BUNU YAZMAK GEREK

Evet çıkarsa “işte bunlar” olacak


Cumhurbaşkanı sonunda Meclis’ten gelen anayasa değişikliği kanununu imzaladı. Karar Resmi Gazete’de yayınlandıktan sonra YSK referandum takvimini açıklayacak. Bu durumda 16 Nisan günü 50 milyon seçmen sandık başına giderek “tek kişilik rejime” evet mi hayır mı diyeceğini belirleyecek.
İktidar ve yandaşları değişikliğin demokrasiyi güçlendireceğini, asla tek kişilik bir yönetim olmayacağını tam tersine seçilecek başkanın parlamentonun emrinde olacağını iddia ediyorlar.
Oysa bu gerçek değil.
“Hayır” diyecek olan ve bu konuda “Ben ne yapabilirim” diyenlere “20 maddede neler olacağını anlatan” bir yazı öneriyorum.
İsterseniz aşağıdaki yazıyı kesip saklayın ve “Tek başıma ne yapabilirim?” kaygısına düşmeden evet demeyi düşünenlere öfke yapmadan, ötekileştirmeden, asla küçümsemeden bunları anlatın;

1- Tek adam rejimi kurulacak, tek adam her şey olacak, devletin tümüne hükmedecek. Bir kişi Başkan seçilecek ve o kişi hem hükümet, hem Meclis, hem de mahkeme olacak.

2- Başkan olan kişi aynı zamanda bir partinin genel başkanı olacak. O parti belki de senin hiç oy vermediğin hiç sevmediğin bir parti olacak.

3- O partinin genel başkanı hakimleri atayacak. Kararname adı altında kanun yapabilecek. Seçtiğin Millet Meclisi’ni fesih edebilecek. Orduya emir verecek.

4- Seçtiğin milletvekillerinin hiçbir hükmü kalmayacak. Sözünü kimse dinlemeyecek.

5- Almanya, Fransa, İngiltere, ABD, Japonya gibi değil, Suriye, Libya, Mısır, İran, Kuzey Kore, Uganda gibi bir ülkede yaşayacaksın.

6- Rejim değişecek. Sadece adı Cumhuriyet olacak. Gerçekte krallık gibi her şey bir kişinin elinde olacak. Demokrasi kalmayacak.

7- Başkan sokakta bir kişiyi öldürse, 400 milletvekili izin vermezse mahkemeye çıkarılamayacak.

8- Başkan ve yardımcıları ile bakanları yolsuzluk yapsa, yetim hakkı yese, devlet malına el uzatsa dahi 400 milletvekili izin vermezse mahkemeye çıkarılamayacak.

9- Başkan kendini ve bakanlarını mahkemeye çıkarma girişiminde bulunan Meclis’i fesih edebilecek.
10- Hakimler ve savcılar başkanın sözünden çıkamayacak. Başkan hak hukuk tanımaz, zorba biriyse seni koruyacak hiç kimse olmayacak. Can ve mal güvenliğin kalmayacak.

11- Tek adam karar verdiğinden belirsizlik hakim olacak. Kimse yatırım yapmaya cesaret edemeyecek. Ekonomi tek adamın keyfine göre vereceği kararlara kurban edilecek. Kriz, iflaslar, işsizlik ve yoksullukla birlikte çöküş gelecek.

12- Asgari ücreti, fiyatları, maaşları, işçi memur alımlarını, dernek sendika kurulması ve kapatılmasını, her şeyi tek adam belirleyecek.

13- Tek adam kimsenin aklına ihtiyaç duymayacağından, devlet ve toplum hayatında danışma, ortak akıl, uzlaşma gibi yöntemler olmayacak. Çatışma, kutuplaşma ve terör için en uygun zemin oluşacak. Çatışma ve terör artacak.

14- Beş yılda bir sandığa gidip bir başkan bir de onun partisinin çoğunlukta olduğu Meclis’i seçeceksin. Bir dahaki seçime kadar sana kimse bir şey sormayacak. Seçtiğin milletvekili de başkanı kontrol edemeyecek, senin hakkını koruyamayacak.

15- Başbakan olmayacak. Bakanlar sadece başkana karşı sorumlu olacak, Meclis’e karşı sorumlu olmayacak. Milletvekillerini umursamayacak.

16- Seçtiğin milletvekilleri bakanlardan ve bürokratlardan hizmet yapmasını isteyemeyecek, hesap soramayacak. Sana hizmet getiremeyecek.

17- Camiye, kışlaya, adliyeye siyaset girecek. Buraların hepsi “Başkanın Partisine” göre düzenlenecek.

18- Devlet parti devleti olacak. Başkan senin partinden değilse devlet kapısında yerin olmayacak.

