C.K. VE F.U., HER GÜN TELEVİZYONA ÇIKIYOR VE GÖZLERİMİZE BAKA BAKA YALAN SÖYLÜYOR


ERGENEKON’LA BAŞLAYAN BU FİLMİN DEVAMINI DA FETÖ TAKTİĞİNİ BİLENLER ÇEKİYOR


Köstebek filmini her gün izliyoruz. Köstebek filmini her gün izliyoruz.


Her sabah uyanıyorsunuz, kahvenizi hazırlayıp, güzel bir Hauser eşliğinde gazetenizi okumaya başlıyorsunuz... Kahvaltının ardından televizyonun karşısına geçiyor ve ‘sinema eleştirmenlerini’ izliyorsunuz... Sağdakinin kurduğu cümleyle soldakinin yanıtı size okuduğunuz bir haberi anımsatıyor. ‘Evet’ diyor ve hatırlıyorsunuz... Kahve içerken okuduğunuz gazetede yer alan haberler, sinema eleştirmenlerinin baş gündemi. O iki kişi, Hollywood filmlerinde gördüğümüz yalanlara kendilerini o kadar kaptırmış ki... Sanki ‘Köstebek’ filmindeki Leonardo DiCaprio ve Matt Damon’u oynayanlar o iki gazeteci. Onları yöneten Jack Nicholson ise daha çok ‘dijital’ yazara benziyor! Dün sabah yine o gazeteyi okudum ve televizyondaki ‘iki gazeteci’yi izledim. Çünkü eğlenceli ve bir o kadar da “Bu kadar büyük yalan olmaz” dedirtecek kadar ürkütücüler. Onlar değil ürkütücü olan! Bu kadar yalanı nerede kurguluyorlar ve kendileri inanıp nasıl binlerce insana anlatıyorlar! Ürkütücü olan bu. Kimden mi bahsediyorum? Gazeteciliği istihbaratçılık sanan C.K. ile F.U.’dan ve ABD vatandaşı M.Ö.’nün televizyonundan. Bu kadar yalanı kim söyleyebilir? Ya da kimler söylemişti? Hafızamı yokladım. Hatırladım... Devam edelim...

5 yıl önce 11 baskı yapmış ‘Takkeli Firavunlar’a bakın


Gazeteleri arşivlemeyi 1996’dan bu yana severim. ‘Bir gün lazım olur’ diye kenara köşeye koyduğum çok sayfa vardır. Bunlardan birisi gözüme çarptı... 8 Mayıs 2016 tarihli Sabah Gazetesi’nde Olkan Özyurt imzasıyla çıkmış. Okuyalım: “…2005’te, Abdullah Gül Dışişleri Bakanı’yken, Hollywood’da Türkleri kötü gösteren dizileri kastederek ABD’deki mevkidaşı Condoleezza Rice’tan ‘Bir mani olsanız’ diye ricada bulunmuştu. Rice ise ‘Biz Hollywood’a karışamıyoruz’ cevabını vermişti. Rice gerçekten doğruyu mu söylüyordu? O günlerde, Türkiye’de yayımlanan ABD’li gazeteci David L. Robb’un Hollywood Operasyonları kitabı Rice’ı yalanlamıştı. Robb kitabında ‘Amerikan filmlerinin devletin müdahalesinden bağımsız olduğunu sanıyor olabiliriz, ama gerçekte Pentagon, uzun yıllardan beri film yapımcılarına neyi söyleyip, neyi söylemeyeceklerini dikte ediyor’ diyerek, 2’nci Dünya Savaşı’ndan sonra Pentagon’un filmlere nasıl müdahale ettiğini anlatmıştı.”

12takkelifiravun

KURYE, GAZETECİ VE PARA

İşte dün Türkiye Gazetesi’nde çıkan bir haber sanki Pentagon’un müdahale ettiği filmlere benziyordu. Haberin başlığı: Kiralık kalem Önkibar/ Parayı aldı, iftirayı attı...”

Aydınlık yazarı Sabahattin Önkibar’ın açıklamasını ve Işıkçılar’a meydan okumasını 13. sayfamızda okuyacaksınız! Ancak... Bir kuryenin cep telefonundan Önkibar’a atılan Whatsapp mesajı, 350 bin lira karşılığında yapılan röportaj, İzmit’te buluşan iki isim vs... Film çekseler bu kadar olur. Gerçek şu: Sabahattin Önkibar, SÖZCÜ’ye 27 Ocak’ta verdiği röportajda  “Gülen, Enver Ören’e bir büyük torba dolusu dolar getirdi” dedi ve “FETÖ-İhlas Amerikan kardeşidir” tespiti yaptı. İp burada koptu!

YENİ FETÖ OLUŞUYOR

İşte gazete, gerçek yüzleri ortaya çıkmaya başlayınca 2007’den bu yana duyduğumuz yalanlara sarılmaya başladı.

Bilmiyorlar mıydı... Önkibar bize röportajda anlattıklarını “Takkeli Firavunlar” kitabında 2014 yılında yazmış ve kitap 11 baskı yapmıştı. Hem de Işıkçılar cemaatinin yargıya başvurmasına rağmen. Çünkü yargı kitabı sakıncalı bulmamıştı. Bugün yeni FETÖ’yle karşı karşıyayız... Nasıl mı? Devam edelim...

