Sözcü Adaylara Soruyor dizisinde medyanın en kapsamlı aday röportajlarını gerçekleştirdik. Sadece ben 11 ilde 24 isimle konuştum. Pek çok arkadaşımız da ilçelerde ve farklı illerde sahadaydı.
Ben AKP, CHP, MHP, İYİ Parti ve TKP’li adaylarla ve seçmenlerle yüz yüze konuştum. Gördüğüm şu:

"İKİ AYRI STRATEJİ"

Seçimin neredeyse başından beri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP, iki ayrı akıl ve strateji içinde davrandı. Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP tarafından önerilen ve Erdoğan’ın da uyguladığı “Beka
Söylemi Stratejisi” hem AKP adaylarında hem de seçmende karşılık bulmadı. AKP teşkilatları, 16 yıldır belki de ilk defa sahada çok isteksizlerdi. Genel merkezin özellikle de Beştepe’nin seçmenle kopuk hali
onlara da yansımıştı.

GÖÇ DE ETKİLİ OLDU

AKP’li adaylar ısrarla “proje konuşalım, yerelin sıkıntılarını konuşalım” dese de “beka baskısı” kampanyalarını olumsuz etkiledi. İç ve dış göç bu seçimde sonuçlara etki eden önemli unsurlardan biri oldu. Kalkınmanın sadece İstanbul ve birkaç büyük şehirde yoğunlaşması, üstüne uzun yıllardır devam eden “Doğu’dan Batı’ya göç’ metropollerin nüfus yapısını değiştirdi.

İstanbul bu nüfus yapısıyla Türkiye’nin en büyük ‘Kürt ili’. İzmir, Adana, Mersin, Antalya ve hatta Bursa da benzer durumda. Güneydoğu’da ise Suriyeli göçmenler kent yaşamının içinde dengeleri değiştiriyor. İktidarın görmekte zorlandığı bir başka gerçek ise ekonomik krizin etkileri idi. Yaşanan tüm sıkıntıları “Türkiye’yi batırmaya çalışan bir dış akla” bağlayan iktidar, bizzat kendi yarattığı AKP’li orta sınıf seçmenin geçim sıkıntısını göremedi.

AYRIŞTIRICI DİLE TEPKİ

Aynı orta sınıf, Cumhuriyet kazanımlarının devamını, laiklik temelinde bir eşitliği ve adaleti de savunuyor. Kendi evlatlarının daha mutlu bir ülkede ve daha refah içinde yaşaması hayalini kuran bu seçmen ayrıştırıcı dilden rahatsız. Bu üç unsur, beka söyleminin incitici ve ayrıştırıcı dili, çok kültürlü kent demografileri ve ekonomik kriz, seçmenin sandığa ‘bir mesaj vermeyi düşünerek’ gitmesini sağladı.

İNSANA DOKUNDULAR

Peki muhalefet neyi doğru yaptı? Kutuplaştırıcı siyaset dilinin ‘öteki ucunda’ konumlanan ve kendini bir türlü oradan çıkartamayan CHP, yereldeki nabzı iyi okudu. Dİğer seçimlerinden farklı olarak, insana dokunan, hızlı çözüm üreten, Ankara siyasetinin kısır polemiklerinden uzak, yerel kahramanları buldu, çıkardı. Arada teşkilatın büyük itirazlarının olduğu, örgüt yapılarını altüst eden isimler olsa da kritik kentleri bu yaklaşımla almayı başardı. İstanbul, Ankara ve İzmir’de kazanan 3 aday, dünyaya açık, belediyeciliği iyi bilen, yönettikleri yerel sınırlarda refah ve özgürlük yaratan, Türkiye’nin tüm değerleri ile barışık adaylardı.

İYİ PARTİ, MHP’Yİ GEÇTİ

Antalya, Adana, Mersin, Artvin ve Kırşehir’de bölgesini iyi tanıyan, çıktığı kentlere benzeyen isimler kazandı. Adana gibi başkan Zeydan Karalar, Mersin’in çocuğu Vahap Seçer, Antalya’da gariban dostu Muhittin Böcek böyle isimlerdi...

CHP Gaziantep, Bodrum, Muğla, Kırklareli gibi güçlü olduğu bölgelerde ciddi hatalar yaptı. Buna rağmen Ege’de çok stratejik oy kullanan CHP seçmeni yine sonucu belirledi. Ama Kırklareli, bağımsız aday Mehmet Kesimoğlu’nun oldu. Bu sonuç yerel seçmenin makro siyasetten çok farklı reflekslerle oy verdiğinin de önemli bir göstergesi.

