Ulusal varlığımızın sonsuza değin bağımsızlığını sağlayan Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızdan sonra en büyük Türk Devrimi olarak yaşamımızı onurlandıran lâik cumhuriyetimizin 92. yılını acılarla kutluyoruz. Hanedancı ve dinci Osmanlı özlemcilerinin, çağdaşlık ve insanlık karşıtlarının inanç sömürüsüyle yadsıdıkları değerlerimizi kişi ve yapı olarak bağlılıkla anıyoruz. Hukuk devleti- demokrasi bağlamında yaşanan aykırılıkları çağımızın koşullarıyla ölçtüğümüzde iç karartan bir tabloyla karşı karşıyayız. Buna karşın cumhuriyete sarsılmaz ve ödünsüz özenimiz, kurucularına yürekten bağlılığımızla tüm sapkınlıkları durduracak, giderecek güçteyiz. Seçim düzleminde umutla ve özlemle güzel yarınlar diliyoruz. Köşemizi, günün anlamına uygun iletisiyle şair, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Muharrem GERÇEKER’e bırakıyoruz:

ATATÜRK VE GÜNÜMÜZ


Yıl 1919
1000 yıllık Türk vatanı olan Anadolu toprakları, Osmanlı İmparatorluğu’nun son durumundan faydalanmak isteyen Batılı devletler tarafından paylaşılmak üzeredir ve hatta yer yer bazı bölgelerde işgaller de başlamıştır.
Bu durumda, imparatorluğun asıl sahibi ve aslî kurucu unsuru olan Türk Milleti’nin önünde 2 seçenek görünüyordu; Ya bu şartlar altında sonu yok olmaya giden ve Batılıların empoze ettiği yaşam şeklini tercih edecek, ya da onurlu bir mücadeleye başlayarak, küllerinden yeniden doğarak, bağımsız bir devlet haline gelmek için bütün gücüyle baş kaldıracaktır.
İşte Ulu Önder Atatürk tek ve gerçek kurtuluş yolunun bu mücadele olduğunu, milletin azim ve kararı ile her engelin aşılabileceğini haykırarak yola çıkmış, karış karış gezdiği vatan topraklarında, bağımsızlık ateşinin fitilini yakmış, 19 Mayıs, 27 Aralık ve 9 Eylül’lerin ışığı altında... Siyasi, askeri ve idari her türlü zorluğun üstesinden gelerek özgür ve modern bir Türk Devleti’nin kurulmasını sağlamıştır.
Yıl 2015
Bu yıl Ata’mızın “En büyük eserim” dediği Cumhuriyet’in kuruluşunun 92, aramızdan ayrılıp kalbimize yerleşmesinin de 77. Yıldönümü’dür. Yüce Önderimizi saygı, rahmet ve artan bir özlemle anıyor, Demokrasinin nimetlerinden ve boşluklarından faydalanarak
Cumhuriyet’in temel değerlerinin aşındırılmasına yönelik açık veya sinsi gayretlere karşı 29 Ekim ve 10 Kasım’larla sembolleşen devrim ve ilkelerine daha büyük bir güç ve inançla sarılarak şöyle sesleniyoruz:

ATATÜRK


Ne sen vardın, ne de ben
Sayesinde biz olduk,
Kurumuş göl gibiyken
Bir engin deniz olduk.

* * *

İçimizde hainler
Çevremizde gafiller
Bir bedel istediler
Cevabı eşsiz oldu.

* * *

“Bu toprak bizim” dedi
“Özgürlük çözüm” dedi
“Gücümüz azim” dedi
Gecemiz gündüz oldu.

* * *

Şimdi artık bağımsız
Eğilmiyor başımız
Sonsuzdur şükranımız
Yeri kalbimiz oldu

Muharrem GERÇEKER