19- Başkan isterse devlet kurumlarını bölgelere ayırarak ülkenin bölünmesine neden olabilecek.
20- Başkan, padişahlarda dahi olmayan, Atatürk’e bile verilmeyen yetkilere sahip olacak.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Hükümetin Ohal kapsamında çıkardığı son Kanun Hükmünde Kararname büyük tartışma yarattı.
Çünkü bu kararla birlikte 300’ün üzerinde üniversite hocası bir anda kapı önüne kondu. Eleştiriler işten çıkarılan akademisyenlerin çoğunun ne FETÖ ne PKK ne de herhangi bir terör örgütüyle ilişkilerinin olmadığı ama muhalif tavırlarının bilindiği yönünde.
Bu son kararnameye AKP’liler bile isyan halinde.
Ancak AKP’lilerin isyanı farklı. Onlar bu kararın içinde bir oyun olduğunu ve asıl amacın referanduma giderken Erdoğan’ı zor duruma düşürmek olduğunu söylüyorlar.
Demokrasi, hukuk, özgürlükler hiçbirinin umurunda değil, dertleri “ya bu karar sonucu hayır oyları artarsa” endişesi.
Referanduma atıf yapmayı kendilerine yediremeyenler “Bu yapılan AK Parti’ye tersinden operasyondur. AK Parti’nin sosyolojisine aykırıdır. Geçmişte bize yapıldığını iddia ettiğimiz konuların aynısı şimdi başkalarına yapılıyor” diyorlar. Bazı AKP’li milletvekilleri “YÖK Başkanı’nı aradık, gerekçelerini sormak için telefonlarımıza bile çıkmadı” diye yakınıyorlar.
AKP’liler şimdi “Bu listeyi kim yaptı?” sorusunun peşinde. Kimi üniversite rektörlerini suçluyor kiminin hedefinde YÖK var. Ama hiçbirinin aklına “Bu kararnameyi kim imzaladı?” sorusu gelmiyor.
(KHK’larda bütün bakanların imzası var.)
Başbakan Yardımcılarından Nurettin Canikli “Listenin yeniden inceleneceğini” söyledi dün. İyi de siz hiç bakmadan mı imzaladınız bu kadar önemli bir tasfiye kararnamesini?
Belli ki AKP’li bakanlar “saraydan gelen” bu tür kararnameleri hiç okumuyorlar bile basıyorlar imzayı yürürlüğe sokuyorlar.
Sorun çıkınca da “Aaa, valla haberimiz yok, kandırılmışız” bahanesine sığınıyorlar.
Bu kadar çok kandırılan, oyuna getirilen insanların Türkiye’yi yönetmesi mümkün mü?

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Bahçeli de “tehdit kervanına” katıldı


İktidar ve yandaşlarında bir panik havası var. Zora düşünce “Hiçbir korkumuz yok, evetler yüksek oranda çıkacak” türü laflar söylüyorlar ama içten içe hayır’ın daha fazla olduğunu onlar da görüyor.
Durum böyle olunca evet baskısı yapmak için demokrasi ve hukuk yollarının olduğu kadar siyasi ahlak kurallarının da dışına çıkmaktan çekinmiyorlar.
Fitili önce Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ateşlemişti. “Evet çıktığında terör bitecek” demişti. Israrla sorulan “Şu anda elinizi tutan ne, neden şimdi bitmiyor da, evet çıktığında bitecek?” sorularına cevap vermedi.
Ardından Başbakan Binali Yıldırım hayır diyecekleri “teröristlerle birlikte hareket” etmekle suçladı. “Teröristler hayır dediği için inadına evet diyeceklerini” söyledi sanki anayasa teklifini başkaları getirmiş gibi.
“Tehdit kervanına” şimdi de Bahçeli katıldı. MHP Başkanı da “Hayır çıkarsa her şey karmakarışık olur, Bundan yararlanmak isteyen Türkiye düşmanları olabilir” dedi.
Bahçeli evet çıkması halinde bunun tam tersinin gerçekleşeceğini söyledi. Neye göre acaba?
Sonuçta iktidar ve yandaşları yeni sistemin iyiliklerini anlatmak yerine “bu olmazsa yandınız ona göre” tehdidi ile toplumu sindirmeye çalışıyor. Hayır çıkma olasılığının yüksek olması ne kadar korkutmuş böyle.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Kendi kendimizi vurdurmuşuz


Ne kadar kolay değil mi? Sen durup dururken kendini savaşın içine atıyorsun, gencecik evlatlarını “ama savaş bu tabii ki kayıplar olacak” diye şehit veriyorsun bu da yetmiyor yaptığın bir hata sonucu dost ateşine maruz kalarak 3 yiğidimizin daha şehit olmasına neden oluyorsun.
Şimdi hiç kuşkum yok “Kriptocu FETÖ’cüler işbaşında” diye yaygara koparacaklar. Nasıl olsa hiçbir sorumluluk yüklenmemelerine kimsenin sesi çıkmıyor. Bunu da yedirdiklerini düşüneceklerdir millete.
Kaç kere sordum “El Bab’da ne işimiz olduğunu” hiçbir cevap veremiyorlar, büyük oyunu bozuyorlarmış bölgede asıl oyun kurucu duruma geliyormuşuz.
Hiçbiri gerçek değil. Gerçek olan şu; Tıpkı Soros’un yıllar önce söylediği gibi Türkiye’nin en değerli ihraç malzemesi olan askerlerini yabancı topraklara gönderip savaştırıyorlar. Amerikalının, İngilizin, Katarlının, Suudinin vatandaşı kıymetli tabii, sür bizim Mehmetçiği cepheye.
Başarılı olursan “kahraman” muamelesi görürsün. Ama dön bir bak. Bu askerle mi? Hemen yanı başındaki bir kadının bile FETÖ’cü olduğunu anlamayan paşalarla mı kahraman olacaksın?