Karanlık kurşun.
Kışkırtıcı kurşun.
Bölücü kurşun.
Söyleyin akılınıza geleni: Doğu Anadolu kentlerinde yaşayan Kürt kökenli vatandaşları, silahlı isyana çekmek isteyen hain kurşun.
Suçu kurşuna atın.
Bir yanda “karanlık kurşunu” devlet sıktı çünkü Diyarbakır Baro Başkanı, zaten hedefe konmuştu diyenler. Öbür yanda; baro başkanını öldüren “hain kurşunu” PKK’lılar sıktı diyenler.
Hep aynı tekrar!
Hep aynı ezber!
Diyarbakır’ın orta yerinde “dostluk-kardeşlik-barış” simgesi “Dört Ayaklı Minare’nin” önünde “silahlar artık sussun” dediği sırada uzun menzilli bir silahtan atılan tek kursunla öldürüldü. Hakkında yazılanlara bakıyorum: Devletin, Tahir Elçi’yi ne yapıp edip koruması gerekirdi diyorum.
Hedef olmuştu.
Sırf bu neden yeterdi.
Korunmalıydı.
Yaşamalıydı.
***
“Elçi” soyadını taşıyan amcaları, ağabeyleri, yakınları gibi kendini “Kürt davasına adamış” biriydi.
Cizre doğumlu.
Hukuk mezunu.
Avukatlığının ilk yıllarında bölgede yaşanan “faili meçhullerin, yargısız infazların, vuranı bulunmayan ölümlerin” takipçisi olmak için İnsan Hakları Derneği üyesi olmuş. Türkiye İnsan Hakları Vakfı kurucuları arasında yer almış.
Davaları takip etmiş.
Takip ettiği davaların önemli bir bölümünü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götürerek, mağdurlar lehine karar çıkarttırmayı başarmış.
Dünya ile bağlantısı var.
Tanınıyor. Destekleniyor.
ABD Ankara Büyükelçisi John Bass, Twitter’den; “Cesur bir insan hakları savunucusu olan Tahir Elçi’nin trajik ölümünün şokunu yaşıyoruz” diye yazmış. İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Richard Moore ise “Arkadaşım Elçi’nin öldürülmesiyle şoke oldum ve çok üzüldüm, iyi ve cesur bir adamdı” diyerek duygularını açıklamış.
Böyle biri öldürüldü.
Uzun menzilli silahla.
Ve başından, tek kurşunla.
Vuranı belli değil.
Devlet onu koruyamadı.
***
Koruması gerekirdi.
ABD ile İngiltere Büyükelçisi’nin tanıdığı, beğendiği, onaylayıp, destekledikleri bir avukat olduğu için değil, onu tanıyan ve Kürt davasıyla bağlantısı olmayan Barolar Birliği avukatlarının da dile getirdiği; “PKK’nın şiddet eylemlerini de devletin ihlallerini de eleştirirdi. Doğu ve Güneydoğu Anadolu kent ve kasabalarında hendeklerin kazılması ve çatışmaların dağlardan kent merkezlerine taşınması eylemleri karşısında dururdu. Diyarbakır’da trafik polisleri öldürüldüğünde çekinmeden “bu saldırı kabul edilemez, bu eylemler toplumumuzu vicdanen rahatsız etmiştir” diyerek PKK’ya karşı çıkan da oydu.
Üzerine ateş açıldı.
Yılmadı.
Şiddeti eleştirdi.
Bütün avukatlar ayakta!
Kurşun hepimize dediler.
Böyle biriydi.
***
Devlet Tahir Elçi gibi birini korumalıydı. Bu insanlar da vuranı bulunamayan kurşunlarla öldürülürse “PKK’nın burnu sürtüldükten ve silahlar betona gömüldükten sonra buzdolabından çıkartılacağı sözü verilen barış süreci” kimlerle konuşulacak?
Türkiye nereye gidiyor?
Kaosa mı çekiliyor?
Rus uçağını düşür.
Ülkeyi bölge savaşına sok.
Tahir Elçi’yi koruma.
İç savaş isteyenleri sevindir.
Bu tablodan kaos çıkar.
Kaos, çıkartanı da yakar.
Şehit olan iki polis memuru ikisi de 41 yaşında Ahmet Çiftaslan ile Cengiz Erdur’a ve 49 yaşında öldürülen Baro Başkanı Tahir Elçi’ye Allah’tan rahmet dilerim.