Cuma namazı saati geldi. Tüm dünyada olduğu gibi yurdumuzda da binlerce vatandaşımız Cuma namazını kılmak için camilere akın etmeye başladı. Peki mübarek Cuma namazı nasıl kılınır, kaç rekattır? Cuma namazı farz mıdır? İşte Cuma namazı ile ilgili tüm bilgiler ve Abdest nasıl alınır sorusunun cevabı ve Diyanet İşleri tarafından yayınlanan 16 Mart Cuma Hutbesi

CUMA NAMAZI NASIL KILINIR?

Cuma namazı, Cuma günü camide öğle namazı vaktinde cemaatle kılınır. Önce ilk sünnet tıpkı öğle namazının ilk sünneti gibi kılınır. Sünnetin ardından imam-hatip minbere çıkarak oturur. Müezzin, iç ezanı okur. Ezandan sonra imam-hatip kalkarak iki kısımdan oluşan hutbeyi okur. Hutbede cemaati dinî konularda bilgilendirici ve yönlendirici konuşma yapar. Hutbe okunduktan sonra imam-hatip minberden inerek cemaatin önüne geçer ve cemaate iki rekât Cuma namazı kıldırır.

İmam-hatip, Cuma namazının farzına ve cemaate imam olmaya, cemaat de Cuma namazına niyet eder. Tıpkı cemaatle kılınan sabah namazı gibi iki rekât Cumanın farzı kılınır.

Cuma namazında imam-hatip, Fatiha ve zamm-ı sûreyi sesli olarak okur.

Cuma namazının farzı kılındıktan sonra, cumanın son sünneti kılınır. Bu sünnet, öğlenin ilk sünneti gibi kılınır. Böylece Cuma namazı tamamlanmış olur.

cuma-namazi-nasil-kilinir

CUMA NAMAZI KAÇ REKATTIR?

Cuma namazı dört rekât ilk sünnet, iki rekât farz ve dört rekât son sünnet olmak üzere on rekâttır.

ABDEST NEDİR?

Abdest, belli uzuvlarını usulüne uygun olarak yıkamak ve mesh etmek suretiyle yapılan bir temizliktir. Abdest her şeyden önce her türlü pislik ve kirlilikten kurtulmak, yani maddî ve manevî bütün kirlerden arınmak için İslam’ın emrettiği önemli bir ibadettir.

ABDESTİN NAIL ALINIR?

Abdeste “Niyet ettim Allah rızası için abdest almaya” diyerek başlanır.

Sonra “Euzübillahimineşşeytanirracim, Bismillahirrahmanirrahim” diyerek Euzü-besmele çekilir.

Üç kez eller bileklere kadar yıkanır, Ellerri yıkamak farzdır.(Bir elin parmakları diğer elin parmakları arasına geçirilerek hilallenir)

Sağ el ile ağıza üç kere su verilerek ağız yıkanır,

Sağ el ile buruna üç kere su verip, sol el ile sümkürülür,

Avuçlara su alıp, alından çene altına, şakaklara kadar üç kez yüz yıkanır, yüzü yıkamak farzdır.

Sol el ile sağ kol dirsek ile beraber üç kez yıkanır, Sağ el ile sol kol dirsek ile beraber üç kez yıkanır, Kolları yıkamak farzdır.

Her iki kol yıkandıktan sonra, eller tekrar yıkanır ve başın dörtte biri mesh edilir, başı messh etmek farzdır. (başın üst kısmına ıslak elle dokunulur)

Daha sonra sağ ve sol elin şehadet parmakları ile iki kulağın deliklerine su verirken baş parmaklar ile kulakların arkası mesh edilir,

Ellerin dış yüzü ile ense mesh edilir,

Sol elin küçük parmağı ile, sağ ayağın küçük parmağından başlayarak, ayak parmaklarının arasını hilallemek suretiyle, topuklarla birlikte, sağ ayak üç kez yıkanır,

Sol ayağı üç kez yıkarken, ayak parmaklarının arasını küçük parmağı ile bu sefer baş parmaktan başlayarak, küçük parmağa doğru, ayak parmaklarının arasını hilallemek suretiyle topuk ile birlikte yıkanır. Ayakları yıkamak farzdır.

Böylece abdest sona erer. Abdestten sonra abdest namazı kılanabilir.

16 MART CUMA HUTBESİ

"MİLLETİMİZİN VAROLUŞ MÜCADELESİ: ÇANAKKALE ZAFERİ"

Muhterem Müminler!

Okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, benim yolumda eziyete uğratılanların, savaşanların ve öldürülenlerin, işte onların günahlarını elbette sileceğim. Andolsun ki, Allah katından bir mükâfat olarak onları altından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Şüphe yok ki nimetin güzeli Allah katındadır!”

Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır: “Allah, sadece kendi yolunda cihad etmek ve kelime-i tevhidi doğrulamak üzere yola çıkan kimseyi cennete sokmaya veya çıktığı evine sevap ve ganimet ile döndürmeye kefil olmuştur.”

Aziz Müminler!

