Kötü niyetli, çıkarcı ve ayrımcı tutumlarını gizlemeye bile gerek görmez, açıktan açığa Türkiye’ye saldırırlar!
İçlerinde Lüksemburg gibi, İstanbul’un bir mahallesinden küçük olan ülkeler bile utanmazca Türk düşmanlığı yapar.
İstanbul’un yarısı kadar nüfusu olan cüce Avusturya da, boyuna bosuna bakmadan bize “Silah ambargosu” koyar ve Avrupa gazeteleri bunu “Avusturya, Türkiye’ye ambargo koydu” diye büyük haber yapar.
Bu ülkeden ne silahı alıyoruz bilmem ama almasak ne olur ki?
Türkiye karşıtı olan ve hainlik yapan Almanya, Fransa gibi büyük ülkeler de vardır.
* * *
Dün de yazmıştım. Elbette ki bizim de hatalarımız var...
Olağanüstü Hal, Kanun Hükmünde Kararnameler ile alınan kararlar, kişilerin savunma haklarının ortadan kaldırılması, medyaya getirilen kısıtlamalar, kapatılan gazete ve televizyonlar, cezaevlerinde yatan 142 gazeteci... Yürüyüş ve protesto yasakları...
Avrupa Parlamentosu bu olayları fırsat bilerek “Türkiye ile üyelik müzakerelerini dondurma” kararı aldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Avrupa Birliği Bakanı Baş müzakereci Ömer Çelik “Bu kararı yok hükmünde sayıyoruz” dediler.
Doğrudur. Kararın bağlayıcı yanı yok ama bu Amerikan Doları’nın füze gibi fırlamasını engelleyemedi.
Avrupa Parlamentosu’nun dondurma kararından sonra “dolar”ın rekor üstüne rekor kırdığını ve şimdilik 3,44 seviyesine demir attığını görüyoruz.
Ülkede tüm ekonomik dengeler altüst oldu.
* * *
“TÜRKLER GİBİ MÜTHİŞ İNSANLARI KAYBEDİYORUZ”
Peki, tüm Avrupalılar böyle kötü niyetli ve çıkarcı mı?
Hayır... İçlerinde tabii ki sağduyulu, ahlâklı insanlar da var.
Mesela, Alman Parlamentosu’nun eski üyelerinden olan deneyimli siyasetçi Jürgen Todenhöfer, yazdığı makalede:
“Batı’nın Türkiye eleştirisi ikiyüzlü” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Müttefikimiz Türkiye’ye olan davranışımız hiç doğru değil. O ülke ki, zor bir dönemden geçiyor. İşte tam bu günler, dosta en çok ihtiyaç duyulan günlerdir.
Türk karşıtı yaklaşımı had safhaya ulaşmış bir durumda... Örneğin Avrupa Parlamentosu üyelik müzakerelerini dondurdu. Bu yanlıştır ve büyük bir hatadır.
Eleştiri, özgür toplumlarda normal karşılanır. Ben de ülkemi çok sevmeme rağmen Alman Hükümeti’ni eleştiriyorum. Ve yine ben, Türkiye’de iktidarın her kararını kabul etmiyorum. Fakat Avrupa’nın Türklere müzakereleri, dondurma gibi aşağılayıcı davranışlarını çok yanlış ve haksız buluyorum.
Korkarım ki, sağlam bir müttefik ve dost ülke olan Türkiye gibi şanlı bir geçmişi ve geleceği olan ülkeyi ve her daim güvenebileceğimiz o müthiş insanları kaybediyoruz.”
“Sıkıysa bu ücretle gel de sen geçin!”
Ülkemizde milyonlarca işçi 1300 liralık asgari ücretle ailelerini geçindirmeye çalışıyor.
Günümüzün ağır şartlarında 1300 lira ile 4 kişilik bir aile geçinebilir mi?
Hayır, geçinemez!
Ev kirası, elektrik, su, doğalgaz, yol parası, giyim, çocukların okul masrafı...
1300 lira bunların hangisine yetecek?
“Asgari ücretle yaşanmaz, sürünülür!” diyenlere hak vermek gerekiyor.
Türk-İş, yeni yılda asgari ücretin “1600 lira” olmasını istedi.
Aslında makul bir rakam bu ama başta Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci olmak üzere bazı baklanlar bu talebi çok bularak tepki gösterdiler.
Türk-İş Genel Bakanı Ergün Atalay, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’ye:
“Sıkıysa, bu ücretle gel de sen geçin!” diye seslendi.
Sık sık vatandaşın refahından bahsederek atıp tutan AKP iktidarının işçilere sefalet ücretini bile çok görmesi üzücüdür, hazindir!
TEBESSÜM
Sonu kötü olacaktı!
“Tecavüzcülere af yasa tasarısı” gerçekten korkutucu bir rüya gibi geçip gitti!
“Bir defaya mahsus” diyorlardı ama bu yol açıldıktan sonra gerisi gelirdi.
Eğer halkımız direnip de AKP iktidarını bu sevdadan vaz geçirmeseydi, sonu çok kötü olacaktı.
Nasreddin Hoca çok sevdiği bıyıklarını kesmiş.
“Neden yaptın bunu hoca?” diye sormuşlar.
“Gece rüyamda bir farenin bıyıklarımın üzerinden geçtiğini gördüm” demiş.
“Ee, rüya bu... Ne olacak ki?”
“Ne olacağı var mı yaa? Bir defa geçilince, diğerleri de gelir, yol olur, yol!”
GÜNÜN SÖZÜ
Pırıl pırıl gök kuşağını
görmek için önce fırtına ve
yağmuru yaşamak gerekir!
