Die Welt gazetesinin Türkiye’deki muhabiri Deniz Yücel, kendi ayağıyla ifade vermeye gitti “Kaçar” diye tutukladılar...
Almanya ayağa kalktı...
Berlin’de büyükelçimiz Dışişleri
Bakanlığı’na çağrıldı...
Mesele Alman Parlamentosu’na geldi...
Tüm partiler ortak protesto
yayınladılar...
Merkel “Kınıyoruz, serbest
bırakılmasını istiyoruz” dedi...
Alman kentlerinde protestolar
başladı...
İnsanlar duvarlara “Deniz Yücel’e özgürlük” sloganları yazmaya başladılar... Turizm firmaları Türkiye’ye turist göndermeyeceklerini... Bilim merkezleri ortak projelerden çekileceklerini... STK’lar ikili ilişkileri keseceklerini açıkladılar...
Bizim Adalet Bakanı Bozdağ’a verilmiş miting izni iptal edildi...
Merkel yine konuştu...
Almanya ayakta...
Sokaklardaki protesto sürüyor...

*

Çok utandım...
156 gazetecimiz hapiste...
Üzülme sen Türkiye...

*

Bizler de gazeteciyiz...
Yüreklerimizdeki perdeyi hüznümüze çektiğimizde, o perdelerin arkasında yalnız olduğumuzu biliriz biz...
Vurulanlarımız, öldürülenlerimiz, yakılanlarımız, şu an dahi hapishanelerde çürüyenlerimiz, emirle sokağa atılmış 3000 gazeteci değil
sadece...
Bizi yalnızlığımız öldürür...
Hırsızlar hırsızlıklarını yaptıklarında, katiller cinayetlerini işlediklerinde, zalim zulmünü sürdürdüğünde, cehalet kara örtüsünü çektiğinde, ilk akla gelen yok edileceklerdeniz...
Bizler Türkiye’nin
gazetecileriyiz...

*

Medya olmadan demokrasi asla olmaz...
Gazeteci toplum adına oradadır, kişisel zevki için değil...
Ve toplum medya ile duyar, öğrenir, bilgi sahibi olur ve oyunu olumlu ya da olumsuz ona göre kullanır...
Bu nedenle zaten Almanya AB lideridir, Türkiye Kenya’nın arkasından gelir...

*

Öldürülenlerin anma günleri, ya da hapishane kapısındaki üç-beş yüz yürekli dışında kimsesiziz...
Bu uğurda unutulmuş yuvalarımız, sevilmemiş bebeklerimiz, yaşanmamış güzel günlerimiz, o perdenin arkasındaki bitmez gecelerimiz...
Yalnızız...

*

Her zaman söylenmez bunlar...
Bugünü istisna edin...
Ele baktıkça utanırız, sıkı sıkı çekeriz perdelerimizi...
Türkiye ağladığımızı görmesin...