Size 11 Temmuz 2011 tarihli yazımdan bir paragraf aktaracağım...
“Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu; Hedefimiz yılsonunda anlaşma ve 2012’nin ilk aylarında da referandum. Böylece 2012’nin ikinci yarısında birleşik bir Kıbrıs AB dönem başkanlığını alır, diyor. Mümkün mü? Değil! Ben bunu oturduğum yerden görebiliyorum ama işin içindekiler göremiyor!”
Aynen böyle yazmışım. Aradan dört yıl geçti. Zaman içerisinde ne oldu? Tabii ki hiçbir şey...
Bırakın yıllar hatta aylar sonrasını, burnunun ucunu dahi görmekten aciz olan o günün Dışişleri Bakanı, bugünün Başbakanı sayesinde Türkiye’nin dış ilişkileri tarihinin en karanlık dönemini yaşıyor. İyi ilişkilerimizin devam ettiği ülke kalmadı neredeyse...


DIŞ POLİTİKA İLAHLARI
Yine de değinmek istediğim konu o değil... Bakın, pozisyon şu; Yunanistan tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşıyor. Kıbrıs Rum Kesimi, Yunanistan’ın desteği olmadan ayakta kalamaz. Bu sıralar Avrupa Birliği, bu iki ülkeden illallah etmiş durumda... Yani ortam müsait...
Yine de hafife almamak lazım... Adamlar dış politikada bir ilah!
Nitekim zamanında Yunanlılar, ne yaptılar, ne ettiler Kıbrıs Rum Kesimi’ni Avrupa Birliği’ne sokmayı başardılar. Hem de Kıbrıs’ın bütününü temsil hakkıyla! Onlardan öğreneceğimiz çok şey var.
AVRUPA’YI PLASTİK
AĞAÇLARLA SÖĞÜŞLEDİLER

Ayrıca katakulli işlerinde de çok iyiler...  Yunan çiftçiler Avrupa Birliği’ni söğüşlemek için plastikten binlerce zeytin ağacı yapmışlar ve ülkenin ne kadar kullanılamayan boş arazileri varsa yerleştirmişlerdi. Bir projeden para gelince ağaçlar sökülüp başka bir projeymiş gibi diğer araziye dikiliyordu.
Araziler uydudan kontrol edildiğinden sanki dikili ağaç varmış gibi görünüyor, Avrupa Birliği’nden gelenler gerçek zeytin ağaçları olan arazilerde dolaştırılıyorlardı. Neticesinde ebelendiler ancak geçen süre içerisinde de Avrupa Tarımsal Kalkınma Fonu’nu milyonlarca Euro dolandırdılar.


HİKAYE BAŞTAN YAZILIR

Demem o ki; Yunanlılar ve Rumlar bu konularda kolay lokma değiller... Bizimkilerin de kapasiteleri belli... Ancak fırsat hazır ayağımıza gelmişken şu Ercan Havaalanı’nı uluslararası direkt uçuşlara açtırabilirsek, Kıbrıs’ın hikâyesi baştan yazılır.
Gerekirse limanlarımızı Rum gemilerine açalım, hatta üzerine para bile ödeyelim.
Başka hiçbir şeye gerek yok, sadece havalimanı açılsın. Bir iki ülke ile başlasa yeter. Gerisi kendiliğinden gelir. Beş yıla kalmaz, KKTC turizm gelirinde Antalya’yı geçer, ülke para basar... On yıla tanımayan kalmaz...
Dışişleri de bir işe yarasın bu sefer!