13

Etrafımızdaki her şey bizden önceki nesillere göre daha hızlı değişiyor. Bu durumdan en çok payını alanlardan biri de popüler kültür.
Eskiden çok kıymetli olan birçok değer artık önemini yitiriyor. Mesela bizden önceki nesiller için çok çok önemli olan ‘direklerarası kültürü’ yerini bugün stand-up’a bırakmış durumda.
Ve bizden önceki komedi ustaları için çok önemli olan ‘kavuk teslim töreni’ artık eski önemine haiz değil.
Ben, Münir Özkul’un Ferhan Şensoy’a kavuk devrettiği neslin çocuklarındanım. Münir Özkul’un o dönem kavuğu verebileceği çok daha muhafazakar anlayışla komedi tiyatrosu yapan arkadaşı, aktör varken değişimin müjdecisi Ferhan Şensoy’u seçmesi müthiş bir vizyonu olduğuna işaret ediyor.
Ferhan Şensoy, üniversite yıllarımda taptığım müthiş bir düşünce insanı ve aktördü.
Ama yıllar geçti. Hayat değişti.
Kavuk geçen haftalarda yine gündeme geldi. Ferhan Şensoy’un da yeni nesilden bir isim seçmesi gerekiyordu. Ama seçimini bu yönde kullanmadı.
Onun yerine yıllardır arkadaşı ve birçok oyunda birlikte rol aldığı Rasim Öztekin’i seçti.
Tabii ki Dümbüllü Usta’nın koyduğu ‘tiyatro sahibi olma şartı’ filan artık çok zor.
Ama yeni nesilden hiç mi hak eden yok bu sembolik unvanı?
Cem Yılmaz tabii ki aklıma ilk gelen isim. Kafasına kavuk takın takmayın, adam bu neslin en iyi hikaye anlatan ve hikayesine tanık olmak için delirdiğimiz isim.
Sahneye çıkınca binler akıyor, gösterisini sinema perdesine yansıtsa yine milyonlar izlemeye gidiyor.
İsmail Dümbüllü yaşasa Cem Yılmaz’a güler miydi bilemem ama milyonlarca insanı böylesine uzun bir zaman diliminde güldürmeyi başardığı için takdir ederdi diye düşünüyorum.
Sonra Ata Demirer var. Hem şarkı söylüyor hem de hikayesini anlatıyor. Ayrıca çok iyi bir aktör. Olmaz mıydı? Yakışmaz mıydı kavuk o güzel başına?
Gülse Birsel var sonra. Belli ki bir kadına kavuk vermek ağır geliyor her şeye rağmen ama Gülse hikayeleriyle hepimizi güldüren bir isim. Hayata çok ilginç ve müthiş muzip bir açıdan bakıyor. Yakışmaz mıydı ona da kavuk?
Yılmaz Erdoğan zaten hep gönlümüzde. Yazmakla, güldürmekle, sinema yapmakla yetinmiyor bir de tiyatrosuna gençleri yetiştiriyor. Yakışmaz mıydı?
Engin Günaydın’ı unutmamak gerek. Çok farklı bir komedi anlayışı var ve hem aktör, hem yönetmen, hem de stand-up insanı olarak kabiliyeti tartışılamaz bile. Hiç mi olmazdı?
Devir değişti. Bırakalım arkadaşlar birbirleriyle oynaşsın. Artık tek bir sanatçının kavuk taktığı dönem çok geride kaldı. İzleyici olarak çok kavuk var bizim gönlümüzde...

11

Buruk bayramlar ülkesi olduk


Her bayram aynı şey.
Hep bir yalandan güvenlik önlemleri hikayesi.
Nedense sanki milli bayramlarda çoluk çocuk, gerdan kıra kıra göbek atıyormuşuz gibi, “Şehitlerimiz varken ...” diye başlayan cümleler silsilesi...
Kuyruğu dik tutmaya, elimizden geldiğince, sesimiz çıktığınca kutlamaya çalışıyoruz ama artık hep bir kanadımız kırık milli bayramlarımızda.
Bizi bir arada tutan milli değerlerimizi unutturup sanki dinle bir arada durmuşuz gibi yapmaya çalışıyorlar.
Oysa biz, yani her dinden insan, bir şekilde Cumhuriyeti bu günlere getirmeyi başardık. Hatamızla, sevabımızla Cumhuriyetimizi çok sevdik.
Ama artık buruk bayramlar ülkesiyiz. Burnumuzun direği daha bir sızlıyor Atatürk fotoğraflarına bakarken...

hayko-bagdat-ic

 

Hayko’dan büyük itiraf


Yeni Akit’te bir haber: “FETÖ’cü Hayko Bağdat itiraf etti: Müslüman değilim!”
Vay be; gördünüz mü? Nasıl da Hayko’nun büyük yalanını ortaya dökmüşler!
Nasıl da gerçekleri konuşturmuşlar.
Şaka gibi bile değil. Hatta gülemiyorum. Bu kafaya gülmek ayıp geliyor bana.
İnsana böyle bakan bir kafaya gülmekten çok, acıma hissi geliyor içimden.