Umberto Eco’nun ilk roma­nı:
“Gülün Adı”
1980 yılında yayımlandı. Çok ilgi gördü. Kısa zamanda çağdaş klasik romanlar arasın­da yerini aldı.
Roman...
Başkervile’li William adlı araştırmacı-keşişin ya­nında genç çömezi Melk’li Dom Adso ile, 1327 yılında İtalya’da bir manastırda geçen cinayet soruşturmasını an­latıyor.
Soruşturmacı William, Be­nedict manastırı başrahibi Ab­bonne’ten, rahipleri sorgu­lama ve manastırda serbest dolaşma yetkisi alır. Ama sadece bir yer hariç, manas­tır kütüphanesi!
Labirent tarzındaki bu kitap­lığa, kütüphaneci rahip ve yetiştirdiği yardımcısından başka kimse giremez. Çün­kü:
Onlara göre bazı kitap­lar sapkın’dır; ve yalan bilgi­ler içermektedir! Okunması kesinlikle yasaktır. (Romanda engizisyonun yasakladığı bu kitaplardan biri de; -Müs­lümanların büyük tepkisini çeken- Kuran-ı Kerim’dir!)
Sonuçta...
Rahip William katili bulur: Gözleri görmeyen yaşlı bilgin Burgos’lu Jorge!
Cinayete sebep bir ki­taptır:
Filozof Aristoteles’in “Poe­tika” eserinin ikinci cildi. Bu kitapta engizisyonun yasak­ladığı bir konunun teorisi yapılmaktadır: Gülmek!
Rahip Jorge için gülmek, imanın tersidir, günahtır. Aklın eylemi olup, kuşkuya yol açtığı için tehlikelidir.
Şöyle diyor Jorge:
“Gülme bedenimizin güçsüzlüğüdür, yozlaşması, yavanlığıdır. Köylünün eğ­lencesi, sarhoşun özgürlüğü­dür...” Ardından Aristo’nun kitabını işaret ederek, “burada gülmenin işlevi ter­sine dönüyor, sanat düzeyine yükseltiliyor, bilginler dünyası­nın kapıları gülmeye açılıyor; böylece gülme felsefenin ve eksiksiz tanrıbiliminin konusu oluyor” diyor. Yani...
Gülmek, iman için bü­yük bir tehlike idi.
Romanın (1986 yılında yapılan filmin) sonunu söyle­meyeyim.
Gelelim bizim konumuza...

Tehlike yok


İnsan ilk ne zaman güldü?
İnsan, 10 ila 16 milyon yıldır gülüyor!
Evrimci biyologlara göre gülme eylemi, gruptaki diğer üyelere bir tehlike olmadı­ğını işaret etmekti! İnsanın, başka insanlarla birlikte oldu­ğunda daha çok gülmesi bu nedenle mi?
Gülmenin sosyal işlevi var:
- Topluluk içindeyken, o topluluğun bir parçası olduğu­muzu diğerlerine işaret etmek için,
- Şakanın kurbanından ken­dimizi üstün göstermek ve bu üstünlüğü paylaşmak için,
- Rahatsız edici bulduğumuz unsurlarla -şakacıktan- hesap­laşmak için,
- Karşımızdakine değer verdiğimizi göstermek için gü­lüyoruz...
Evet...
Evrimci bilim insanlarına göre gülmek, “tehlike yok” mesajı! Bu sebeple tüm dillerde iletişimin or­tak dili’dir; gülümsemek. Diyor ki:
“Benden sana zarar gel­mez!”
Gülmek, psikolojinin de alanına girdi. Gelotoloji, gül­meyi inceleyen bilim dalı.
Gülmek, tıbbi açıdan da yararlı. İnsanın gülmesi/ gülmesini sağlayan durumlar biyolojik olarak olumlu etkiler yapıyor çünkü.
Örneğin...
Hastalıkların tedavisi için gülme yogası/ gülme meditasyonu bile yaptırılır! Ne derler; kahkaha en iyi ilaç.
Uzatmayayım...
Gülme felsefeden politikaya kadar çok alanın konusu artık.
Konuyu siyasete bağla­mak istiyorum...

Siyasi iletişim


Hep anlatılır:
ANAP’ın 1991 yılında seçim kampanyasını yöne­ten Fransız reklamcı du­ayen Jacques Seguela, o kadar ısrarına rağmen Mesut Yılmaz’a tebessüm ettire­medi!
1.500 reklam ve 20 büyük seçim kampanyası yapan Fransız iletişimci Seguela gülümsemenin önemini iyi biliyordu.
Gerçek ya da -tıpkı ge­lişkin şempanzelerde olduğu gibi- “sahte gülüş” politika­da önemli iletişim- imaj ça­lışmasıydı:
Samimiyet göstergesi!
- Kitlelere “tehlike yok” me­sajı veriyor; insanları rahatla­tıyor.
- Kitlelere umut aşılıyor; korkuyu yeniyor.
Araştırmalar şunu gös­teriyor:
Seçmenin büyük çoğunlu­ğu akılcı değil, duygusal sebeplerle oy veriyor!
Yüze kondurulan bir gülüm­semeyle, “seni seviyorum bana oy ver” iması çoğun­lukla kazançlı çıkıyor!
Gülümsemek önem­li... Çoğu seçmen “oy vermem” dediğinin gü­lümsemesine veya kendini güldürmesine kanıveriyor!
Gülme/ gülümseme siyasi avantaj sağlıyor. Ve genellik­le...
Asık surat/ kaş çatmak ise oy kaybettiriyor.
Çok laf etmeye gerek yok: Artık günümüzün bü­yük propaganda aracı olan sosyal medyada en çok paylaşılan videolar po­litik hiciv içerenler değil mi? Çünkü, mizahsız-hi­civsiz yani gülümsemeden siyaset olmaz!
Zarif, etkili ve sanatkarca yapılan nükte’siz bir politika olur mu?
Son yıllarda...
- AKP’nin dayattığı gerginlik politikası sonu­cunda- siyasi kültürümüz­de somurtkanlık revaçta! (“Kadınlar herkesin içinde kahkaha atmamalı” diyen B. Arınç’ın, Rahip Jorge’nin takipçisi olması şaşırtıcı mı?)
Bu çatışmacı hal-dil mu­halefeti de etkiliyor; Erdo­ğan’ı taklit ediyorlar! Oysa...
Bilinir ki:
Toplum kendisine yapılanın öcünü gülerek alır!
Sempatik liderlere ihtiyacı­mız var...
24 Haziran seçimi bu açıdan da önemli olacak:
Gülümseyen mi?
Somurtan mı?
Kazanacak hep birlikte göreceğiz!
Umarım:
Yobazlık değil, aklın eylemi gülmek kazanır.

sozcu-banner-1