İlkokullarda okutulan Andımız’ın kaldırılması için yapılan başvurulara karşı, AKP hükümetlerinin Milli Eğitim Bakanları hep Andımız’ı savundu, Danıştay her seferinde iptal başvurularını reddetti. Danıştay’ın son kararının da, öncekilerden farkı yok. Tek fark, önceki Milli Eğitim Bakanı’nın, kendinden önceki bakanların tersine Andımız’a karşı çıkması oldu.
Andımız, 1933 yılından, 2013 yılına kadar ilkokullarda, ilköğretim okullarında ders başlamadan önce okutulmuştu. Teröristlerin ilçelerde barikat kurmaya, hendekler açmaya, militanlarına silah dağıtmaya, askeri birliklerin önünden ellerinde silahlarıyla sözde marş söyleyerek geçtiği, operasyon yapılmasına izin verilmediği günlerde, andımızı da yasakladılar.

YURTTAŞ KİMLİĞİ

Ant metninde 1972, 1992, 1997 ve 2012 yıllarında küçük değişiklikler yapılmıştı. Andımız’ın okutulmasındaki amaç, ümmet esası ve ırkçı söylemlerin yerine ulus bilincinin, yurttaş kimliğinin ve insani değerlerin öğretilmesidir. AKP döneminden önce en son 1992 yılında çıkartılan ve AKP iktidarına kadar yürürlükte kalan yönetmelikte, andın dersler başlamadan önce “Bahçede veya dershanede öğrencilerce okunacağı” ifade edilmiş.
AKP’li Milli Eğitim Bakanlığı’nca 2003 yılında çıkartılan yönetmelikte, andın dersler başlamadan önce “öğretmenlerin gözetiminde topluca okutulacağı” ifade edildi. 2009 yılında, andın zorla okutulduğu, ırki söylemler içerdiği iddiasıyla yönetmeliğin ilgili maddesinin kaldırılması yönünde başvurular oldu.

AKP’LİLER SAVUNMUŞTU

Bu başvuruları AKP’li Milli Eğitim Bakanlığı aynı yıl olumsuz yanıtladı, bunun üzerine Danıştay 8’inci Dairesi’nde başvuru sahipleri dayanağı olan ve AKP döneminde çıkartılan Andımız’la ilgili yönetmelik maddesinin iptali için aynı gerekçelerle dava açtı. AKP’li Milli Eğitim Bakanlığı da bu davalarda, Andımız’la ilgili olarak zorla okutulma,ırki söylemler içerme iddialarına katılmadı, davaların reddini savundu.
Danıştay 8’inci Dairesi, Andımız’la ilgili düzenlemelerde hukuka aykırılık görmediğinden, bu davaları 2010 ve 2011 yılında oybirliği ile reddetti, Andımız okullarda okundu. Ne olduysa “Çözüm Sürecinde” oldu. AKP’li Milli Eğitim Bakanlığı önceki yargı kararlarını ve kendi söylemlerini de göz ardı ederek, Andımız’la ilgili düzenlemeyi, demokratikleşme gerekçesiyle yönetmelikten çıkardı.

TERSİNİ SÖYLEDİLER

Andın kaldırılması hakkındaki yönetmeliğin iptali için, Türk Eğitim-Sen ve Eğim-İş sendikaları 2013 yılında Danıştay 8’inci Dairesi’nde dava açtı. Düne kadar Andımız’ı savunan bakanlık bu kez davaya karşı andın kaldırılmasının, okutulduğu fiziki koşullar, pedagojik ilkeler ve Atatürk’ün gösterdiği çağdaş uygarlık hedefi olan demokratikleşme gereği olduğu yolunda savunma yaptı.
2013 yılında açılan davalarda, Danıştay 8’inci Dairesi tarafından 2018 yılında oy çokluğu ile andın kaldırılmasına ilişkin yönetmelik değişikliği iptal edildi. Danıştay oy çokluğu ile de olsa kararlarındaki hukuksal duruşunu değiştirmemişti. Dün söylediğini bugün hatırlamayan ise Milli Eğitim Bakanlığı oldu.Cumhurbaşkanı ve AKP sözcüleri, karara karşı tepkilerini ortaya koymakla kalmadı, Danıştay üyelerine sarayda söylenenler de yargıya müdahale olarak görüldü. Eski Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Avukat Ömer Faruk Eminağaoğlu, sohbetimizde hukuki durumu şöyle anlattı:

O MADDELER DEĞİŞMEDİ

“2018 kararından sonra sarayda yapılan toplantıda, Cumhurbaşkanı, Danıştay’ı ciddi biçimde baskı altında tutan açıklamalar yaptı. Danıştay İdari Dava Daireler Kurulu (İDDK), önceki davalarda yapılan her iki temyiz başvurusunu da hukukun gereği olarak 2011 yılında reddetmişti. Milli olan bir Milli Eğitim Bakanlığı, önceki yargı kararlarının, önceki söylemlerinin ve özellikle milliliğin gereği olarak, ant kararını temyiz etmemeliydi, emir üzerine temyiz edildiyse, Bakan emri vereni ve emri açıklamalı.”
2010 ve 2011 yıllarında Danıştay ve Danıştay İDDK’nun kararlarına gerekçe olarak aldığı Anayasa ve Milli Eğitim Temel Yasası’nın ilgili maddeleri değişmedi. Bu nedenle 2018 yılında da aynı kararlar ortaya çıktı.
Şimdi ‘üstünlüğün hukuku değil de hukukun üstünlüğü’ söz konusu ise İDDK’da Milli Eğitim Bakanlığı gibi “Dün dündür” demeden hukuku, kendi kararlarını da hatırlamalı ve ortaya farklı kararlar çıkmamalı. AKP, “Dediğim dedik” olarak hareket etmekte ise de hukuk devletinde Anayasa ve hukukun gereği olarak aynı kararlar ortaya çıkmalı.