Sevgili okurlarım, değerli dünya liderimiz Recep Tayyip Bey önceki gece TRT ekranına çıkmış ve
karşısına oturtulan birkaç yandaşa hitap etmiş.
Ben izlemedim.
Bu gibi danışıklı dövüş programlarda karşınızda oturan egemene adam gibi soru sormak biraz yürek ister!
Dolayısıyla mecburen dinlemede kalırsınız, “Doğru söylüyorsunuz” demek zorunda kalırsınız, arada bir “Bu başarılarınızı neye borçlusunuz” gibi beyefendinin hoşuna gidecek yalaka sorular sormakla yetinirsiniz.
Onun uçak gezilerinde de aynı şey olur. Özel davetli yandaş gazetecilerden oluşan ekip hiçbir zaman adam gibi bir soru soramaz.
Buna da yürekleri yetmez.
Sordukları takdirde o beleş gezilere bir daha çağrılmalarının asla söz konusu olmadığını, üstelik şikayet edileceklerini ve patronlarından azar işiteceklerini o gazeteciler çok iyi bilir!

*  *  *

TRT devletin bir kuruluşu. Ama en büyük gelir kaynağı bütçeden aldığı paralar falan değil...
Ya nedir?
Elektrik faturalarında TRT payı adı altında kesilen paralardır.
Açın elektrik faturanızı bakın, orada TRT’ye her ay ödemekte olduğunuz paranın miktarını göreceksiniz.
Türkiye’de milyonlarca elektrik abonesi var ve istisnasız hepsi bu parayı ödüyor.
Başka bir deyişle, yıllardan beri iktidarın sesi olarak yayın yapmakta olan TRT’nin yaptığı harcamaların çoğunu, hangi görüşte olursak olalım biz vatandaşlar ödüyoruz.
Şimdi bu devlet kurumundan beklenen, dünya liderimizden hemen sonra CHP’nin bir yetkilisini de ekrana çıkarmasıdır.
Bu kişi Kılıçdaroğlu olabilir, bir başkası olabilir.
Hatta Bay Bahçeli’yi de çıkarırsa çok iyi olur.
Ama karşısına, ona adam gibi
sorular soracak birilerinin oturtulması koşuluyla!

*  *  *

Neyse, şimdi gelelim asıl konumuza!.. Ben dünya liderimizin TRT’deki programını izlemedim zira o kadar çok zamanım yok.
Ancak bazı sözlerini dün yandaş gazetelerin manşetlerinde ve birinci sayfalarında okudum.
Akşam gazetesinin manşeti:
“Hesaplaşma günü 16 Nisan.”
Takvim gazetesinin manşeti:
“Erdoğan: 15 Temmuz’un hesap günü 16 Nisan.”
Sabah gazetesinin birinci sayfa haberi:
“FETÖ’cüler ve Kandil’dekiler (yani PKK) ‘Hayır’ diyor. Bunlarla hesaplaşma günü inşallah 16 Nisan.”

*  *  *

Sevgili kardeşim, bu ülkede 16 Nisan referandumunda ‘Hayır’ diyecek olan milyonlarca insanımız var.
Her kesimden, her görüşten ve her partiden...
Allah rızası için söyleyin, bu ne biçim mantıktır, ne biçim bir kandırmacadır!
İşi öyle bir havaya sokuyor ki, darbeciler ve PKK’lılar hayır
diyecek...
Yani beyefendinin bu tutarsız mantığına göre hayır oyu kullanacak olan herkes ya FETÖ’cüdür, ya da bölücü!
Şimdi kendi açımdan düşünüyorum, Hayır diyeceğime göre acaba ben de FETÖ’cü, ya da bölücü müyüm!

*  *  *

Ancak işin daha da korkutucu, ürkütücü ve yakışıksız boyutu daha sonra geliyor.
Beyefendi aynen şöyle diyor:
“Hesaplaşma günü!”
Bu iki sözcük hele Türkiye gibi hemen herkesin silahlanmış olduğu bir ülkede çok tehlikeli bir işaret fişeğidir.
Çok vahim sonuçlar doğurmaya gebedir.
Referandum için hayır oyu çalışması yapanlara saldırılar şu anda zaten başlamış durumda.
Beyefendi bunları bilmiyor ve görmüyor mu?
Korkarım ki 16 Nisan günü yaklaştıkça bu saldırılar daha da artacak, belli kişilere silahlı saldırılar yoğunlaşacak, belki insanlar öldürülecektir.

*  *  *

Hesaplaşma günü imiş!
Eğer olacaksa bu hesaplaşmayı kim yapacak, kimlere karşı, ne zaman ve nasıl yapacaktır?
Nasıl olur da bir cumhurbaşkanı böyle konuşur, nasıl olur da normal
koşullarda yapılması gereken bir halk oylaması öncesinde bu ciddiyetsiz sözleri edebilir?
Bu gibi sözlerle toplumu germek tehlikeli iştir.
Varsayalım referandumda “Evet” çıktı.
Hesap nasıl sorulacaktır?

*  *  *

Ama karşımızda daha beter ve korkutucu bir senaryo daha var...
Ya “Hayır” çıkarsa ne olacak?
Devleti de arkasına almış olan AKP’nin, belli yerler tarafından
düğmeye basıldığında sokaklara on binlerce kişiyi bir anda örgütleme ve sürükleme gücü olduğunu artık herkes biliyor.
Sandıktan Hayır çıktığı takdirde bu militanlar, Hayır oyu verdiği bilinen bazı kimselere ve kesimlere karşı şu veya bu biçimde saldırıya mı geçecektir?

*  *  *

Şimdi birileri mutlaka diyecektir ki “Arkadaş sen okuduğunu anlamamışsın! Sayın cumhurbaşkanımız o sözleri
bunları düşünerek
söylemedi ki!..”
Bu durumda bir kez daha sormak zorunda kalırım:
O halde ‘Hesaplaşma’ sözcüğünün anlamı nedir? Bu sözlerine tutarlı bir açıklama getirsin.
Yoksa zan altında kalır.