Gazeteciler tutuklandı... Milletvekilleri tutuklandı... Aileleriyle birlikte yüzbinlerce kişi devlet kadrolarından atıldı...
Mağdur olduklarını iddia eden dertli insanlar, devlet kapılarında uzun kuyruklar oluşturuyor.
Ne oluyoruz? Ülke olarak nereye gidiyoruz, bilen var mı?
Önümüzdeki günlerde Avrupa’dan ülkemize bol bol heyetler geleceği, Avrupa gazetelerinde ülkemiz hakkında bin bir yorum çıkacağı, Türkiye’de basın özgürlüğünün yok edildiğinden bahsedileceği, Kürt siyasetçilerin tutuklanmalarının tartışılacağı anlaşılıyor.

*  *  *

Başbakan Binali Yıldırım “Seçimle gelip, terörle iç içe girenler bunun hesabını vermelidir. Siyaset suç işlemenin kalkanı olamaz. Türkiye bir hukuk devletidir. Yapılanlar, seçilmiş olmasına rağmen terörü cesaretlendiren, terörü teşvik edenler hakkındaki hukuki işlemlerdir” diyor.
Bu sözlerde bir yanlışlık yok. Doğrudur. Ancak, HDP adındaki bu partinin PKK’nın uzantısı olduğu, terörü kışkırttığı biliniyordu.
Böyle bir partiyi seçimlere sokup, destekçilerini milletvekili yaparak terör örgütüne meşruiyet kazandırmak büyük bir hataydı.

*  *  *

Şimdi bütün Batı ülkeleri “Türkiye’de milletvekilleri hapse atılıyor” diye yaygaraya başladı. Türkiye, demokrasinin olmadığı, özgürlüklerin yok edildiği bir ülke olarak suçlanıyor.
Bütün Avrupa Birliği’nin resmen “Terör örgütü” olarak tanıdığı PKK’yı Almanya, Belçika gibi bazı ülkeler aklamaya ve terör listesinden çıkartmaya çalışıyor.
Belçika yargısı utanmadan “PKK’nın yaptığı silahlı mücadeledir, terör kapsamında değildir!” diye rezil bir karar aldı.
Bu, PKK’nın meşrulaştırılma çabasıdır.
O kararı alan Belçika mahkemesine de, tüm Avrupa Birliği’ne de lânet olsun!

*  *  *

Evet, Avrupa ülkelerinin ahlâk dışı, çıkarcı tutumuna kızalım fakat, şapkamızı önümüze koyup düşünelim.
Yıllardır izlenen yanlış politikalarla bunlara bizzat biz çanak tutmadık mı?
HDP’yi meşrulaştıran kimlerdir? Terör örgütünün bir kolu olmasına rağmen, bu partiye nasıl izin verilmiştir, terör destekçileri seçime nasıl girmiştir?
İktidar, bazı HDP milletvekillerini terör karargâhı Kandil’e ve İmralı’ya neden yollamıştır, devlet teröristleri neden muhatap almıştır?
Türkiye bir yerlere savruluyor ama nereye?
Yaşadığımız günler inanın kâbus gibi!

Uyarıyoruz, artık yeter!


Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu “Uyarıyoruz, artık yeter!” sloganı ile çığlık niteliğinde bir açıklama yaptı.
Her şeyi bildiğini sanan iktidar, Feyzioğlu’nun, haklı olan görüşlerine itibar eder mi bilmiyoruz ama uyarının özeti şöyle:
- Türkiye’nin ‘Kandırıldım, aldatıldım, yanıldım’ gibi ifadelerle dile getirilen hayati hatalara ve zaaflara artık tahammülü kalmamıştır.
- Darbeci suç örgütleriyle mücadele etmek için ilân edilen OHAL’e dayanılarak çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle tüm devlet yapısı, kapalı kapılar ardında yeni baştan şekillendirilmiştir.
- Anayasamızın değişmez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerinde yer alan Cumhuriyet’in kuruluş ilkeleri, ısrarla yıpratılmaya ve içleri boşaltılmaya çalışılmaktadır.
- İdam cezasının yeniden getirilmesi, Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nden çıkarılması sonucunu doğuracaktır. Siyasi iktidar bunu bildiği halde idam cezası kampanyası başlatmıştır.
- Basın hürriyeti, demokratik bir toplumda hiçbir şart altında kabul edilemeyecek ölçüde kısıtlanmıştır.
- Keyfi şekilde uygulanan internet ve sosyal medya kesintileri hukuksuzluğu en ileri boyuta taşımaktadır.
- Vatandaşlarımızın yargıya güveni kalmamıştır. Yargı mülkün, yani ülkenin teminatı olmaktan çıkmıştır. Topluma, yargının taraflı ve bağımlı olduğu algısı hâkim olmuştur.
- Kamuoyunu ilgilendiren her soruşturma, toplumun daha fazla kutuplaşmasına ve insanlarımızın birbirine düşmanlaşmasına neden olur hale gelmiştir!

*  *  *

Bunları dile getiren Metin Feyzioğlu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ve siyasi iktidarı, hukukun evrensel kurallarına uymaya ve toplumdaki gerginliği sona erdirmeye davet etti.
Bu mantıklı çağrı cevap bulur mu? Zayıf bir ihtimal ama bekleyip göreceğiz!

GÜNÜN SÖZÜ

Yeryüzünde korkmayan
insan asla yoktur, cesaret
korkulan şeyi yapmaktır!

11rahmibey