1 Kasım seçim sonuçlarının belli olduğu geceden başlamak üzere CHP içinde bir kaynama başladı. 2 Kasım sabahı adaylıklarını açıklayanlar, “Kemal gitsin” diyenler kurultay günü hiç ortada yoklar. Adaylıklarını önceden açıklayanlar alacakları oyu tahmin ettikleri için “Bu kez aday olmuyorum ama ileride olabilirim” deyip adaylıktan çekildi. CHP Genel Başkanlığı asıl bu dönem zor. Çünkü ülkenin birliği, bütünlüğünün tartışılır noktada olduğu şu günlerde CHP’nin sorumluluğu kat kat artmış durumda...
Bölücü terör örgütü PKK yetmiyormuş gibi, Türkiye’nin başına bir de IŞİD belasını sardılar. “Kara bela”nın görüşlerini benimseyen ülkemizde geniş bir kesim var. “Cihad bölgesi” olarak adlandırdıkları Afganistan’da, Çeçenistan’da, Bosrna Hersek’te, Irak’ta, Suriye’de değişik ülkelerin vatandaşları bir araya gelip savaştılar. Bu örgütün hemen birçok ülkede yandaşı olduğu için teröristler o ülkelerde yandaşları tarafından korunup kollanabiliyor. Bugün, yabancı ülkenin teröristleri Türkiye’de bu kadar rahat haraket edebiliyorsa, bunun dayanağı “cihad bölgesi” arkadaşlığına dayanıyor.

O KİMLİK “SİLİCİ” OLARAK MI KULLANILDI?


Suriye’de, Irak’ta canlı bomba eylemlerinde çok sayıda kişi hayatını kaybetse bile bunlar “her zamanki sıradan, rutin olay” gibi değerlendirildiği için basında yer bile almıyor. Eğer, Suriyeli olduğu belirtilen “canlı bomba” Güneydoğu illerinde bu eylemi yapsa, Batı ülkelerinde haber değeri görülmeyen bir patlama olarak değerlendirilecek ve yine istenilen etkiyi yapmayacaktı.
Sultanahmet’i her yıl 12 milyon turist dolaşıyor. IŞİD militanı, turistlerin arasında kendisini patlatıp, eyleminin dünya basınında yer almasını sağlamış oldu. Türkiye’ye ekonomik baskı yapmak, turizme darbe vurmak isteyenler böyle bir eylemi yaptırarak kendilerince amaçlarına ulaşmış, Türkiye’yi “güvensiz ülke” göstermek istemişlerdir.
Türk güvenlik birimleri “canlı bomba” eylemini önleyemedi ama teröristin kimliğini 3 saat sonra açıkladı. Alman turistler hayatını kaybettiği için Türkiye’ye gelen Almanya İçişleri Bakanı’na, teröristin kimliğinin olay yerinde bulunduğunu söylediler. Olay yerinde bulunan bir kimlik gerçekten o eylemi o kişinin yaptığı anlamına gelir mi? Gelmez. Belki de “izini kaybettirmek” için bilinçli olarak o kimlik, eylemi gerçekleştiren kişiye teslim edilmiştir. Bu konuda soru işaretleri çok. Yetkililer, “gerçek kimliğinden kurtulmak”, geçmişini “silmek” isteyen teröristin kimliğinin bu eylemde kullanılmış olabileceğini, o kişinin de diğer kimlikle eylem yapabileceğini göz ardı etmiyor.

AMAÇ TERÖRİSTLERE NEFES ALDIRMAK


Diyarbakır’ın Çınar İlçesi’nde gerçekleşen eylemi CHP İlçe Başkanı Cengiz Öztürk’ten dinliyorum: Kahvehanelerin açık, halkın dışarıda olduğu bir saatte öyle bir patlama oldu ki yer yerinden oynadı. Ne kapı kaldı ne pencere. Elektrikler kesildi büyük bir panik yaşandı. Yalnız çocuklarımız değil, herkes karanlıkta olanların etkisinden kurtulamadı. Hasar görmeyen yer kalmadı. Ama keşke can kaybı olmasaydı da mala gelseydi.
Bölücü örgüt tam anlamıyla bir katliam planladı. Bomba yüklü aracın patlatılmasıyla yetinmiyor, roketatar ve uzun namlulu silahlarla polis ailelerini hedef alıyordu. Üç ay önce terör örgütü yine polisi hedef almış ve bir polis memuru şehit edilmişti. Diyarbakır’ın başta Sur, Silvan, Lice, Kulp gibi ilçeleri adeta ateş topuna dönerken, aynı ilin Çüngüş, Çermik ve Çınar ilçeleri ise diğerlerine göre alabildiğine sakindi. “3-Ç” yani Çüngüş, Çermik ve Çınar ilçelerinden Çınar’ın hedef alınmasının nedeni, örgütün “alan genişletmek”, “eylemlerine katılmayanları bu yolla cezalandırma” taktiği olarak da görülebilir.
Sur İlçesi’nde sıkışan teröristlere nefes aldırmak, güvenlik güçlerinin yeni eylem alanına gitmesini sağlamak, böylece teröristlerin etrafındaki çemberi kaldırmak da örgütün planı arasındadır.

HEDEF, POLİSLER VE AİLELERİ


Polislerin, eşlerinin, çocuklarının hedef alınması, örgütün “buradan gidin” bildirilerinin de bir sonucudur. Aileleri katledilen polisleri, hukuk dışı uygulamalara yöneltmek, şiddetlerini artırmalarını sağlamak için polis lojmanları hedefti. Böylece gerilim daha da tırmandırılacak, halkla güvenlik güçlerinin karşı karşıya gelmesinin yolu açılacaktı.
Bakıyorsunuz bir eylem PKK’dan, bir eylem IŞİD’den. Terör örgütleri eylemlerde yarışıyor. Bu eylemler gerçekleşirken hükümet yetkilileri “vallahi istihbarat zafiyeti yok, billahi istihbarat zafiyeti yok” demeyi sürdürüyor. Eğer, “istihbarat zafiyeti yoksa” Sultanahmet bombacısının da, Çınar İlçesi’ndeki katliamı gerçekleştirenlerin de bu hainliklerinin önlenmesi gerekirdi. Eğer önlenemiyorsa, ne derseniz deyin, gerisi hikaye...