Sevgili okuyucularım, bu iktidar mensuplarını analarının saraylarda, köşklerde, yalılarda (!) doğurmuş olduğunu daha önce de yazmıştım.
Hepsi zengin ve varlıklı ailelerin çocukları!
İçlerinde görgüsüz, lüks ve şatafata düşkün olan hiç yok.
Hiçbiri devletin ve milletin parasına tenezzül edip saraylarda, köşklerde yaşamayı aklından geçirmez!
Siz bakmayın Tayyip’in bin odalı sarayına... Kendileri açıkladılar, dediler ki “O saray milletindir.”
Yok artık, bari tapusunu da üzerine çıkarsaydı.
Meclis Başkanı Cemil Çiçek için Ankara’da yaptırılan, her gece aydınlatılan o dört katlı saray yavrusunu da yazmıştım. İçi 800 metrekare. O da milletin malı, tapusu Cemil Bey’in üzerinde değil!
Davutoğlu Ahmet Paşa birkaç ay öncesine kadar Ankara’da kiraladığı görkemli bir villada oturur, devlet bu villaya ayda net 60 bin lira kira öderdi.
Ancak Ahmet için kiralanan bu çok özel saunalı villa milletin değil kiralıktı.
Emrinde şoförler, makam araçları, sekreterler, aşçılar, garsonlar vesaire vardı.
Bay Abdullah Gül derseniz, makamdan ayrılınca devletin İstanbul’daki Huber Köşkü’ne yerleşti, hem de aile boyu! Emrinde yine şoförler, makam araçları, sekreterler, aşçılar, garsonlar vesaire ile!..

* * *

Bunların tamamını anaları saraylarda, köşklerde ve konaklarda doğurmuş olduğundan, ömürleri boyunca lüks ve şatafat içinde yaşadıklarından, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın bu ortamdan uzak durması elbette ki mümkün değildi.
Şimdi size onun günlük yaşamından, konağından biraz söz edeyim.
Ankara’da yaşayanlar Atakule’nin tam karşısında, Çankaya Caddesi ile Abdullah Cevdet Sokak arasında yer alan Vali Konağı binasını bilir. Geçtiğimiz haftalarda ismini bilmediğim Ankara Valisi’ne tebligat yapıldı ve o görkemli binayı boşaltıp başka yere taşınması istendi.
Konak üç katlı, içi en az 500 metrekare. Geniş bir bahçesi var.
Vali Bey konaktan ayrılınca hummalı bir faaliyet başladı. Yeniden inşaat yapılıyordu.
Ancak bu harcamaları kitabına uydurmak gerekiyordu. İhale yasasının “Savunma ve güvenlikle ilgili özel durumlar ortaya çıktığı takdirde ihale ivedi olarak yapılır” hükmü uyarınca işi yandaş bir firmaya ihalesiz 266 bin dolar karşılığında verdiler.
Tadilat bitti, konağa en az 10 kamyon dolusu bir bölümü ithal malı- yeni mobilyalar getirildi.

* * *

İnşaat öncesinde ve sonrasında konak polis kuşatması altına alındı. Gidin görün, karşınıza cadde ve sokakta park etmiş polis araçları, polis minibüsleri ve sivil plakalı polis otoları çıkacak. Dışarıda kulübe olmadığı için bütün polisler soğuktan donmamak için araçlarda oturuyor ve motorlar 24 saat çalışıyor.
Bahçe duvarları ve demir parmaklıklar belki beş metre yüksekliğinde, bahçede sıra sıra nöbetçi kulübeleri!..
Çevrede gezinen sivil polisler...
Konak geceleri dışarıdan ışıklandırılıyor. Aynen Cemil Çiçek’in saray yavrusu gibi! Tüm mahalle ışıl ışıl!
Bahçede bazıları kule gibi olan nöbetçi kulübeleri...
Bütün çevrede nöbet tutan, uzun namlulu silah taşıyan polisler...
Sivil komiserler çevredeki bütün apartmanlara, evlere ve işyerlerine gelip araştırdılar, oturanların kimliklerini istediler, belgeleri kayda geçirdiler, TC kimlik numaralarını aldılar.

* * *

İçişleri Bakanı Efkan Ala şimdi bu konakta yaşıyor.
O da büyük olasılıkla diğerleri gibi anasından saraylarda, konaklarda doğmuş ve yaşamını hep oralarda geçirmişti!
Ankara Valisi’ni boşuna tahliye etmediler vali konağından.
Peki ben bunları niye yazıyorum?
Önemli olduğu için değil!..
Devletin ve milletin parasıyla yaptırılan bütün saraylar, konaklar ve köşkler, yaşamakta oldukları lüks ve şatafat bu “Müslümanlara” helaldir!
Güle güle otursunlar, bol bol yesinler, içlerine sindirsinler...
Nasıl olsa devletin ve milletin pastası büyük, parası sonsuz.
Mümkün olan bütün lokmaları şimdiden kapıp paylaşsınlar, sonra nasılsa hazmederler.

Tayyip dünya tarihini değiştirdi!

Sevgili okuyucularım, daha düne kadar bütün dünya Amerika Kıtası’nı 1492 yılında Kristof Kolomb’un keşfettiğini zannederdi.
Kolomb, Batı Avrupa sahillerinden gemileriyle denize açılmış, haftalarca süren bu yolculuk sonrasında karaya ayak basmıştı.
Burasının güya yeni keşfedilen bir kıta olduğu daha sonra ortaya çıktı ve adına Amerika denildi.
Daha doğrusu bütün dünya, Hristiyan namussuzların yutturmaya kalkıştığı bu yalanı gerçek zannetti!

* * * *

Tayyip dün bu kocaman yalanı da ilk kez ortaya çıkarmayı başardı. Hayır, Amerika’yı keşfeden Kolomb değildi. Ya kimdi?
İstanbul’da toplanan Latin Amerika ülkeleri Müslüman dini liderler toplantısında dün açıkladı. Sözleri aynen şöyle:
“Amerika Kıtası’nın 1492 yılında Kolomb tarafından keşfedildiği iddia edilir. Oysa Kolomb’dan 314 yıl önce, 1178 yılında Müslüman denizciler Amerika kıtasına ulaşmışlardır.”
Vay vay vay!
Ama sonrası daha da ilginç:
“Kristof Kolomb’un hatıralarında Küba kıyılarında dağın tepesinde bir caminin varlığından bahsedilmektedir. (Toplantıya katılan) Kübalı kardeşimle bunu konuşuruz. O dağın tepesine bir cami bugün de yakışır. Yeter ki böyle bir şeye izin versinler. Kolomb daha Amerika Kıtası’nı keşfetmeden önce İslam dini kıtada (Amerika’da) gelişmiş ve yayılmıştı.”
Of of of, her cümlesi yalan!..

* * * *

Tayyip’le bir muhabbetim olsaydı kendisine “Ufak at da civcivler de yesin” derdim.
Bu saçma sapan ve hiçbir bilimsel gerçekliği olmayan sözler dış dünyada ülkemizi yine rezil edecek, yine alay konusu yapacaktır.
Dinimiz ve Türkiye Cumhuriyeti Tayyip’in vesairenin şamar oğlanı mıdır?