İYİ Parti başından itibaren ittifakın içinde merkez sağı tutmaya çalışan partiydi. Kampanyanın son döneminde bizzat Meral Akşener’in iktidar tarafından hedef gösterilmesi muhafazakar değerlere sahip seçmende etkili oldu. İttifaklar içindeki oy oranlarını ölçmek imkansız olsa da Türkiye geneli verilerinde İYİ Parti, içinden koptuğu MHP’den daha iyi oy almış gibi gözüküyor...

Ancak Balıkesir, Bodrum ve Mersin gibi başkanlık beklediği yerlerden sonuç alamadı.

KAYYUMA KAYBETTİLER

HDP’nin ‘Doğu’da kendi adaylarımız, Batı’da Millet İttifakı’ stratejisi özellikle metropollerde seçimlerde büyük etki yarattı. İstanbul, İzmir, Adana, Antalya ve Mersin’de Kürt seçmen sonucu değiştirdi. Doğu’da ise HDP, kendi kalesi olarak düşündüğü bazı kentleri kayyuma kaybetti.

Hendek siyasetinin karşısında net tavır alınamaması, bazı illerde kayyumların hizmet odaklı başarılı çalışmaları sonucu etkiledi. Tunceli’de ise en yakın iki aday arasından ipi göğüsleyen HDP değil, TKP’nin Ovacık eski Başkanı Mehmet Fatih Maçoğlu oldu. Maçoğlu, Ovacık’ta hayata geçirdiği belediye modelini Tunceli’de de başarı ile uygulayabilirse, bölgedeki kayyum restine karşı kalıcı bir seçenek yaratabilir. Ve belki de TKP bir sonraki seçimde başka illeri de alabilir.

site:sozcu.com.tr özlem gürses imamoglu ile ilgili görsel sonucu Özlem Gürses, İBB Başkanlığına seçilen Ekrem İmamoğlu'nun vaatlerini dinlemişti.


YILDIRIM İÇİN SON VİRAJ

İstanbul, bu seçimin en gergin ve en kritik durağı idi. 1963’ten beri süren veri değişmedi, Ankara’yı alan İstanbul’u da aldı. İstanbul seçimi siyaseti de etkileyecek bir sonuç yarattı. Başından beri son derece isteksiz ve bıkkın gözüken Binali Yıldırım sadece İstanbul’u kaybetmedi, siyasi kariyerinde de belki de son viraja girdi.

SEÇMENİN İNCE AYARI

Ekrem İmamoğlu ise büyük yazar Hemingway’in tanımıyla “baskı altında zarafet”in temsilcisi oldu. Son 16 yıldır hep kazanan siyasetin bir ayna ikizi olarak değil, ona tam alternatif kapsayıcı ve sakin diliyle İstanbul’u aldı. Ve o da kendi siyasi kariyerinde hayatının en büyük fırsatını büyük bir başarı ile yönetti.

Bana sorarsanız herkes kazandı. Seçmenin “ince ayar” mesajı her kesim tarafından iyi anlaşılırsa kazanan dünyaya açık, kapsayıcı bir siyasi dil olacak. CHP’li belediyelerin önünde çok zorlu bir 5 yıl var. Bu
süreyi iyi kullanırlarsa ve seçmenin sorunlarını çözecek modeller yaratabilirlerse şüphesiz ki makro siyasette de dengeler değişecektir.

Kampanya şirketleri iyi sınav verdi. CHP’de tüm kampanya süreçlerini yöneten Ateş İlyas Başsoy ve Ekrem İmamoğlu’nun kampanyasını gün gün tasarlayan Necati Özkan başardı. Araştırma şirketleri ise geçen seçimlerde kaybettikleri itibarlarını çok dikkatli davranarak geri kazanmak için uğraştılar.

SEÇİMİN ASIL KAYBEDENİ

Peki o zaman kim kaybetti? Tabii ki yıllardır okuyucuya ait olan sayfalarını ve ekranlarını dar bir propagandist dile kurban eden yandaş medya kaybetti! Hem de büyük kaybetti. Bilmem ki yarından itibaren
“Bizi niye kimse okumuyor ya da seyretmiyor” diye düşman yaratacaklarına, gazeteciliğin gerçek değerlerine dönebilirler mi? Ülkemiz ve evlatlarımızın için hayırlı olsun.