Arapların petrolünü ganimet haline getirerek Barzani Kürdistanı’na peşkeş çekmek, IŞİD’i doğurdu. IŞİD denilen “İmamülmüslimin (halife)” liderli Sünni İslamcı kelle kesiciler ortaya çıktı. ABD’nin istikamet verdiği Şii Arap, Şii Kürt, Şii İranlı ve bulurlarsa Batılı Hıristiyan diplomat ve gazetecilerin kellesini kesip sırığa geçirerek dünya TV’lerinde gösterime başladılar. IŞİD, Batı’nın yeni sömürgeciliğine ve Şiiliği kukla yapmasına tepki olarak doğdu.
Hatırlayın!
2 yıl önceydi.
Koskoca Musul düştü.
Musul Sünni şehriydi.
ABD kılını kıpırdatmadı.
Küçücük Kobani!
Kürt kanton şehri.
Düşecek oldu.
Barış güvercini olmuş ABD Başkanı Obama, anında şahinleşti. Batı dünyası (müttefik kuvvetler) İngiltere’sinden Fransa’sına, Hollanda’sından İtalya’sına ayağa fırladılar. Devlet, devletle savaşır.
Devlet, bir etnik grubun diğer etnik gurupla boğazlaşmasının arasına girmeye tenezzül etmez. Bir etnik grubun devletleşebilmesi için ordu kurması gerekir. Bunun için tıpkı 100 yıl önce İngiltere’nin Dünya Yahudilerini Ortadoğu’ya yerleştirmesi ve Yahudilerin bir devlet olabilmeleri için İsrail Ordusu’nu kurmasına yardımcı olduğu gibi, 100 yıl sonra bugün ABD, İngiltere, Fransa, Almanya (tüm eski sömürgeci Batı), Ortadoğu’da Kürtleri (Barzani-PKK-PYD-YPG hepsi bir bütün) devlet yapacak ordu sahibi kılmaya girişti. IŞİD (şimdi adını değiştirdi, Irak ve Şam’ı kaldırdı sadece İslam Devleti yaptı) Batı’nın Arap topraklarında “Yeni bir İsrail yaratmasına” tepki olarak büyüdü.
Bu bataklık!
Böylece kabardı.
Türkiye’yi de içine aldı.

*  *  *

Türk askerini, Türk Ordusu’nun tanklarını Irak bataklığına gönderen bugünün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bir hesabı, kitabı, planı, son hedefi olmalı.
Niçin Irak’tayız?
Ne yapacağız?
Noktayı nasıl koyacağız?
Neyi elde edip çıkacağız?
Turgut Özal: “1 koyup-3 alacağız” diyordu. Tayyip Erdoğan, “Musul petrollerini alacağız” demiyor, diyemiyor, “Benim sınırım... Benim sınırım... Mısak-ı Milli... Lozan zafer değil, hezimet... hezimet...” deyip duruyor. “Benim sınırım” dediği Kürtlerin eline geçmiş Sünni Saddam’ın eski Arap toprakları. Bu tablo, Türkiye’yi, Ümit Yaşar Oğuzcan’ın “Sen, sen ol!” diye öğüt verdiği şiirindeki “eşekten düşmüş” durumuna sokuyor.
“Sen, sen ol!
Yükselip gözden düşme!...
Biiiir!
Ümitsiz aşka düşme!
İkiiii!
Ve tam gol atacağın zaman...
“Ofsayta” düşme!...
Üüüç!
Üçü de...
Sözüm Meclis’ten dışarı...
Eşekten düşmeye benzer!!!”

*  *  *

Şiirdeki gibi oldu.
Türkiye ofsayta düştü.
Düşürülmüş oldu.
Irak, Saddam döneminde Sünni laik devletti. Saddam, ülkenin güneyindeki Şii Arapları dövüyor, ülkenin kuzeyindeki Şii Kürtleri hardal gazı ile yakıyordu. Saddam, ABD Ordusu’nun işgali ile devrildi, Şii Kürt mahkeme başkanının idam kararıyla asıldı. Şii Araplar ile Şii Kürtler birleştiler, liderleri ABD oldu, arkalarına Şii İran’ı da aldılar. Sunnileri dövmeye, köy, kasaba, şehirlerinden atmaya, tapularını yakmaya başladılar. “Irak Sünni laik devlet” olmaktan çıkartılıp “Amerikan kuklası Şii devlet” haline dönüştürüldü. Kuzey’deki Şii Kürtler’e de Arap petrolü ganimet olarak sunuldu ve “Ortadoğu’nun ikinci İsrail’i olsun” diye maaşları ABD tarafından ödenen peşmerge ordusu ile PYD, YPG, PKK  kurduruldu. Bu durum karşısında Saddam’dan arta kalan Sünniler de IŞİD oldular.
Türkiye Irak’ta neye karşı?
Şii Arap’a karşı.
Şii Kürt’e karşı.
Şii İran’a karşı.
Sünni Musul’un yanında.
Fakat Sünni İŞİD’e de karşı.
Türkiye’nin açmazı!
Bataklık masasının şefi ABD, “Ortadoğu Bataklık Masası”na Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı almadı, aldırmadı. Türkiye ofsayta düşürüldü. Oynayan filmin adı; “Sen, sen ol!” oldu.