Sevgili okurlarım, pazar günü ilginç bir seçim olacak. Bir yanda Ekrem İmamoğlu...
Arkasında sadece halkın desteği var.
Devletten bir kuruş para almıyor ve halkın parası ona hortumlanmıyor.
Adaylığı açıklanana kadar, biz gazeteciler dahil pek çok kimsenin tanımadığı bir siyasetçi...
Ama sağlam çıktı, dirençli çıktı.
Rakibi tarafından tepe tepe kullanılan o inanılmaz iktidar ve devlet desteği karşısında eğilip bükülmedi, geri adım atmadı.

★★★

Rakibi derseniz, aslında çoktaan pes etmiş durumda! Ancak erkekliğe leke sürmemek (!) için direniyor gibi görünüyor, son kozlarını oynuyor.
Devletin bütün desteği arkasında. Bu korkunç bir şey.
Halen hiçbir sıfatı olmamasına karşın Çankaya’da devletin köşkünde ailesiyle birlikte oturmayı sürdürüyor.
Altında devletin son model makam araçları, yanında özel korumaları...
Ve Binali Bey’in kaybetme tehlikesi büyüyünce, piyasaya yeniden çıkıp her gün nutuk atmak zorunda kalan “Tarafsız (!)” cumhurbaşkanının artık pek işe yaramadığı anlaşılan desteği...
İki taraf seçime bu koşullarda giriyor.

★★★

Son Marmara Etap oteli rezaletine de bu açıdan bakmak gerekiyor. Sadece güvenlik nedeniyle kullanılması gereken kameraların otelin giriş çıkışlarında, koridorları dahil her yerinde yaptığı kayıtlar, İsmail Küçükkaya olayında ne yazık ki dışarıya sızdırıldı.
Ortada kuşkulu herhangi bir durum, herhangi bir suç olmadığı halde, otel yönetimi bu kayıtları yandaş medyaya servis etti.
Amaç Binali’ye kıyısından köşesinden destek olabilmekti...
Bu uğurda bütün kuralları ve özellikle de ahlâk değerlerini çiğnemekten utanmadılar, üstelik özel yaşama tecavüz ettiler.
Küçükkaya’nın otele gelip İmamoğlu ile görüşmesinde bir suç mu vardı, edebe aykırı bir durum mu vardı, söyleyin ne vardı?
Eğer görüşme “Gizli” yapılacak olsaydı, buluşma yeri olarak Taksim’in göbeğinde her gün binlerce insanın girip çıktığı The Marmara oteli seçilir miydi?
Yandaş medya dahil Binali kesiminin İstanbul’u kaybetme korkusunun boyutlarını düşünün ki, böyle bir olaya cankurtaran simidi gibi sarıldılar, ondan medet umuyorlar!

★★★

Dünkü yazımda “Bu kayıtları kim sızdırdı, otel yönetimi mi” diye sormuştum. Gerçek dün ortaya çıktı:
The Marmara’nın sahibi olan aileye hem devlet, hem de İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından çok sayıda, hem de büyük ihaleler verilmiş.
Trilyonluk işler!..
Şimdi bu soruları yeniden sormak gerekiyor:
Aileye, ya da otel yönetimine iktidar veya İBB tarafından kayıtların Binali kesimine vermesi için baskı mı yapıldı?
Evet!..
Çünkü ortada başka hiçbir seçenek yok.
Eğer öyleyse yazıklar olsun.
Varsa açıklasınlar, hepimiz bilelim.
Koskoca bir iktidar düşünün ki, İstanbul’u kazanma umudunu böyle ahlâk ve yasa dışı işlere bağlamış.
Ne demeli, her şey güzel olsun.



Sevgili okurlarım, 2013 yılının ekim ayındayız. ABD’de yaşayan Fetullah günün birinde bir rahatsızlık geçirip 12 saat hastanede yatıyor... Ve taburcu olduktan sonra kendi gazetesi olan Zaman’da iki gün üst üste iki ayrı teşekkür ilanı yayınlatıyor.
İlanlar tam sayfa...
Kendisini arayıp dua eden ve geçmiş olsun dileklerini ileten siyasetçilere, iş adamlarına ve gazetecilere teşekkürlerini sunuyor. Kimler yok ki!..
Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül...
Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan.
Meclis Başkanı Cemil Çiçek.
Sonra bakanlar ve milletvekilleri geliyor.
İçlerinde çok ilginç isimler var, her birinin ismi ilanlarda kocaman harflerle yazılmış.
Tam sayfa ilanlar şöyle bitiyor:
 “Burada isimlerini tek tek sayamadığım bütün dostlara, gösterdikleri vefa ve sergiledikleri samimiyetten ötürü şükranlarımı arz ederim”

★★★

Listede yer alan iki isim dikkat çekiyor. İlki, günümüzün İçişleri Bakanı Süleyman Soylu.
Geçmişte Recep Bey’e en ağır hakaretleri savuran, şimdi ise bir numaralı “Fetö düşmanı (!)” kesilen bir siyasetçi.
Dikkat çeken isimlerden biri de Binali Yıldırım.
O sırada Ulaştırma Bakanı.
O da Fetullah’ı arayıp iyi dileklerini, saygılarını iletiyor.
Aman unutmayalım, o sırada, yani 2013 yılında fetö metö yok!
Darbe girişimi henüz gerçekleşmemiş.

★★★

Binali Bey’in Fetullah hayranlığının iki tipik örneği daha elimizde. Vefat eden kardeşi Hasbi Nidai Gülen’in Erzurum’daki cenaze törenine özellikle katılıyor.
2013 yılında İzmir’de Fetullah tarafından örgütlenip düzenlenen Türkçe olimpiyatları töreninde kürsüye çıkıp coşkulu bir konuşma yapıyor, hoca efendinin şiirlerini okuyor, övgüler düzüyor, saygılarını ve teşekkürlerini sunuyor.
Binlerce katılımcı Binali’yi alkışlıyor.
O sırada yine fetö metö yok.

★★★

2016 yılında darbe girişimi oluyor, darbeyle uzaktan yakından ilgisi olmayan binlerce kişi “Fetö’cü” olduğu gerekçesiyle tutuklanıp hapsediliyor, binlerce aile mağdur ediliyor.
Ona övgüler düzen siyasetçilere dokunan yok.
Biz SÖZCÜ çalışanları ise fetöcü olduğumuz iddiasıyla şimdi Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanıyoruz.
Binali Yıldırım İstanbul’a çok yakışır!
Ona ve benzerlerine başarılar diliyorum, başka ne diyeyim!