Atatürk’ün Türk Milleti’ne en büyük armağanı, en büyük bayramımız Cumhuriyet Bayramı’mızın 93. yılını, ne yazık ki Cumhuriyetimizin geleceğiyle ilgili büyük endişelerimizle birlikte kutluyoruz. Laiklik, demokrasi, hukukun üstünlüğü, temel hak ve özgürlükler, adil rekabet, fırsat eşitliği, şeffaflık, hesap verebilirlik gibi Cumhuriyetimizin üzerine inşa edildiği ana kolonları ağır saldırı altındadır ve giderek erozyona uğramaktadır. Oysa Cumhuriyet ve Cumhuriyet’in kazanımları her şeyden önce ve ilk önce korunmalı ve kollanmalıdır. Çünkü Cumhuriyet çağdaşlaşma ve kalkınma demektir. Bireylerin padişahın kulu olmaktan kurtulup Cumhuriyet’in eşit, özgür ve egemen yurttaşları olması demektir. Ümmetin millet olması demektir. Tebaa olmaktan kurtulup halk olması demektir...

*  *  *

Yalnızca bedenlerin değil, düşüncelerin ve bilincin de özgürleşmesi demektir. Bunların sürdürülebilmesi ancak Cumhuriyet’in korunmasıyla ve geliştirilmesiyle sağlanabilir. Bunu başaracak yegane güç Türk Milleti’dir. Atatürk bu nedenle yurttaşlar hangi etnisite veya mezhebe mensup olursa olsun, her yurttaşın kendini özgür ve egemen Türk Milleti’nin eşit bir parçası hissetmesine büyük önem vermiştir ve Türklüğü yüceltmiştir. Çünkü Atatürk’ün Cumhuriyeti’nde halkı birleştiren ve millet yapan asli unsur Türk olmak, Türk hissetmek, Türklüğü benimsemektir. Atatürk; “Yurttaşlarım! Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir”, der.
Atatürk, katıksız bir Türk Milliyetçisidir ama onun çağdaş ve akılcı milliyetçiliği ırkçılığa değil, Misak-ı Milli sınırları içinde yaşayan Türkiye halkına dayalıdır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesi, hangi etnik kökenden hangi mezhepten gelirse gelsin, Türk Milleti’nin asli bir unsuru olarak benimser. “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir”, der. “Ne mutlu Türküm diyene”, der.
Atatürk; “Biz doğrudan doğruya millet severiz ve Türk milliyetçisiyiz. Cumhuriyetimizin dayanağı Türk topluluğudur. Bu topluluğun fertleri ne kadar Türk kültürüyle dolu olursa, o topluluğa dayanan Cumhuriyet de o kadar kuvvetli olur”, der.
“Türk, Türk olduğu için asildir. Çoğumuz, büyükbabamızın babasını hatırlamayız. Bütün soy gururumuzu, Türk olmanın içinde buluruz”, der.
“Beni olağanüstü bir kişi olarak yorumlamayınız. Doğuşumdaki tek olağanüstülük Türk olarak dünyaya gelmemdir”, der.
“Türklük, benim en derin güven kaynağım, en engin övünç dayanağımdır”, der.
“Türk Milleti’nin karakteri yüksektir, Türk Milleti çalışkandır, Türk Milleti zekidir”, der.
“Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır”, der.
“Biz Türkler tarih boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz”, der.
“Türk Milleti bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı var olmalarının yegane koşulu olarak kabul etmiş cesur insanların torunlarıdır. Bu millet hiçbir zaman hür olmadan yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır”, der.
“Bu dünyadan göçerek Türk Milleti’ne veda edeceklerin çocuklarına, kendinden sonra yaşayacaklara son sözü bu olmalıdır: Benim Türk Milleti’ne, Türk Cumhuriyeti’ne, Türklüğün istikbâline ait ödevlerim bitmemiştir. Siz onları tamamlayacaksınız. Siz de sizden sonrakilere benim sözümü tekrar edersiniz. Bu sözler bir ferdin değil, bir Türk Milleti duygusunun ifadesidir. Bunu, her Türk bir parola gibi kendinden sonrakilere durmadan tekrar etmekle son nefesini verecektir. Her Türk ferdinin son nefesi, Türk Milleti’nin nefesinin sönmeyeceğini, onun ebedî olduğunu göstermelidir. Yüksek Türk... Senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur”, der.

*  *  *

Daha ne desin? Atatürk, kendini Türk oğlu Türk hisseder ve bundan büyük gurur duyar. Tüm başarısını, tüm gücünü, tüm doğal üstünlüğünü Türklüğüne bağlamıştır. Ama bunun içinde ırkçılık ve diğer etnik unsurları aşağılamak yoktur sadece kendi tarihinin ve kültürünün bilinci ve bundan duyduğu derin hoşnutluk ve gurur vardır. Atatürk’ün Türkçülüğü de, milliyetçiliği de, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir ve Ne Mutlu Türküm Diyene anlayışı üzerine kurulmuştur. Dayandığı yer de, etnik veya mezhepsel milliyetçilik değil anayasal vatandaşlıktır. Cumhuriyetimizi sahiplenmek ve korumak, en başta kendi özgürlüğü, egemenliği ve diğer herkesle eşitliği için her yurttaşın doğal görevi ve sorumluluğu olmalıdır...