Amerikan müzik geleneğinde "yeni şiirsel anlatımlar yarattığı" için Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülen Bob Dylan'ın efsane bir müzisyen olması boşuna değil. Bundan 54 yıl önce, Robert Zimmerman daha sonra bir Amerikan efsanesine dönüşecek bir isim altında ilk albümünü yayımladı. Bob Dylan adıyla yayınlanan bu ilk albümü iki orijinal beste haricinde tamamen folk standartlarının yorumlarından oluşuyordu. Bob Dylan, tüm zamanların en etkili şarkı yazarlarından biri olması için gereken her şeyi işte bu folk standartlarından öğrendi.

bob2

Dylan, “2015, Yılın İnsanı” olarak onurlandırıldığı MusiCares etkinliğindeki konuşmasında da bunun altını çizmişti: “Sadece folk şarkıları söyledim ve bunlar bana meşru olan her şeyi, her şeyin herkese ait olduğunu öğretti” dedi. Eskiden söylediği bir dizi folk şarkısını sıralarken, kendi şarkılarından benzer sözleri alıntıladı. “Tüm bu şarkılar birbirlerine bağlı. Aldanmayın, ben yalnızca başka bir kapıyı başka bir yoldan açtım.”

O “başka yol” bütün farkı yarattı. Bob Dylan, zamansız şarkıları eğip büküp önemli güncel konulara bağladı. Şarkıları yeni siyasi ve sanatsal hareketlere ilham verdi. Ta 1962’de şansını hiç denemeseydi, bugün dünya çok daha başka bir yer olabilirdi. İşte dünyayı değiştiren beş Dylan şarkısı:

1. “Blowin’ in the Wind”

Dylan, şairlere ve aktivistlere seneler boyunca ilham vermiş “Blowin’ in the Wind”’in sözlerini New York’ta bir kafede, 10 dakikada yazdığını söyledi. Şarkının sözleri cevabı olmayan bir dizi sorudan oluşuyor.  Sonraları şarkı, sözlerindeki “canonballs” (top gülleleri) ve “doves” (kuğular) bölümlerinden dolayı Vietnam karşıtı protestolara uygun düştü. Aktivist ve müzisyen Peter Yarrow şarkının albenisinin büyük bir kısmını, çok amaçlı kullanımına bağlıyor. Yarrow bu durumu NPR’a şöyle anlatıyor: “Bu şarkıda bir özlem, bir umut, bir olasılık, bir hüzün ve bazen de muzaffer bir kararlılık bildirisi duyabilirsiniz. Yani aslında bir yorum meselesi, açıkçası Bobby kesin ve belirli yorum belirtmemekte haklıydı.”

2. “A Hard Rain’s A-Gonna Fall”

Soğuk Savaş belirsizliğinde yazılan, 1962 tarihli “A Hard Rain’s A-Gonna Fall” Dylan’ın en apokaliptik ve en dehşetli protest şarkılarından biri. Şarkının notlarında Dylan, “sözlerdeki her dizenin aslında başka şarkıların başlangıçları” olduğunu söylüyor. Dylan, “Ancak şarkıyı yazarken, tüm bu şarkıları yazacak kadar uzun süre yaşayamayacağımı düşündüm, bu yüzden bu şarkı için dizelerden kullanabileceğim kadarını kullandım” diyor.

3. “The Times They Are A-Changin”

Dylan 1985’te çıkan toplama albümü Biograph’ın notlarında, “Bu kesinlikle amacı olan bir şarkıydı” demişti, “Büyük bir şarkı yazmak istemiştim, hipnotize edici bir biçimde birbiri üzerine yığılan kısa ve öz kıtalar. Sivil haklar hareketi ve folk müzik bir süreliğine oldukça yakındı ve o süre için ittifak kurmuşlardı.” Bu şarkıyı, sivil haklar hareketi ile bağlantı kurmak, yazarları, eleştirmenleri, kongre üyelerini, anneleri ve babaları değişimi benimsemeye çağırmak için yazdı.

4. “Like a Rolling Stone”

“Like a Rolling Stone”, Bob Dylan’ın ilk “elektrikli” konserini verdiği 1965 Newport Folk Festivali’nde çaldığı ilk şarkılardan biriydi. Ortaya çıkardığı o “gümbür gümbür” rock ‘n’ roll tınısı, onun folk tabanını ölümüne gücendirdi ve tüm festivali sağır edici yuhalamalarla doldurdu. Söylenenlere göre Pete Seeger “Eğer bir baltam olsaydı, mikrofon kablosunu kesiverirdim.” demişti. Bu anekdot yavaş yavaş büyüyüp, Seeger’ın bir baltayla mikrofon kablosunu kesmeyi gerçekten denediğini anlatan bir mite dönüştü.

5. “You Ain’t Goin Nowhere”

Woodstock, New York’ta Big Pink isimli bir evde, Dylan ve orkestrası (ki sonraları The Band adını alarak kendi anlatılmaya değer kariyer hikayelerine kavuşacaklardı) geniş bir yelpazeden sesler ve tarzlar üzerine deneysel çalışmalar yürütüp, daha sonraları The Basement Tapes olarak anılacak bir dizi demo ortaya çıkardı. Grubun gitaristi Robbie Robertson, Rolling Stone’a verdiği yorumda “Mutlak bir özgürlükle çalıyorduk.” demişti. “Biz yaşadığımız sürece herhangi birinin duyabileceğini düşündüğümüz şeyler çalmıyorduk… Watergate kayıtları gibiydi. Kayıtların bir çoğu için, ‘Bunları yok etmeliyiz’ derdi Bob.” Neyse ki yok etmediler ve kayıtlar korsan olarak bir süre dolaştı. Demoların bir kısmı çok sonraları, ancak 1975 albümünde yasal olarak yayımlandı. Ancak bu albüm, o mitolojik kayıt seanslarının yarattığı büyük beklentileri karşılamadı.

Tüm kayıtlar oldukça etkileyici olmakla beraber, “You Ain’t Goin’ Nowhere” belki de albümün en simgesel şarkısıydı. Şarkının hırpani, tuhaf muhteşemliği sayısız modern folk-rock gruplarını etkiledi. İçinde “Wagon Wheel” ve modern Mumford & Sons tarzı folk dirilişinin ilk örneklerini duymak mümkün.