Önceki gün, saat 16.00 civarı...
THY’nin Belarus’un başkenti Minsk’ten İstanbul’a gidecek tarifeli uçağı, yolcularını alıyor.
Minsk’te yaşayan Ahmet Aziz Göksel de İstanbul yolcuları arasında.
Herkes uçağın kapılarının bir an önce kapanıp havalanmasını bekliyor.
Ama o da ne?
Son dakikada polisler tarafından elleri kelepçeli olarak getirilen bir kişi daha görünüyor. Polisler kapıda kelepçeyi çözüp gidiyor.
Dengesiz davranışlarından sarhoş ya da haplanmış olduğu izlenimini veren iri kıyım yolcu, uçağa biner binmez Türklere hakaretler yağdırmaya, Müslümanlara akıl almaz küfürler savurmaya başlıyor.
Onun kelepçesiz oturduğunu gören yolcular, kabin görevlilerini uyararak, Lübnanlı
olduğunu öğrendikleri kişinin davranışlarından ürktüklerini belirtiyorlar.
Ancak hosteslerin bilgilendirdiği pilotlardan bir cevap gelmiyor.

* * *

Dehşet anları uçağın havalanmasıyla birlikte başlıyor.
Çünkü daha yerdeyken Türklere ve Müslümanlara galiz küfürler yağdıran kişi, daha da azgınlaşıyor.
Sağa sola ve yolculara saldırıyor.
Öylesine saldırganlaşıyor ki önüne geleni, hatta koltukları bile tekmeleyerek, uçuş
güvenliğini tehlikeye atıyor.
Daha fazla sabredemeyen yolculardan Ahmet Aziz Göksel “yeter artık” demek için yerinden doğrulduğunda saldırganın yumruğu gözünde patlıyor. Dünyası kararan Göksel’in durumunu gören yolculardan birkaçı da Lübnanlı sarhoşun üzerine atlıyor. Güçlükle etkisiz hale getirilen sarhoş saldırgan öylesine direniyor ki o kişiler bile yara bere içinde kalmaktan kurtulamıyor.
Pilotlar ise saldırganın kabine girmemesi için kapılarını kilitliyor.

* * *

Uçak indiğinde 4 genç polis, saldırganı almak için geliyor.
Ama genç polisler bile azgın adamı durdurmakta zorlanıyor.
Sınırdışı edilen birinin sarhoş veya haplı halde uçağa nasıl bindirildiğini anlamakta zorluk çektiklerini söylüyorlar.
Mağdur Ahmet Aziz Göksel, polislerin de yardımıyla hastaneye götürülüyor.
Gözde şişlik, morluk, kol ve bacaklarda ezikler olduğu için rapor veriliyor.

* * *

Çocuğunun yaşadığı olayın şokunu atlatamayan emekli öğretim üyesi, hekim Prof.
Dr. Siber Göksel şimdi Türk Hava Yolları yetkililerine şunları soruyor:
“Sınırdışı edilen bir suçlu sarhoş, ya da haplanmış durumda ve yanında güvenlik görevlisi olmaksızın uçağa nasıl bindirilir? Haydi bindirildi diyelim, kelepçeleri niçin çözülür? Türk Hava Yolları uçağı yolgeçen hanı mı? Yolcuların can güvenliği hiç düşünülmez mi? Allah korusun o kargaşa sırasında uçak düşmüş olsa, bu facianın hesabını kim verebilirdi?..”
Prof. Göksel oğlunun sadece darp edilmekle kalmadığını, kolay kolay atlatamayacağı ağır bir ruhsal travma yaşadığını da sözlerine ekliyor.
Bunun hesabını THY ve saldırgandan yargı önünde soracağını söylüyor.