemde Başbakan Tayyip Erdoğan, kendi bindiği zırhlı arabasını vermişti. Bu halkın algısını avlamak içindi. Başbakan, savcıya “zırhlı Mercedes’e bin çünkü bana darbe yapmak isteyenler seni vurabilir” demek istiyordu. Savcıyı kimse öldürmeye kalkmadı. Onun 2 defa ağırlaştırılmış ömür boyu hapse mahkum edilmesini istediği subaylar içinde yurtdışında olanlar da gelip “adalete teslim” olmuşlardı. Bugün Savcı Zekeriya Öz’ün yurtdışına kaçtığı haberleri yayınlanıyor. Kaçtı mı? Kaçırıldı mı? Kaçırılmasına birileri göz yumdu. Kim?