Burjuvalar (bugünün iş adamları, holding başkanları, şirket sahipleri, banka patronları, sanayiciler, tüccarlar) tarih sahnesine; özgürlük ve eşitlik isteyerek çıktılar. Dinin gücü, kralın, hünkarın, padişahın gücü ile bir olup kişiyi ezmesin diyenlerin (cumhuriyetçiler ve ulusalcılar) yanında durdular. Laiklik istediler. Hukuk devleti istediler. Emeğin de özgürleşmesini, sermayenin de Kral ve Kraliçe’nin iki dudağı arasından çıkacak emirlere vidalı olmadan yaşayabilmesini talep ettiler.
Bırakınız yapsınlar.
Bırakanız geçsinler.
Laissez-faire.
Laissez-passer.
250-300 yıl önceydi.
Tarih böyle işledi.
Bugünlere gelindi.
Yıl oldu, ekonomi canlandı.
İşçi sayısını artırdılar.
Kârlarını yükselttiler.
Yıl oldu, ekonomi krize girdi.
Önce işçileri işten attılar.
Battılar, sıfırlandılar.
Politikacıya yanaşma olmadılar. Başbakana biat etmediler. Cumhurbaşkanın iki dudağı arasına esir düşmediler. Bakanlar namaza gidiyor diye umreye hacca koşuşturmadılar.

*  *  *

ABD, İngiltere.
Japonya, Almanya.
Yüzlerce örnek var.
Sadece bir örnek: İtalya 16 yıl güçlü iktidar görmedi, koalisyonlarla yönetildi. Bu 16 yıl içinde İtalya, her yıl yüzde 6 ekonomik büyüme yakaladı. İtalyan işadamları, siyasetçiye, başbakana, cumhurbaşkanına, bakanlara sırnaşmadılar, yalanmadılar.
Bizde tersi oluyor.
Türkiye yıkıcı kriz yaşıyor.
Korkunç bir işsizlik.
Talebin (satışların) düşmesi.
Maliyetlerin yükselmesi.
Bunu can evlerinden yaşayan işadamları, tek cümle edip, “durum kötü” diye toplumu uyarmıyorlar. Cumhurbaşkanı’ndan ödleri kopuyor; TOBB Başkanı’na “her bir üyeniz bir işsizi işe alsa 1.5 milyon işsiz iş bulur...” dedi. Ayakta alkışladılar. 8 yıl önce de aynı teklifi yapmıştı. Yine ayakta alkışlamışlar fakat işsizlik çığ olup büyümüştü.

*  *  *

Cumhurbaşkanı’nın Türkiye’yi yönettiği son 14 yıl içinde İhale Kanunu 162 defa değiştirildi. 1.5 milyon üyesi olan TOBB’un başkanı bir gün olsun sesini yükseltip, “partinize para pompalayacak yandaş iş adamı yaratmak için İhale Kanunu’nu sürekli değiştirip serbest rekabetin ve eşitliğin önünü niçin tıkıyorsunuz” demedi. Doğal gazın metre küpü dünyada 11 dolardan 6 dolara indi. Türkiye’de doğal gaza zam geldi. Dünyada petrolün varil fiyatı 140 dolardan 30 dolara indi Türkiye’de akaryakıt ürünleri hep zamlandı. Türkiye’de serbest piyasada elektriğin fiyatı yüzde 17 ucuzladı fakat iktidar elektrik fiyatına yüzde 6.8 zam yaptı. Bu hesapları en iyi TOBB başkanı bilir.
Doğal gaza niçin zam?
Petrole niçin zam?
Elektriğe niçin zam?
Bu soruları bağıramıyor.
“Tüccara doları devlet ucuza versin... Asgari ücret yükseldi, bir kısmını devlet versin... Halk çok ağır dolaylı vergi yükü altında inlesin ama işadamına vergi kolaylığı gelsin...” diye Cumhurbaşkanı etekleniyor.

*  *  *

Kılıçdaroğlu haklı çıkabilir.
Bu işin sonu kanlı biteblir.
Osmanlı tarihinde padişahımız, hünkarımız Sultan İbrahim döneminde devlette lüks ve sefahat en aşırı boyutlara ulaştı. Bu devirde “samur kürk” lüksün simgesi oldu. Padişahımız İbrahim, bütün sarayları kürkle döşetmeye başladı. Dönemin zenginleri olan Yeniçeri ağaları; Bektaş Ağa, Muslihiddin Ağa, Kara Murat Ağa ve diğerleri, padişahın bu zaafından yararlandılar. Sultan İbrahim, Safranbolu’da bir şeyhin oğlu olan Cinci Hoca’nın etkisi altındaydı. Cinci Hoca, saraya kürk yetiştirmek için tüm kadılıkları 3000-4000 kuruşa satıyor, sonra aynı mansıpları (makamları) tekrar satabilmek için kadıları vaktinden önce azlediyordu. Bu sefahat ve lüks “yasaklar, yoksulluk, yolsuzluklar” sürüyordu. Sonunda Girit Savaşı’nın da yarattığı pahalılık ve yoksulluğun iyice artmasıyla isyan patladı, Cinci Hoca katledildi, mallarına el konuldu, Sultan İbrahim ile veziri azamın sonu kanlı bitti.
Ders alınsaydı.
Tarih tekerrür etmezdi.
Ha Cinci Hoca!
Ha TOBB Başkanı!
Ha Sultan İbrahim!
Ha Cumhurbaşkanı!