Dendiğine göre Amerika’da üniversite hocaları arasında en yüksek ücreti, finans profesörleri alıyormuş. Bu fark, isim yapmış olanlarda, diğer alanların hocalarına göre iki, hatta üç katına çıkıyormuş. İnternette yaptığım bir dolaşmadan, profesörlerin yıllık maaş toplamlarının 100.000 dolar civarında olduğu sonucunu çıkardım. Bu düzey kaba bir ortalamadır. Üniversiteden, üniversiteye ciddi farklılıklar vardır herhalde. Bu rakama, araştırma, danışmanlık ve yayınlardan elde edilen kazançlar dâhil değildir. Topladığım bilgilere göre Avrupa’da profesörlerin yıllık kazançları uzmanlık dallarına göre fark etmiyor. Kıdemin, maaşı etkilemiyor. Profesörler, doçentler ve yardımcı doçentler için üç ayrı seviye var. Zengin ülkelerde maaşlar daha yüksek tabii.

FİNANS PROFESÖRÜ NİÇİN FAZLA KAZANIYOR

Bu sorunun iktisadi cevabı “fiyat, arz ve talebe göre oluşur” dur. Yani, finans profesörlerinin arzı kıt, talebi yüksektir. Üstelik bu insanların üniversite dışında bir piyasası da vardır. Ama arz ve talep kanunu bize bir şey daha söyler. Fiyatı yüksek ürünün, arzı artar, talebi düşer. Sonunda o ürünün de fiyatı normal olur. Peki, bu kadar zamandır finans profesörleri ve finans profesyonelleri diğer hocalardan ve meslek sahiplerinden daha fazla kazanıyorsa, niçin IQ’ su, en az finansçılar kadar yüksek diğer insanlar finansçı olmuyor? Cevap, oluyorlar; ama hepsi aynı başarıyı gösteremiyor.

NEDİR BU FİNANSÇILIK

Hocalarımız finansı bize “to find money” (para bulmak) diye tanımlamıştı. Bugün ise finansçılık “paradan, para kazandırma” sanatıdır. Girişimci iş adamı denen mahlûk “parlak fikri çok, yeterli parası yok” insan demektir. Onlar iyi bir finansmancıyı yanlarına alınca, dağları oynatacaklarına inanır. Oynatabilirler de! Finansçının fiyatını yükselten farklı özellik “başka insanların parasını, patronunun emrine sokma” maharetidir. Bunu, firma kötüye giderken bile yapabilen finansmancılar, mesleğin ücret şampiyonları olur.

MECLİS BİNASI ONARILMALIDIR

15 Temmuz 2016’da, hangi akla hizmet ettiği anlaşılmayan lanet bir dinci darbe girişimi sırasında, Türk Hava Kuvvetleri’ne ait bir uçaktan atılan bombayla hasar gören Türkiye Büyük Millet Meclisi binası derhal ve kusursuz bir şekilde onarılmalıdır. Azınlıktaki bir isyancı grup tarafından yapılmış olsa bile, bir milli ordunun, kendi millet meclisine bomba atmış olması o millet için, milli bir utançtır. Bu utanç verici olayın cereyan ettiği yeri, el âleme gösterip “bakın neler de yaptılar diye” ağlaşıp, elin adamından acıma beklemek de son derece onur kırıcıdır. Bu, yabancıları iç işlerimize karışmaya davettir. Üstelik bombayı atanlar, şimdi yolları ayrılmış bile olsa İslamcı iktidarın, İslamcı yandaşlarıdır. Bu dava ortaklığı sebebiyle “kendilerine ne istedilerse verilmiştir”.
Saftorik bir Hollanda milletvekili “darbeci asker gelsin, seçilmiş AKP gitsin” derken, darbecileri laik askerler sandığından böyle saçmalamıştır. Eğer AKP, AB ve ABD’den OHAL uygulamaları için destek istiyorsa, “darbeciler bizden çok daha koyu İslamcıdır” desin yeter. Batı, hemen tutum değiştirir.
Son söz: Bul parayı, al parayı