Dünyayı yeniden keşfettiğimiz günlerdeyiz…
Neredeyse 15 yıldır dinin siyasette suistimal edilmesinin tehlikeleri konuşuldu bu ülkede.
Çok kökenli, çok dinli, çok kültürlü bir coğrafyada laikliğin önemini anlattık durduk.
Ve nihayet aklınıza gelen bütün radikal akımların taban bulduğu, örgütlendiği, arka arkaya eylem yapabildiği bir yer haline geldik.
Hem de göz göre göre, göstere göstere…

*****

Bu ülke hiç bu kadar keskin bir biçimde radikalizme savrulmamıştı.
Eğitim, yargı, güvenlik, siyaset ve medya hiç bu kadar fanatikleşmemişti.
Siyasi kampanyalarda ayetlerin okunduğu, reklam filmlerinde Kuran-ı Kerim’in kullanıldığı, “göklerden gelen bir karar vardır” sloganlarının panolara yazıldığı günleri yaşadık…
Sayıları hiç de az olmayan bir grup insan Cumhurbaşkanı’nın “özel bir görevle indirildiğine, kutsal bir dava için çalıştığına, ülke için tek ve yegane seçenek olduğuna” inandırıldı.
“Aman ha, Pakistan, İran, Afganistan bu yollardan geçti, bunun sonu hüsran !” diyen herkes de zindanlara tıkıldı.
Bugün bombalar patlarken “nerden çıktı bu adamlar ?” diye soramayışımız bundan.

*****

Bütün bu yaşadıklarımız gösteriyor ki Türkiye uzun yıllar radikal İslami hareketler ve onlardan güç alarak yuvalanan terörizm örgütleriyle uğraşacak.
Üstelik, son Reina saldırısında anladık ki Türkiye’de bu fikirleri savunan grupların ciddi bir tabanı da var.
İslam Dünyasının lideri olmayı hayal eden bir kişi ve o coğrafyayı dizayn etmeye çalışan bir siyaset anlayışı bizi bu noktaya getirdi.
Şimdi, bütün bunlar yetmezmiş gibi, tam da bir uçurumun eşiğinde asılı kalmış dururken, iktidarın laiklikle savaşı başladı!

****

Daha önce de yazmıştım, “laiklik bildirisi dağıtan bir gruba polis müdahale etti, gözaltılar var” başlıklı bir haberi okuduğumda:
“Laiklik, bu ülkede artık “bildirisi” dağıtılırken insanların gözaltına alındığı yasadışı bir kavram haline mi geldi ?” diye…
Anlaşılan öyle oldu ki, Halkevleri adına kahvehanelerde laiklik konuşmaları yapan bir grubun üyeleri dün itibarıyla gözaltına alındı!
Hikayeyi baştan anlatayım.

“Halkevleri” merkezi Okmeydanı’nda bulunan yasal bir dernek. Bu derneğin üyeleri yine aynı semtte kahvehaneleri dolaşarak IŞID tehlikesine dikkat çekiyor, laiklik vurgusu yaparak insanları uyarıyor.
Elbette önce izin alıyorlar, kimseye zorla anlatmıyorlar, benim izlediğim videolarda da alkışlanıyorlar.
İşte konuşmanın tam metni ( dinledim ve bizzat deşifre ettim ):
“Biz diyoruz ki artık yeter. Artık buraya kadar. Bundan sonra mahallerimizde ne IŞİD’ciye ne de herhangi bir gerici cihatçı çeteciye geçit vermeyeceğiz. Gericiliğin karşısında yükseltilmesi gereken bir bayrak vardır, bu bayrağın adı da laiklik bayrağıdır.
Bugün laiklik demek özgürlük demektir. Kardeşlik demektir. İnsancıl bir yaşam mücadelesi demektir. Bizler, herkesi bu mücadelenin birer neferi olmaya çağırıyoruz. Gericilerden, faşistlerden, başkanlık sevdalılarından hesap sormaya çağırıyoruz. Dinlediğiniz için çok teşekkür ederiz.”
Konuşma bu.
Bu konuşmayı yapan gruptan 55 yaşındaki Hamit Dışkaya ve Halkevleri üyesi gencecik bir kız, Ayşegül Basar gözaltında.
Yani artık bu ülkede “laiklik özgürlüktür, kardeşliktir” filan demek yasak.
Ama sosyal medyada “oh iyi oldu geberdiler” yazmak, kadınlara şort giydi diye tekme atmak, hamilelere saldırmak, bunlar serbest.
Haberiniz olsun.

///////////////////////////////////////////

Konya’da Şeb-i Arus töreninde ne oldu?
Bugüne kadar sadece bir kez gidip izleyebildim, o da yıllar önce.
Gerçekten çok etkileyici, çok yürek titreten bir tören Şeb-i Arus. Bu yıl da çok gitmek istiyordum aslında, iyi ki gitmemişim!
Ne yazık ki bu güzelim gece de “siyasi emellere” alet ediliyormuş artık.
Bu yıl gerçekleşen törende sahneye çıkan bir Diyanet yetkilisi bir salon dolusu insana “hamile kadınların sokağa çıkmasının uygun olmadığını” anlatmış.
Önce inanamadım, ama sonra bunu birkaç farklı kişiden duydum, şaşkına döndüm.
Bu rezil konuşmadan rahatsız olup salonu terk eden kadınlar olmuş.
Yazıklar olsun…
Bu ülkenin en zarif, en incelikli günlerini bile bir zulüme dönüştürmeyi başardınız.
Kadın düşmanlığınızı da saklayamaz bir haldesiniz.
Neyse ki hala tepki gösteren, bu durumu kabul etmeyen cesur yürekli kadınlar var.
Gün gelecek, bu ülke onların omuzları üzerinde yükselecek…

////////////////////////////////////////

Bak Kızım;
“Aşk bir başkasına seni yok edecek gücü vermektir… ve aynı anda bunu asla yapmayacağına kalpten inanmak.”