Filmi 2007’de FETÖ çekmeye başladı, 2019’da...


12 Haziran 2007’de Ergenekon’la başlayan bu filmi görmüştük. Yalan 12 yıl önce başlamıştı, hâlâ sürüyor. Ümraniye’deki gecekonduda ele geçirilen 27 adet el bombasının sahibi olduğu iddia edilen Oktay Yıldırım, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespiti Şube Müdürlüğü tarafından çekilen ve 7 Mayıs 2009’da dava dosyasına giren video kaydında duyulan konuşmaları duruşmada okumuştu. Görüntülerde, polislerin, aralarında ‘Soruşturma Ergenekon olduğu zaman s... hakimi savcıyı’ diye konuştukları dikkat çekmişti.” Yalan işte böyle başlamıştı. Sonra arkasından dalga dalga kumpaslar... ABD’yi arkasına alan FETÖ, Balyoz operasyonuyla Türk Ordusu’na büyük darbe vuruyordu. Ancak... Yalanlar dökülmeye hemen başlamıştı. 11 ve 17 no’lu CD’ler incelendi, dosyaların oluşturulma ve değiştirilme tarih ve saat üst verilerinin gerçek oluşturulma ve değiştirilme tarih ve saat bilgilerini yansıtmadığı görüldü. Gölcük Donanma Komutanlığı’nda ele geçirilen 5 no’lu sabit harddisk üzerinde yapılan incelemelerde ise, “Harddiskin data bölümüne suça konu bütün dosyaların farklı tarihlerde görünecek biçimde başka bir kaynak ortamdan (Disk, cd, dvd, flaş bellek) kopyalandığı belirlenmiştir” denildi. Daha da fazlası var! Anlat anlat bitmez.

Ergenekon kumpası BU GECEKONDUda başlamıştı... Ergenekon kumpası bu gecekonduda başlamıştı...


GERÇEKLER ARŞİVDE

Biz bu filmi görmüştük. O dönem bu yalanları haberleştiren gazetecilerin nasıl itibarsızlaştırıldığını iyi biliyoruz. C.K. ve F.U. da biliyordur! Ki onların o yargı mensuplarını ve polislerini nasıl savundukları, operasyonları nasıl destekleri arşivlerde. Ha aklıma geldi... C.K., hep ‘devlet’ adına konuşuyor ya... Önceki gün yine ‘racon’ kesti... Devam edelim...

Elimizde silah yok, kalem var ve yazdıklarımızdan korkuyorlar


Tarih 30 Ocak 2019... C.K. diyor ki: “Biz Türkiye gazetesi olarak işte bu Sözcü-Odatv çetesiyle ölümüne mücadele ediyoruz. Sözcü-OdaTV çetesi lafını biz uydurmuyoruz. DEVLET literatüründe bu örgütün adı bu. Güvenlik bürokratlarımız arasında adamların ismi bu. Tıpkı Baader-Meinhof çetesi gibi bunlar da Sözcü-OdaTV çetesidir.”

DEVLET ADINA ÇALIŞAN...

Uzun zamandır yazıyorum: Hangi devlet? Hangi yargı? C.K. bunu açıklamalı. Devlet adına çalışan gazeteci olur mu? Halk adına çalışan olur, araştıran, yazan ve gerçeği ortaya çıkaran... Ama devlet adına bilgi topladığını itiraf eden ‘gazeteci’ kimden güç alıyor? Ve bir de tehdit ediyor: “Baader-Meinhof çetesi...” Kısaca RAF’tan bahsediyor ‘gazeteci’!

YARGI HAREKETE GEÇMELİ

14 Mayıs 1970’te kurulan Rote Armee Fraktion- Kızıl Ordu Fraksiyonu... Örgütün eylemlerini ya da kimlerle işbirliği içinde olduğunu anlatmak ve tartışmak uzun sürer. Ancak... Örgütün beyinlerinden gazeteci Ulrike Meinhof, 15 Haziran 1972’de yakalandı. Almanya’nın en iyi korunan Stammheim hapishanesinde tam 4 yıl boyunca tecrit hücresinde tutuldu. 9 Mayıs 1976’da hücresinde ölü bulundu. Uluslararası bir araştırma komisyonu ölüm nedenlerini araştırdı. Araştırma sonucu, Alman devletinin iddia ettiği gibi Meinhof’un intihar ettiği tezi kuşkulu bulundu, infaz fikri öne çıktı.

Şimdi C.K. ne yazmış okuyalım: “Tıpkı Baader-Meinhof çetesi gibi bunlar da Sözcü-Odatv çetesidir.”

Elimizde o örgüt gibi silah yok, kalem  var! Racon kesmekten anlamayız. İstihbarat örgütleriyle işbirliğini en iyi FETÖ ve türevleri bilir. Bizi ölümle tehdit eden bu ‘gazeteci’nin yaptığı suç... Yargının artık harekete geçmesi gerekiyor.