Bir kez daha...
Adayınız kim; oyunuzu kime vereceksiniz “seçim sezonu” açıldı! Yanıt vermek şart...
Ama önce bir iki cümle yazayım:
Türkiye entelektüel/yazın dünyasının “ait olma” ve “dışlanma” ara­sına sıkıştırıldığını düşünüyo­rum.
Her adım temkinli atılıyor; “camiadan kovulma tehlikesi var” çünkü! Herkes “alkış­lanma özlemi” ruh hali için­de:
- Aman dikkatli yazayım dışlanmamayım...
- Aman dikkatli konuşayım dışlanmayayım...
İtibarıyla en çok takdiri ço­ğunluğu onaylayanlar/çoğunluğa uyanlar/popü­listler alıyor! Yani nabza göre şerbet verenler!
Ben...
Her köşe başında gönülle­re tezahürat yapan “ami­goların” varlığından hoş­nut değilim. -Lafı eveleyip gevelemeyen- yalnız kalma pahasına hep itirazcı olan­ları; asla birilerinin suyuna gitmeyip akıntıya kürek çekenleri takdir ediyorum.
Hazır kalıp sloganlara -basmakalıp fikirlere-reçe­telere itibar etmeyenleri beğeniyorum.
Muhalefete adanan ruh beni daima etkiliyor. Bu cümleden muhalefet etmek için muhalefet etmeyi kastet­miyorum; soru soran, ara­yan,ebedi hakikat peşinde koşanları kastediyorum.
Evet, her türlü iktidarlara/kaba kuvvetlere gerçekleri söyleyen/yazan ödünsüz, yürekli insanlara değer veri­yorum...
Örneğin... Yalçın Kü­çük, şövalye ruhlu bu ente­lektüellerin başında gelir.
Ne demek istiyorum?

15 yıl hapis


Doğu Perinçek’in de “dava adamlığı” inadını önemsiyorum.
Tutkusunu, haklılık çabasını, yorulma bilmeyen çalışkanlığını takdir ediyorum.
Bu sadece benim kişisel yargım olamaz; Perinçeksiz bir Türkiye politik tarihi olabilir mi?
Perinçek’in gerçeği açıklama sertliğini- politik duruşunu beğenmeyebilirsiniz; kişili­ğini sevmeyebilirsiniz ama onu elbet yok sayamazsınız!
Onu kim önemsiz sayabilir:
Karşınızda; her fırtınalı dönemde büyük idealleri için toplam 15 yıl hapis yat­mış politik lider var! (Acısını gösteriye dönüştürmeyen bir kuşağa mensup o.)
Karşınızda; her dönem saldırıya uğrama pahasına söz ve eylemlerinden geri adım atmayan davasına inanmış bir siyasetçi var!
Doğu Ağabey ile ilişkimiz “parçalı bulutludur”; 32 yıldır tanışırız, bunun 10 senesi dargın/küs geçti! Ergenekon dava sürecinde Silivri Cezae­vi’ne barıştık. (Ayrıntıları “Sa­mizdat” kitabımda yazdım.)
“Eleştirmeden dayanışma olmaz” deyip kavgalı dönemin üzerini kapattık!
Geçen gün telefon etti...
“Gönül Defteri/Erdemli Toplumun Pınarları” adlı ki­tap çıkarmış, imzalayıp gönder­mişti. Elime geçip geçmediğini merak ediyordu.
Hikmet Kıvılcımlı, Mehmet Ali Aybar, Aziz Nesin, Yıl­maz Güney, Cemal Süreya, Abidin Dino, Uğur Mumcu, Mihri Belli, Süleyman De­mirel, Fikret Otyam, Tarık Akan, Turan Dursun, Levent Kırca, Hasan Yalçın, Doğan Yurdakul gibi tanıştığı-arka­daşlık yaptığı hayatta olma­yan doksan kişiyi yazmıştı.
“Hayatım boyunca top­lumumuzun gönlündeki insan özleminin defteri­ni tutmaya çalıştım. Çünkü o özlem, paylaştığım özlem­dir. Toplumumuzdaki insan güzelliklerini topladığımız zaman, özlediğimiz dünyanın resmi çıkar...” diyordu kitabın önsözünde

Anketçilere teslimiyet


Doğu (Perinçek) Ağabey ile yaptığımız sohbet 24 Haziran seçimine geldi. Düşünce­lerini söyleyip, o da şakayla karışık “kimi destekliyor­sun” diye sordu.
Bu köşede hep şunu yazdım:
Kişi değil, program destek­lememiz gerekiyor! Yoksa...
Salt zafer uğruna desteklene­cek kişi, uygulayacağı siyasi-e­konomik program ile “kaza­nırken kaybetmemize” neden olabilir? Hatırlarsınız:
- Bu sebeple “kazanmak nedir” diye yazdım...
- Bu sebeple “zafer” nedir diye yazdım...
Oysa bizler...
Bir türlü siyasi olgun­laşmayı başaramıyoruz! Bu nedenle...
- Muhalefet salt “hataları yakalama” üzerine inşa ediliyor.
- Siyaset, salt iyi hatipli­ğe indirgeniyor! En iyi “laf sokan” en iyi politikacı oluve­riyor!
- Çabucak sonuç elde ede­cek siyasi mühendislik ara­yışlarıyla günler geçiriliyor.
- Partiler kıymeti kendin­den menkul anketçilere tes­lim ediliyor!
Kimse program konuşmu­yor/tartışmıyor.
Daha kaç seçimi böyle yaşayacağız? Kısa vadeli sonuç bekleyenlerin kendilerini sürekli yenilgi ruhuna kaptırmalarına daha kaç kez tanıklık yapaca­ğız?
Görüyoruz: Halka güvensiz kimi politik liderler, çaresizlik ruh hallerini topluma da­yatıyorlar. Kolay “galibiyet” peşindeler!
Öyle kafa karışıklığı ya­şanıyor ki:
Neoliberal politikalara karşı çıkan Saadet Partisi, neo­liberal program şampiyonu A. Gül’ün adaylığı için zaman harcadı! Milli Görüş hareke­ti, yanlış programın doğru yaşam getirmediğini unuttu mu?
En kötüsü... Halkı neolibe­ralizmden başka seçeneğin olmadığına inandırmak siyasi mücadele ruhunu sakat­lıyor. Umutsuzluk-çaresizlik toplumu ölümcül bir virüs gibi sarıyor.
Oysa...
Güç olan, hayal gücüdür. Geleceği öldürmemek, proje üretmek/tasarlamak kuşku­suz zordur ama gereklidir. Ve...
Kuracağınız yapı-proje-sistem neyse onu önce yürekten istemeniz şarttır! Yeni top­lumsal düzenin öncüsü olma­nız tek koşuldur. Düşünsel yaratıcılık olmadan zafer kazanılmaz.
Bu sebeple “kişi” de­ğil “program” diyorum...
İlla isim istiyorsanız:
Abdüllatif Şener, Temel Karamollaoğlu, Doğu Perinçek arasında hangisi cumhur­başkanı adayı olursa ona oy vermeyi düşünüyorum...
Gönlümdeki cumhurbaşkanı ise, Yalçın Küçük!

sozcu-banner-1