Vatan, insanın yuvasını kurduğu ve huzur bulduğu yerdir. Baskı ve zulümden uzak, güven içinde özgürce yaşanan topraktır. Vatan sevgisi, Yüce Allah’ın kalplerimize nakşettiği benzersiz bir duygudur. Kahraman ecdadımız soylu bir mücadeleyle bu vatanı müdafaa ederken imanından güç almış, vatan sevgisiyle ayakta kalmıştır. Onlar, ezanımız dinmesin, bayrağımız inmesin, namusumuz çiğnenmesin diye canlarını feda etmekten kaçınmamıştır. Zira vatanı savunmak, bir milletin sahip olduğu maddî ve manevî bütün değerleri savunmaktır. Mukaddesâtı savunmanın karşılığı ise ya gazilik ya da şehitliktir.

Muhterem Müminler!

Şehitlik, öyle ulvi bir makamdır ki, Rabbimiz tarafından övülmüş, Peygamberimiz tarafından arzulanmıştır. Şehitlik yeryüzünde hakkın, hakikatin ve adaletin hâkim olması için varlığını ortaya koymaktır. Kötülüğün ve zulmün karşısında iyiliğe ve barışa şahit olmaktır. Bu şehadetin mükâfatı, dünya hayatında şeref, ahirette ise cennettir. Şehitler diridir, ölmezler, onlara “ölü” denmez. Nitekim Yüce Rabbimiz bu hususta şöyle buyurmaktadır:

“Allah yolunda öldürülenlere ‘ölüler’ demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.”

Aziz Müminler!

Tarihin akışını değiştiren nice şanlı zaferler vardır. Çanakkale zaferi de bunlardan biridir. Yüreği sarsılmaz bir imanla ve vatan aşkıyla çarpanların, hayâsızca bir işgale gövdesini siper ettiği yerdir Çanakkale. Mehmetçiğin “Ölürsem şehit, kalırsam gazi” parolasıyla istiklali ve istikbali uğruna toprağa düştüğü yerdir Çanakkale. Enginlere sığmayıp taşan bir milletin yeniden var oluş destanı yazdığı yerdir Çanakkale.

Anadolu’nun her köşesinden, Rumeli’den, Bağdat’tan, Şam’dan, Üsküp’ten, Bosna’dan kopup gelmiş, dilleri ve renkleri farklı ama davaları aynı olan bir milletin omuz omuza verdiği mücadelenin adıdır Çanakkale. Kadınıyla erkeğiyle ecdadımızın taşıdığı bir sancak, her karışında o aziz ruhu barındıran bir topraktır Çanakkale.

“…Herhangi bir topluluğa duyduğunuz kin, sizi adaletsiz davranmaya itmesin…” ayetini düstur edinen Mehmetçiğin yaralı düşman askerine su içirip onu sırtında taşıdığı, esir düşenlere insanca davrandığı, dünyaya savaş ahlakını öğrettiği yerdir Çanakkale.

Çanakkale “Gevşeklik göstermeyin, üzülmeyin; eğer inanmışsanız şüphesiz en üstün olan sizsiniz.” müjdesinin tecelli ettiği yerdir.

Aziz Müminler!

Birlik, beraberlik ve kardeşliğimize kastedenler dün olduğu gibi bugün de hiçbir vicdâni ve ahlakî değer tanımadan üzerimize gelmektedir. Terör örgütleri ve zulüm çeteleri, aziz milletimizin huzurunu, birliğini ve dirliğini bozmaya çalışmaktadır. Ancak, aramıza fitne tohumları ekmeye, irademizi ve basiretimizi zayıflatmaya uğraşanların sonu hüsran olacaktır. İmanımızdan aldığımız güç ve tarihimizden aldığımız ilhamla bizler bugün de barışı, huzuru, kardeşliği ve adaleti tesis etmek için mücadele etmekteyiz.

Öyleyse Aziz Kardeşlerim!

Tarihimizi, kültürümüzü, değerlerimizi, bizi biz yapan ve bugünlere getiren zaferlerimizi unutmayalım, unutturmayalım. Çanakkale’yi geçilmez kılan ruhu, şühedâ fışkıran toprağımızın izzetini evlatlarımıza öğretelim. Ecdadımızın emanetine sahip çıkalım. Bu emaneti aynı bilinç ve idealle yarınlara taşıyalım.

Muhterem Müslümanlar!

Önümüzdeki Pazartesi günü bir kez daha rahmet, bereket ve bağışlanma mevsimi olan üç aylara kavuşmanın sevincini yaşayacağız. Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece de Regâib Kandili’ni idrâk edeceğiz. Yüce Rabbimiz üç ayları en güzel şekilde değerlendirmeyi, rızasını kazanmış olarak hep birlikte Ramazan’a kavuşmayı cümlemize nasip eylesin. Dinimiz ve mukaddesâtımız, vatanımız ve milletimiz, barışımız ve esenliğimiz için can veren bütün şehitlerimize rahmet, gazilerimize şifalar ihsan eylesin.

Hutbemi Peygamber Efendimizin şu hadis-i şerifi ile bitiriyorum: “Allah’ım! Recep ve Şaban aylarını hakkımızda mübarek eyle, bizi Ramazan ayına ulaştır!”