Türk müziğinin üstün yeteneklere sahip kadın sanatçısı (diva) Bülent Ersoy, ipek bir halı almak istiyordu. Kapalıçarşı’ya gitti. Herkes gibi yürüyerek çarşı içine dalmayı göze alamadı. Özel izin istedi. İzin çıktı, çarşıya ciple girdi. Halıları beğendi. Polislerle hatıra fotoğrafı çektirdi, cipine binip evine döndü.
Geçmiş olsun!
Ortalık berbat.
Bir psikopat, hasta ruhlu biri, gözü dönmüş bir gaspçı çıkabilir. Diva’ya saldırabilir. Çok sevilen sanatçıyı sevdikleri de koruyamayabilir. Halk da sinmiş. Herkes diva gibi korku içinde; gözü dönmüş gaspçıyı, hasta ruhlu psikopatı yakalayıp polise teslim etmeyi göze alamıyor. Güvenlik açısından eksiksiz, kusursuz olması gereken Kapalı Çarşı’da bile polisin anında yetişip divayı koruyabileceği garantisini de veremiyorlar. Bu yüzden Diva, VIP ciple halı seçmeye gitmek için özel bir imtiyazı isteme yolu seçti.
Can tatlı.
Halı kıymetli.
Kentleri “huzurlu hayatların yaşandığı ortamda” tutabilmek için polisler, karakollar, çevik kuvvetler,  yunus polisler, zırhlı güçler, hızlı güçler, özel korumalar, ileri teknolojik donanımda izleme kameralar, emniyet müdürleri, yardımcıları, asayiş şubeleri, üst ve alt istihbarat birimleri, ihbarcılar, örgütler içine sızdırılmış ajanlar; binlerce eleman çalışıyor.
Yine de güven nane!
Halı alan da tedirgin.
Halı satan da korkulu.

*  *  *

Halı satıcılarının ve iğneden ipliğe, yumurtadan peynire akla gelen her şeyin satıcılarının temsilcisi Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu (TESK)  Genel Başkanı Bendevi Palandöken, Türkiye şehirlerinde yaşayanların kalbine sinmiş; “bakkala giderken vurulurum, fırından dönerken soyulurum, manavdan çıkarken canımdan olurum” korkusunu silecek önlem istedi.
Mahalle bekçisi!
Kahverengi üniforması!
Başında yıldızlı şapkası.
Düüüüt!
Düüüüt!
Esnafların temsilcisi Bendevi Palandöken, “Kahverengi elbiseleriyle birkaç dakikada bir çaldıkları düdük hırsızları korkutup kaçmalarına yol açarken, vatandaşların güven içinde uyumalarını sağlıyordu.  Biz bekçilerimizi yeniden sokaklarımızda görmek istiyoruz” dedi.
Palandöken!
Verileri çıkarmış.
Mahalle bekçilerinin olduğu dönemde hırsızlık, gasp, dükkan soyma olayları 6 kat daha azdı diyor.

*  *  *

Polis sayısı 250 bini geçti.
Harcama çok yüksek.
Görüntüye bakarsan!
Kırmızı plakalılar emin ellerde, havadan helikopterle, denizden askeri botla, karadan motorize eskortla korunuyorlar.  Fakat halkın divası, çarşıya giremiyor. Esnafın temsilcisi, “30 yıl önce ihtiyaç kalmadı diye kaldırılan mahalle bekçiliği sistemini” yeniden istiyor.

Ankara’da harcama canavarı listesi!


Meclis Başkanlık Divanı Katip Üyesi CHP’li hanım vekil Elif Doğan, “Ankara’da haberleşme harcaması canavarı olarak” yakalandı. 2016 yılında seçmenine, eşine, dostuna, tanıdığına, tanımadığına 1 milyon 200 bin TL SMS göndermiş, telgraf çekmiş, renkli fotoğraf paylaşmış. Yasaya göre sınırsız haberleşme harcaması yapma hakkı var, harcayabilir. Parasını devlet öder. Fakat insaf! Vicdan! Halkçılık! Atatürkçülük! CHP’li vekilin yaptığı hiçbir ölçüde kabul edilemez, savunulamaz. Peki bu harcama canavarlığında ikinci sırada kim, üçüncü sırada kim, dördüncü sırada kim var? Onlar da mı CHP’li?  Ayrıca CHP’li bu hanım milletvekili gibi altlarına “kırmızı plakalı makam aracı verilmiş”  AKP’li komisyon başkanları ve yine AKP’li, CHP’li, MHP’li, HDP’li grup başkan vekilleri, başkanlık divanı üyelerinin haberleşme harcamaları, benzin harcamaları, yurtdışı gezi uçak bileti harcamaları, aldıkları yolluk miktarları isim isim, liste liste niçin yayınlanmaz? Meclis’in harcamaları niçin şeffaf değil? Cumhurbaşkanı için yapılan sarayın harcamaları da niçin aydınlık değil?