Telefonla yapılan “borcunu öde” tacizlerinin iyice tadı kaçtı. Borcu olanın numarasını bağlamışlar bilgisayara, açıyorsun telefonu “lütfen bekleyin” diyor. Neden? Ben mi, aradım? Sen aradın! Niye bekletiyorsun? Küstahlığın, saygısızlığın geldiği son noktadır bu...
Hele bir de varlık yönetim şirketi adı altında milleti hayatından bezdiren tefeciler yok mu, devlet bunlara nasıl müsaade ediyor anlamış değilim.
Size olayı kısaca özetleyeyim. 2016 yılı bittiğinde kullanılan bireysel krediler, konut kredisi, taşıt kredisi, ihtiyaç kredileri ve kredi kartı borçları toplamı 456 milyar lira seviyesine çıktı.
Çoluk, çocuk, bebek, ihtiyar demeden nüfusu 80 milyona yuvarlayalım. Bölelim borcu, bütün nüfusa... Çıkıyor mu size kişi başı 5700 lira bankalara borç! Ödenir mi? Belli ki ödenemez.

1.000 liralık borç 50 lira

Bankalar ne yapıyor? Eğer borç dosyası bir iki yıldır hareket görmemişse bir de üzerine dava, avukat ücreti ödememek için umudu kesip, satıyorlar.
Ödemeniz için her gün arayan banka zahmet edip borcunuzu başka bir şirkete sattığını bile söylemiyor! Sonra biri arıyor borcunuz artık bize diyor. Sarı çizmeli Mehmet Ağa... Kimsin sen? Ne bileyim ben!
Daha yeni, Türkiye’nin en büyük bankalarından biri 530 milyon liralık tahsili gecikmiş alacağını, varlık şirketine 27 milyon liraya sattı. Yirmide biri fiyatla borçları devretti.
Yani 1.000 liralık borcunuz varsa bunu 50 liraya varlık şirketine sattı. Şirket sizden 70 lira tahsil etse bile, şirket oldukça kârlı bir iş yapacak.
Madem banka 50 liraya satacak, arayıp sorsa ya müşteriye “150 liraya kapayalım mı?” diye... Yapmazlar! Yaparlarsa yol olur. Zarar etsinler daha iyi!
Yasak işlemiyor!
Normal şartlarda borcun üçüncü bir kişi ile paylaşılması yasaktır. Banka haber bile vermeden borcu satabiliyor. Üstüne üstlük bütün bilgilerinizi de paylaşıyor!
Olayın bu safhadan sonrası ayrı bir rezalet! Şirket bir yolla borçluya ulaşıyor. Avukat ücreti, dosya masrafı, faizi derken borcu bir güzel ikiye, üçe katlıyor. Oysa anaparanın çok daha azına razılar. Pazarlığı yüksekten açıyorlar.
Önce güzel güzel istiyor. Sonra işin tadı kaçıyor. Blöfler, tehditler, baskı, taciz etme, korkutmaya kadar varıyor iş... Eşini aramalar, akrabalarına haber vermeler, iş yerine bildirimde bulunmalar... Hani yasaktı?

Tahsilat için her yol mubah!

Kim takar yasağı? Kişinin şahsi borçlarını bütün tanıdıklara ifşa ederek sonuç almaya çalışıyorlar. Yakın akraba, uzak akraba demeden, “sizden alırız, hacze geliriz” yalanını da söylemekten çekinmiyorlar. Buyurun size aile içi kavga, tatsızlık, huzursuzluk...
Borçlunun kendisi dışında hiç kimse borç nedeniyle sorumlu tutulamaz. Bilmiyorlar mı? Bal gibi biliyorlar. Biliyorlar ama dikensiz gül bahçesi... Karışan yok, eden yok... Olsa şirket amcanın oğlunu, dayının kızını arayıp dedikodu yapar gibi; “bize borcu var, söyle ödesin ya da sen öde” diyebilir mi? Diyor!
Peki, bütün bunlar olurken devlet ne yapıyor? İşte benim de anlatmak istediğim o; Sahi ne yapıyor?