Duayen gazeteciler Uğur Dündar ve Emin Çölaşan, Hürriyet Gazetesi'nde yaşanan depremi değerlendirdi.

Dündar, Halk TV canlı yayınında, "Yılmaz bir karar verdi mi caymaz. O defter kapandı mı kapanmıştır" derken, Çölaşan; "Yılmaz Özdil bir numaralı hedefti. İktidarın canını yakacak bir adam Yılmaz kalmıştı Hürriyet'te, şimdi işi bitirdiler" dedi.

Dündar'ın ifadeleri şöyle:

YALÇINDAĞ RÖPORTAJI İŞARET FİŞEĞİYDİ

Sabah bu çok üzücü haberle sarsıldık. Aslında beklenen, tahmin edilen bir gelişmeydi. Biliyorsunuz bir süre önce Aydın Doğan'ın damadı Mehmet Ali Yalçındağ aniden bir röportaj yapmaya karar verdi. O röportajda Yalçındağ başbakanı ne kadar sevdiğini, onun ne kadar büyük başbakan olduğunu yere göğe sığdıramayacak sözlerle ifade etti.

Biz asla sansürle baskıyla çalışmadık dedi. Bana göre doğruyu yansıtmıyor çünkü ben de o grubun içinde çalıştım. O dönemde başbakana nasıl baktığını da en yakından bilen gazetecilerden biriyim. Yalçındağ'ın konuşması bir işaret fişeğiydi.

ASLA KABUL EDECEK BİR ŞEY DEĞİLDİR

Kazasız belasız Hürriyet'i buralara getiren, gazetecilik yapmaya çalışan Enis Berberoğlu arkadaşımız istifa etti. Bunlar tesadüfi olaylar değildi ve seçimlerin sonuçlanmasıyla Hürriyet ve Doğan Grubu pozisyonunu iyice geliştirdi. En çok okunan yazarını sansürlemeye kalktı.

Yılmaz Özdil'e "yazını değiştir" demek "şunları şunları çıkart" demek, asla kabul edilebilecek bir şey değildir.

AMİRAL GEMİSİ BUZ DAĞINA ÇARPTI

Hürriyet amiral gemisi olarak bugünlere geldi ama Yılmaz Özdil'in sansürlenmesiyle
bu amiral gemisi buz dağına çarptı. Bu bir Titanic faciasıdır. Hürriyet ağır enkaz olmuştur, içine su dolmaktadır.

İçim yanarak söylüyorum Hürriyet'te çalıştım, başarısına katkıda bulundum ama ne yazık ki Hürriyet Gazetesi iktidarın yazmasına izin verdiği yazarların otosansürle, prangayla yazabilecekleri bir gazete olmuştur.

YILMAZ BİR KARAR VERDİ Mİ CAYMAZ

Özdil hakikaten dimdik duran, onurlu, kalemini eğmeyen bükmeyen; çok karakterli, mert, yiğit bir insandır.

Özdil, okurların gerçeklerini öğrenmek hakkına saygı duymuş, bugüne kadar yaşadığı sıkıntıları kamuoyuna yansıtmadı.Özdil kafaya koyduktan sonra oradan ayrılması otuz saniye sürer. yılmaz onursuzluğu kabul edemez. Özdil, köşesindeki cesaretle gerçekleri yazan ve gerçek hayatında birebir o olan bir gazetecidir. Onun gibi gazeteci 50 yılda bir gelir.

Sözcü Gazetesi'nin internet başsayfasının da yayınladığı gibi, Yılmaz anladığım gibi bir karar verdi mi caymaz. O defter kapandı mı kapanmıştır Yılmaz için.



EMİN ÇÖLAŞAN'IN YORUMU ŞÖYLE:

Tarih tekerrür ediyor, daha çok edecek.  Benim kovulmamın ardından tam tamına 7 yıl geçti. Benden sonra da arkadaşlar kovuldu. Tayyip'in medyayı ele geçirme planı devreye sokuldu, bizler teker teker kovulduk. Yılmaz Özdil olayı son hadisedir. Kovulma değil, istifa etme olayıdır.

