Ülkemizde kayıt dışı ekonominin ulaştığı boyutlar, hepimizin malumudur.Devletin resmi rakamları bile yüzde 35 seviyelerine işaret etmektedir. Şirketler çalışanlarına çoğunlukla, bordroda gösterilenden daha yüksek ücret ödemesi yapmaktadırlar. Ayrıca turizm sektöründe hanut, inşaat sektöründe hizmet yaptırıldığı halde belge alınamama ve rüşvet gibi vakıalar hepimizin bildiği gerçeklerdir.
Kasadan yapılan her ödemenin, Vergi Usul Kanunu’na uygun şekilde belgelendirilmesi gerekmektedir. Bu belgelendirmenin yapılamadığı durumlarda, şirket kasalarında çok ciddi paralar birikmektedir. Aslında kasada olmayan bir para söz konusudur, fakat belgelendirilip kasa hesabından çıkış yapılamadığı için, kasa şişmekte ve fiktif bir kasa bakiyesi oluşmaktadır. Bu durum; ekonomiyi yönetenlerin, bankacıların velhasıl bütün ekonomi aktörlerinin yakından bildiği ve göz yumduğu konulardır. Öyle ki; bir banka şubesine kredi talebi için başvuran şirketin, kasa hesabında 4 milyon TL’lik bir rakamın olduğunu gören bankacı bile, kasanızda para var, ne için kredi istiyorsunuz? sorusunu bile sormadan, kredi işlemlerini gerçekleştirmektedir. Artık bu olay, ülkemizde ekonominin sorgulanamaz gerçeği olarak kabul edilmiştir.

Vergi müfettişleri affetmez...

Kasa ve ortaklar cari hesabındaki yüksek rakamları, bankacılar değil ama vergi müfettişleri sorgulamaktadır. Vergi müfettişleri, kasada ya da ortak üzerinde görülen paranın gerçek olduğunu kabul ederek, şirket yönetimine ‘’Bu kadar para kasada duramaz, tüccar basiretli davranmak zorundadır, bu parayı bankada değerlendirmiş olsa idiniz, şu tutarda faiz geliri elde edecektiniz’’ şeklinde olayı irdelemektedir. Vergi incelemeleri sonucunda; bu hususlar esas alınarak şirket tüzel kişiliğine, ortağa kullandırılan para ile ilgili olarak faiz gelirini bildirmemekten dolayı; hem Kurumlar Vergisi, hem de Katma Değer Vergisi tarhiyatı öneren vergi inceleme raporları düzenlenmekle yetinmemekte, hatta faiz geliri nedeniyle elde edilen kârın dağıtıldığını varsayarak, temettü stopajı yapılmadığı gerekçesiyle cezalı gelir vergisi stopaj raporları düzenlemektedirler. Şirketler kasa ya da ortak üzerinde gözüken paranın gerçek olmadığını iddia edemedikleri için; düzenlenen raporlar üzerine vergi mahkemesine başvurmaları durumunda, sonuç lehlerine olmamaktadır.
İş dünyasının bu problemini yakından bilen Mali İdare, Bazı Kamu Alacaklarının Yeniden Yapılandırılması Hakkında Kanun’a bu durumda olan işletmeleri kurtaracak önemli bir düzenleme ilave ettirmiştir.

Kurtuluş...

6736 sayılı Kanun’da yer alan düzenleme ile bilanço esasına göre defter tutan kurumlar vergisi mükelleflerinin, 31.12.2015 tarihi itibariyle düzenleyecekleri bilançolarında görülmekle birlikte, işletmelerinde bulunmayan kasa mevcutları ile işletmenin esas faaliyet konusu dışındaki işlemleri dolayısıyla (ödünç verme ve benzer nedenlerle ortaya çıkan) ortaklarından alacaklı bulunduğu tutarlar ile ortaklara borçlu bulunduğu tutarlar arasındaki net alacak tutarlarını, Kanun’un yayımlandığı tarihi izleyen üçüncü ayın sonu olan 30 Kasım 2016 tarihine kadar, vergi dairelerine beyan etmek suretiyle, kayıtlarını düzeltebilmelerine imkân sağlanmaktadır.
Bu kapsamda beyan edilen tutarlar üzerinden yüzde 3 oranında vergi hesaplayarak, beyanname verme süresi içinde ödemeleri gerekmektedir.
ekran-alintisi

Gider kaydedilemez, mahsup yapılamaz...

Kayıtlarda yer aldığı halde işletmede bulunmayan kasa ve ortaklardan alacaklar mevcudu için ödenen vergiler; gelir veya kurumlar vergisinden mahsup edilemez. Ayrıca beyan edilen tutarlar ve ödenen vergilerin kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak kabul edilmesi mümkün değildir.

İlave tarhiyat yok...

6736 sayılı Kanun’un 6’ncı maddesinin 3 üncü fıkrasının (c) bendi hükmü uyarınca; kayıtlarda yer aldığı halde işletmede bulunmayan kasa ve ortaklardan alacaklar mevcudu için beyan edilen tutarlar nedeniyle ilave bir tarhiyat yapılmayacaktır.

Faydalanın fırsatı kaçırmayın...

Bu düzenlemeyi büyük bir heyecanla bekleyen şirketler, muratlarına erdi.
Bu düzenlemeden faydalanmaları halinde; en az iki yıl kasa ve ortaklar cari hesabı adat ve katma değer vergisi riski taşımadan faaliyetlerini sürdürebilecekler. Kasa ve ortaklar cari hesabı epey şiştiğinde; yine bir kanun ile boşaltma imkanı söz konusu olacaktır.
Kayıt dışı ekonomi ortadan kalkmadığı ve ücretler üzerindeki vergi ve sosyal güvenlik prim yükü azalmadığı sürece, bu sorun var olmaya devam edecektir.