15Temmuz darbe girişiminden sonra Silahlı Kuvvetler’e, Emniyet’e, kamu kesimine bilerek hükümet destekli olarak yerleştirilmiş Fethullahçı kadrolar ayıklanıyor. Her fırsatta belirttiğimiz gibi bu yapılırken, cemaatle, örgütle bağlantısı olmayanlar da soruşturmalara uğruyor, açığa alınıyor. O nedenle çok dikkatli, özenli davranılması gerekiyor.
Hep söylenir “camiye, kışlaya, okula siyaset sokmayın” diye. Bunların hepsi yapılmış. Şimdi bunun ağır faturasıyla da karşı karşıyayız. Türk Hava Kuvvetleri, 2011’den itibaren savaş pilotu gücünü önemli ölçüde yitirmeye başladı. Hiç unutmam, Hava Kuvvetleri’nde görevli bir pilot, bana “120 pilot istifa dilekçesi verdi” dediğinde inanamamıştım. Hava Kuvvetleri’nde bin 200 civarında pilot bulunuyor. Son 7 yılda binin üzerinde pilot ayrıldı ya da çıkarıldı. Böylece, Türkiye bir hava kuvvetindeki pilot sayısı kadar pilotunu en verimli olacakları dönemde kaybetmiş oldu.

EN YAKIN 5 YILDA...

Pilot Hava Tümgeneral Beyazıt Karataş, Hava Kuvvetleri’nin yapılanması ve harbe hazırlığının orta düzeye çıkarılmasının iyi bir planlamayla en yakın 5 yıl içinde mümkün olabileceğini belirtiyor. Kaybedilen düzeye çıkarılabilmesi için de 10 yıla ihtiyaç var. Ankara’da olayların merkezi konumunda olan Akıncı Hava Üssü’nün kapatılmasının da sakıncalarından söz ediyor.
Yetişmiş pilot açığını kapatmak sanıldığı gibi kolay değil. Üniversitelerden ya da başka yerlerde pilot yetiştirebilirsiniz. Sorun şu: Pilot adayını aldığınız zaman bunları kim uçuracak? Hem kıtalarda uçacaksınız hem de uçuracaksınız. Yakında F-35 uçakları gelecek. Bunları uçurmak için eğitim alan pilotlar da şimdi yok. Ulaştırma uçakları lojistik açısından önemli. Bunlar da ayrıldı. Hava Kuvvetleri’nden ayrılıp da iş bulamayanların dönmesi üzerinde duruluyor. Bunların kısa vadede yararı olmayacak. Anlaşılıyor ki kalkışma birinci derecede Türk Hava Kuvvetleri’ni vurdu. Şimdi uçakların uçurulması sorun yaratacak.
Sanılmasın ki bu durum terörle mücadeleyi etkiler. O kadar da değil. Terörle mücadelede zafiyet olmayacağı belirtiliyor. Çünkü bunlar “küçük çaplı faaliyet” olarak nitelendiriliyor. Topyekûn savaş da gözükmüyor. İşte Türkiye, bu dönemde yaralarını çabuk sarmalı ve bölgede önemli bir güç olduğunu göstermeli...
Beyazıt Karataş, daha önce ayrılanların belli dönemlerde gelip savaş pilotluğu yapmaları gibi önerileri “pansuman önlem” olarak niteliyor, “Bu durumdakilerin aktif savaş pilotluğu yapması çok zor ve verimli olmaz. Zararlı da olur” diyor.

HAYATİ ROL OYNAYAN MEYDAN

Darbecilerin hedefi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dı. Marmaris’te kaldığı oteli bu yüzden bastılar. Ancak Cumhurbaşkanı’nın uçağını düşürmek için bir faaliyette bulunmadılar. Cumhurbaşkanı’nın uçağının yerini jetlerin öğrenmesi öyle zor da değildi. Niçin olduğunu anlatayım.
Hava araçları olarak tanımlanan uçak ve helikopterler tüm kalkış ve inişlerini başta hava savunma bildirim merkezi olmak üzere Hava Kuvvetleri Harekat Merkezi’ne ve hava aracının kalkış ve inişine kadar uçtuğu rota boyunca etkilediği tüm hava meydanlarına uçuştan önce bilgilendirmek zorunda... Darbe girişimi öncesi yapılan tüm sivil ve askeri uçuşlara kolaylıkla ulaşılabilir.
Dalaman ve Bodrum sivil meydanları aynı zamanda da Hava Kuvvetleri yedek hava meydan komutanlığı olarak bünyelerinde askeri hava trafik kontrolörleri bulunduran meydanlardır. Cumhurbaşkanı’nın uçağının park halindeki emniyetini, kalkışındaki bilgileri “terörist uçaklar”a veya varsa onları destekleyen ilgili ünitelere aktarmayarak, Dalaman Hava Meydan Komutanlığı bu kalkışmanın önlenmesinde hayati bir rol oynadı.

RADAR İZİNİ ULAŞTIRMADILAR

Dalaman Hava Meydan Komutanlığı Hava Trafik Personeli, Cumhurbaşkanı’nın uçağını kalkışından itibaren görüyor. “Dost ya da düşman tanımlama sistemi” olarak bilinen IFF kodu kapatılsa bile İzmir Radar, Kütahya Radar, Çanakkale Radarı’nın, Cumhurbaşkanı’nın uçağını görmemesi olasılığı da sıfırdır.
Hava Kuvvetleri’nin en önemli hava üslerinden Eskişehir 1. Hava Harekat Merkezi kendine otomatikman düşen radar izlerini “terörist F-16”lara iletmedi. Ayrıca tüm Hava Kuvvetleri ana meydanlarında bulunan başta Eskişehir Rapcon (radar), Bandırma Rapcon, Balıkesir Rapcon ve Deniz Kuvvetleri’ne ait olan Topel Rapcon rahatlıkla takip edebilecekleri uçağın radar izlerini darbecilere ulaştırmadı.
Olayın tüm yönleriyle aydınlatılabilmesi için o geceki radarlarla “terörist uçaklar” arasındaki konuşmalar önemli. Yapılan uçuşlarla ilgili radarların Akıncı, Etimesgut, Güvercinlik, ilgili diğer kule ve yaklaşma kontrolleri konuşmalarının başına bir şey gelmeden bunlar da kayıt altına alınmalı.