BU BASKI AKP DÖNEMİNDE KORKUNÇ DERECEDE ARTTI

Türkiye'nin başında olan en büyük belalardan biri, bu büyük iş adamı olan medya patronlarıdır. Bunların içinde Aydın Doğan da vardır. Her türlü iktidar baskısı bunların üzerindedir. Bu baskı AKP döneminde korkunç derecede artmıştır.

Ben ilk uyarıyı Aydın Doğan'dan AKP iktidar olduktan 9 ay sonra aldım ki daha o zaman Tayyip ne yapacağını bilmiyordu. Bir şekilde beni uyardı. "Bunlar çok büyük hizmetler yapacak ülkeye, bak bu yazılarını yazma" dedi.

Aradan geçen dört yıl boyunca 2007 yılına kadar sürekli beni uyardılar. "Haftada bir eleştir bari, yumuşak yaz." dediler. Bu mesajlar bana ya Aydın Doğan'dan birebir gelirdi ya da Ertuğrul Özkök aracılığıyla gelirdi. Benim yazılarımı da çok sansürlediler. Ben orada halkın adına, milletin adına bir köşe, bir kale tuttum. O kaleyi terk etmeye niyetim yoktu. Ben toplum adına yazan bir gazeteciyim. 2007 yılında AKP tekrar seçimleri kazandı, baktılar ki Tayyip iş başında kalıyor, birini kovmak zorunda kaldılar. Benden sonra da bu iş devam etti. Rahmi Turan, Cüneyt Ülsever, Bekir Coşkun, Özdemir İnce, Uğur Dündar herkes ayrılmak zorunda kaldı.

YILMAZ ÖZDİL BİR NUMARALI HEDEFTİ

İktidar bu iş adamlarına her şeyi yaptırır, hele Tayyip'in başında olduğu iktidar her şeyi yaptırır. Tayyip korkunç cezalar kestirir, vergi kestirir. Her şeyi yapar. Bence sırada başkaları yok. Yılmaz Özdil bir numaralı hedefti. İktidarın canını yakacak bir adam Yılmaz kalmıştı Hürriyet'te, şimdi işi bitirdiler.

Yılmaz Özdil'in köşesi ya boş kalır ya da yerine iktidar yanlısı biri gelir. Yılmaz Özdil de Sözcü'ye gelir bu kadar basit. Korku iş adamının en büyük başbelasıdır. korkan bir iş adamı her şeyi yapar. Aydın Doğan'ın da her şeyi iktidara bağlıdır. Yılmaz'ın ardından ikinci bir adam daha kalmamıştır Hürriyet'te kovulması gereken.

GAZETECİLİK NEREYE GİDİYOR?

Medya Tayyip iktidarı döneminde tamamıyla devşirildi. Yazılı basın tümüyle AKP'nin borazanı. Bunlar her gün aynı manşetlerle çıkıyorlar. Kendilerine servis edilen bilgi ve belgeleri kullanıyorlar tabii iktidarın işine yarayacak bilgi ve belgeleri. Bizim yandaş dediğimiz kesim var bunlar böyle.

İkinci grup ise tarafsız kalmaya çalışan ya da o numaralara yatan bir medya grubu var. Şimdi muhalefet yapmaya başlayan cemaat gazeteleri var. Bir de dobra dobra bunların ne olduğunu yazan, korkusuz bir gazete var Sözcü var.

Medyanın bundan sonra adam olması, doğru yola çekilmesi asla mümkün değil. Hürriyet'ten vs hiçbir şey beklemeyin bundan sonra. Hürriyet okurunun yüzde sekseni Atatürkçü, laik kesimlerdir. Böyle bir gazete Yılmaz Özdil gibi bir yazarını feda ediyorsa, demekki patronun çıkarları çok vahim boyutlarda. Patron korkmuş, korkutulmuş. Erdoğan'a dikkat ederseniz bağıra çağıra Doğan Grubu diyor. Ama Sözcü diyemiyor görüyorsunuz. Çünkü bizim patronumuz Burak Akbay sadece gazetecilik yapıyor. Erdoğan bize ulaşamıyor. Akbay sadece gazeteci, bir açığı yok.

Yılmaz Özdil gayet doğal bir yazı yazmış. Hürriyet'in yayın ilkeleri nedir? Bunlar patron palavralarıdır. Koskoca Hürriyet Gazetesi'ni şamar oğlanı yaptılar.