Sevgili okurlarım, Kurban Bayramı bizde çok ilginçtir. Şimdi önümüzdeki cuma gününden başlayıp neler olacağını kısaca anımsayalım.  Bunları bilmek için kâhin olmaya gerek yok. Bayramın ilk gününden itibaren televizyonlarda zaten izleyeceksiniz!  Binlerce acemi kasap ellerine geçirdikleri bıçaklarla kurbanlık hayvanlara gaddarca yumulacak. Bu kasaplar kurban yerine kendilerini kesecek.  Hastanelere yaralı akını olacak, Türkiye genelinde bin’e yakın kişi orasını burasını kesmiş, bıçağı kendisine saplamış olacak. Hayvan kesmenin nasıl olması gerektiğini bilmeyen bu acemilerden bazıları kesik ve kan kaybı sonucu ölecek.  Hayvanlara zulüm yapılacak, işkence çektirilecek.

* * *

Kasaplardan kaçmayı başaran büyükbaş kurbanlıklar caddelere, sokaklara, tarlalara yayılacak.  Onların peşine düşen kalabalığın bir bölümü kement atacak, bazıları hayvana çelme takıp düşürmeye, bazıları ise sopayla vurup yakalamaya çalışacak. Hayvanların bir bölümü kent merkezlerine yakın yerlerde ve otoyol kenarlarında  kesilecek, atıkları ortada bırakılacak, ortalık kan gölüne dönecek, inanılmaz bir çevre kirliliği yaratılacak.   Biz her Kurban Bayramı’nı böyle kutlarız, bunları yaşarız! Yenisi geliyor, hazır olun.

Güle güle küçük dev adam


Sevgili okurlarım, belli yazarlar vardır ki onlar toplumun gönlünde yerlerini çoktan almıştır.
Muzaffer İzgü abimiz onlardan biriydi.
Çocuk kitapları yazar, büyükler için yazar, öyküler anlatır, mizah yapar, tiyatro eserleri üretir, büyükleri bile düşündürürdü.
Son röportajında bir şey söylemişti:
“Öldükten sonra benim için şöyle desinler isterim: Muzaffer İzgü doğdu, okudu, düşler kurdu, yaşadı ve gitti...”

* * *

İzmir’de yaşayan Muzaffer abi ile unutulmaz bir anım vardır, kısaca anlatayım.
Yıl 2007. Hürriyet’ten kovulmuş durumdayım.
Bu kovulma olayının kitabını, işin perde arkasını, neler olduğunu ve o süreçte neler yaşadığımı yazacağım.
Bilgi Yayınevi’nde yazmaya başladım.
Yumuldum kitaba, gece gündüz hiç durmadan yazdım ve işin kabasını sekiz iş gününde bitirdim.
İnsan, kendi yaşadıklarını daha kolay ve rahat yazıyor.
Yazımını bitirdiğim kitap matbaaya gönderildi. Baskıya girecek.
Ancak kitabın adını koymak bir türlü mümkün olmuyor. Yayınevinde konuşuyoruz, hep birlikte fikir jimnastiği yapıyoruz ama çarpıcı bir isim bulamıyoruz.
İş acele... Kapak bile hazırlanmış durumda.
Olmayan tek şey kitabın ismi. (Kitapta isim çok önemlidir.)

* * *

Bir sabah yine, Bilgi’nin sahibi Ahmet Küflü’nün odasında toplandık. Turgut Özakman, yayınevinin editörü Biray Üstüner, Argun Tozun ve ben varız.
Fakat herkes başka bir şey öneriyor, isim bir türlü çıkmıyor!..
Tam o sırada Biray Üstüner’in cep telefonu çaldı. Birisiyle konuşuyor:
“İyiyiz Muzaffer Bey, siz nasılsınız?.. Bugün yine toplandık, Emin Bey’in kitabına isim bulmaya çalışıyoruz. Kitap baskıya gönderildi de, isim bulamadığımız için mecburen bekletiyoruz. Nasıl nasıl, kovulduk ey halkım unutma bizi mi dediniz? Peki, ben arkadaşlara iletirim.”
Bu ismi duyunca ayağa fırladım, Biray Hanım’a sordum:
“Kim bu Muzaffer Bey?”
Muzaffer İzgü olduğunu söyleyince telefonu aldım:
“Abicim ağzına sağlık, kitabın ismi konulmuştur.”
Türkiye’de olay yaratan kitabım çıkınca ilk imzayı onun için attım:
“Ustamız, kitabımın isim babası Muzaffer İzgü ağabeyime saygılarımla, teşekkürlerimle...”

* * *

Mustafa Kemal’in askeri Muzaffer İzgü hem büyük yazar, hem de büyük insandı.
Ömrü boyunca yetişkinler için 50, çocuklar için 92 kitap üretti.
Kitaplarının toplam satışı 2 milyon 800 bin oldu.
Bildiğim kadarıyla bu bir rekordur.
Son zamanlarında hastaydı, yazmaya ara vermişti...
Ve kendisini tanımladığı gibi “Doğdu, okudu, düşler kurdu, yaşadı ve gitti.”
84 yaşında öbür aleme göçen küçük dev adamın anıları önünde saygıyla eğiliyorum, Allah’tan rahmet diliyorum.