Savaşçı, komutan, lider, devlet kurucusu, dahi Atatürk’ün düşünce sisteminde, şaşırtıcı şekilde göze çarpan en güçlü tema insanlık sevgisidir. O’nu en yakından tanıyanlardan biri olan İsmet İnönü; Atatürk’ü, insanlık idealinin âşık ve seçkin siması olarak tanımlar. Atatürk’ün Devrimleri; insanı merkeze alan, insanın yaşamını, özgürlüğünü, mutluluğunu, refahını, gelişmesini, kalkınmasını hedefleyen, insanlar arasında barışı ve işbirliğini, birlikte ilerlemeyi yücelten devrimlerdir...
BARIŞSEVER ATATÜRK
Atatürk, tarihin gördüğü en büyük savaşçılardan biridir. Ancak savaşlarını ve zaferlerini kazandıktan sonra, ‘Yurtta Sulh Cihanda Sulh’ diyen dünyanın en büyük barışçılarından da biridir. Zaferler kazanarak kurulmuş yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin barışçıl dış politikası, Türkiye’nin itibarını dış dünyada her geçen gün artırmış ve 1932’de, barış yolunda gösterdiği çabalar dünyanın dikkatini çekmiş ve özel koşullarda Milletler Cemiyeti’ne davet edilmesini sağlamıştır. Atatürk; uyuşmazlıkların barışçı yollarla çözümünden yanadır. Atatürk’ün güçlü Ordu’su, güçlü Türkiye’nin bağımsızlığı ve ulusal egemenliği içindir. ‘Uluslararası herhangi bir problemimizi barış vasıtaları ile halletmeyi aramak bizim menfaat ve düşüncemize uyan bir yoldur. Bu yol dışında bir teklif karşısında kalmamak içindir ki güvenlik prensibine ve onun araçlarına önem veriyoruz’, der. ‘Türkiye’nin güvenliğini amaç tutan, hiç bir ulusun aleyhine olmayan bir barış istikameti bizim düsturumuz olacaktır’, der.
Atatürk; sürdürülebilir refahın, mutluluğun, çağdaşlığın ve kalkınmanın ancak barış ortamında başarılabileceğine inanır. Hem yurtta hem de dünyada barış O’nun en büyük özlemidir. Sabiha Gökçen’e, nasıl bir Doğu hayal ettiğini şöyle ifade etmiştir; ‘İnsan ömrü yapılacak işlerin azameti karşısında çok cüce kalıyor Gökçen. Geçtiğimiz yerlerde fabrikaları görmek istiyorum, ekilmiş tarlalar, düzgün yollar, elektrikle donanmış köyler, küçük, fakat canlı, tertemiz, sağlıklı insanların yaşayabileceği evler, büyük yemyeşil ormanlar görmek istiyorum. Gürbüz çocukların, iyi giyimli çocukların yüzleri sararmamalı, dalakları şiş olmayan çocukların okuduğu okullar görmek istiyorum, İstanbul’da ne medeniyet varsa, Ankara’ya da ne medeniyet getirmeye çalışıyorsak, İzmir’i nasıl mamur kılıyorsak, yurdumuzun her tarafını aynı medeniyete kavuşturalım istiyorum. Ve bunu çok ama çok yapmak istiyorum. Dedim ya, insan ömrü çok büyük işleri başarabilecek kadar uzun değil. Mamur olmalı, Türkiye’nin her bir tarafı müreffeh olmalı. Devletin yapamadığını, millet; milletin yapamadığını devlet yapmalı. Her şeyi yalnız devletten ya da her şeyi yalnız milletten beklemek doğru olmaz. Devlet ve millet ülke sorunlarını göğüslemede daima el ele olmalıdır.’
İNSANSEVER ATATÜRK
Atatürk; ‘Ancak kendilerinden sonrakileri düşünebilenler, milletlerini yaşamak ve ilerlemek imkânlarına eriştirirler... Bu itibarla insan, bağlı olduğu milletin varlığını ve mutluluğunu düşündüğü kadar bütün dünya milletlerinin huzur ve refahını düşünmeli ve kendi milletinin mutluluğuna ne kadar değer veriyorsa bütün dünya milletlerinin mutluluğuna hizmet etmeye elinden geldiği kadar çalışmalıdır. Bütün akıllı adamlar takdir ederler ki, bu yolda çalışmakla hiçbir şey kaybedilmez. Çünkü, dünya milletlerinin mutluluğuna çalışmak, diğer bir yoldan kendi huzur ve mutluluğunu temine çalışmak demektir. Dünyada ve dünya milletleri arasında huzur, açıklık ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendi kendisi için ne yaparsa yapsın, huzurdan mahrumdur. Onun için ben sevdiklerime şunu tavsiye ederim; milletleri yöneten adamlar, doğal olarak evvelâ ve evvelâ kendi milletinin varlığının ve mutluluğunun yaratıcısı olmak isterler. Fakat, aynı zamanda bütün milletler için aynı şeyi istemek gerekir. Bütün dünya olayları bize bunu açıktan açığa kanıtlar. En uzakta zannettiğimiz bir olayın bize bir gün temas etmeyeceğini bilemeyiz. Bunun için insanlığın hepsini bir vücut ve bir milleti bunun bir organı saymak gerekir. Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan diğer bütün organlar etkilenir. Dünyanın filân yerinde bir rahatsızlık varsa bana ne? dememeliyiz. Böyle bir rahatsızlık varsa, tıpkı kendi aramızda olmuş gibi onunla ilgilenmeliyiz. Olay ne kadar uzak olursa olsun bu esastan şaşmamak gerekir. İşte bu düşünüş, insanları, milletleri ve hükümetleri bencillikten kurtarır. Bencillik kişisel olsun, millî olsun daima fena sayılmalıdır. O halde konuştuklarımızdan şu sonucu çıkaracağım: Doğal olarak kendimiz için bütün gereken şeyleri düşüneceğiz ve gereğini yapacağız. Fakat bundan sonra bütün dünya ile ilgileneceğiz’, der.
İNSANLIK İÇİN ATATÜRK
Atatürk yalnız içinden çıktığı kendi milletinin değil insanlığın da kurtuluşuna kafa yoran bir liderdir. Atatürk, dünya uluslarının mutluluğuna çalışmayı kendi mutluluğuna çalışmak olarak gören bir anlayışa sahiptir. Sadece kendini, kendi ulusunun mutluluğunu değil, tüm dünyanın mutluluğunu düşünen, tüm insanlığı bir beden, tüm ülkeleri ve milletleri de o bedenin değerli uzuvları olarak gören bir insanseverdir Atatürk. Atatürk; ‘Milletler gam ve keder bilmemelidir. Şeflerin görevi, yaşamı neşe ve sevinçle karşılamak hususunda milletlerine yol göstermektir’, der. ‘Eğer devamlı barış isteniyorsa kitlelerin vaziyetlerini iyileştirecek uluslararası tedbir alınmalıdır. İnsanlığın bütününün refahı, açlık ve baskının yerine geçmelidir. Dünya vatandaşları, kıskançlık, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmelidir’, der.
Keşke, dünya bu büyük insana daha çok kulak verse...