Son zamanlarda Adana Ticaret Odası’nın (ATO) Beyazevler Mahallesi’ndeki arsasının “Yurt mu olsun, petrol istasyonu mu olsun?” biçimindeki tartışması Adana gündeminin en çok konuşulan konularından oldu. ATO, Adana’nın ekonomik ve sosyal hayatına çok etki eden ve 25 bin üyesiyle Adana iş dünyasının tamamına hitap edebilen bir örgüt olduğundan, buradaki küçük bile olsa (ki bu küçük değil) bir tartışmanın Adana gündemini oluşturması gerçeği görmezden gelinemez.

Yani bunda tuhaf bir şey yok.

Bu suni olarak şişirilen bir tartışma değil.

En yangına körükle koşan tiplerden, en aklı selim iş adamlarının bu meselede duyarsız kalmamaları da bundan.

Adana’nın yetiştirdiği en değerli iş insanlarından birisi, yapılarının kalitesinin yanı sıra hayırseverliği de tavan yapmış, hele Adana sevdası hiç tartışılmaz olan Halil Avcı da bu konumdaki yazılarım üzerine bana bir mesaj göndermiş.

Halil Avcı, benim eskiden beri takdir ettiğim bir iş adamıdır,  hatta kendisini geçmişte temsilcisi olduğum Akşam Gazetesi’ndeyken Halil Avcı’yı Adana’da Belediye Başkanı olarak görmek istediğimi belirten bir yazı kaleme almıştım. Ki sayın Avcı’ya halen çok daha önemli mevkileri yakıştırırım, layıkıyla yapacağından da hiç kuşkum olmaz, fakat konumuz bu değil…

Avcı’nın bana gönderdiği mesajında, sağ olsun yazılarımı ilgiyle takip ettiğinden bahisle malum konuya giriyor. Kendisi ATO’nun 28 yıldır kesintisiz meclisinde bulunan, geçmiş dönemlerde yönetim kurulu üyeliği ve yönetim kurulu başkan vekilliği yapmış en kıdemli bir meclis üyesi olarak  yazıyor ve  şunları söylüyor:

Halil Avcı


“Öncelikle ATO meclisi siyasetin mümkün  olduğunca hatta hiç girmediği bir meclistir. Tabii her düşünceden arkadaşlarımız var. Hatta aktif  siyasetçi olanlar var. Ama sağ olsunlar ATO’da siyasi düşüncelerine göre hareket etmemişlerdir. Bu son imar değişikliği istenilen arsa oylamasında da kendine yer bulmuş aynı partili arkadaşlarımız bile hür iradeleriyle ‘kabul’ veya ‘ret’ demişlerdir. Yani partililik veya irtifaklar siyasi olarak çalışmamıştır. Aynı partililer ayrı yönde açık açık oy kullanmıştır. Yazınızın bu yönünde size aktarım hatası olduğu kanaatindeyim. Yönetim kendi içerisinde tartışmış, maalesef bu tartışmasını kamuoyuna taşımıştır. 125 yıllık geçmişin tecrübesine sahip olması gereken hareket bu olmamalıydı. Bu durumun hata olduğu kanaatindeyim. Sürece ATOSEV Başkanı  dahil olmuş, kamuoyunda açık açık yönetim içerisindeki bir taraf lehine açıklama yapmıştır. 54 yıllık geçmiş tecrübenin de bunu yapmaması gerektiği kanaatindeyim. 54 yıldır burslar nasıl ATO’nun petrolü olmadan bütçesinden verildiyse aynı şekilde ATO bütçesinin yüzde 10’nu geçmişte olduğu gibi gelecekte de her yıl (petrol istasyonu olmadan da) burs olarak verilmeye devam edecektir…”

Bizi, gazeteciler olarak ATO meclis toplantılarını izlemeye de davet eden ATO meclis üyesi, TOBB Ticaret Odaları Konsey üyesi, TOBB delegesi sayın Halil Avcı’nın ifadeleri böyle.



Halil Avcı’nın belirttiği benim de geçen hafta yazdığım gibi kasasında 40 trilyonu olan, aylık geliri 6-7 milyonu bulan ATO’nun burs vermek için petrol istasyonuna ihtiyacı yok.

Ama yurt gibi toplumun en önemli sosyal ihtiyaçlarını gidermeye katkı koyacak hayır tesisleriyle, özellikle son zamanlardaki tartışmalarla gözlerden düşen şanlı adını yüceltmeye ihtiyacı var!..

SAĞLIK BAKANI’NA AÇIK MEKTUP: HASTANELERDEKİ KADROYU ARTIRIN


Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, geçtiğimiz günlerde şehir hastanelerinin yüklenici firmalar tarafından yapılması ve işletilmesine karşı çıkar nitelikte sözler söyledi. Bakan’ın bu sözleri çok tartışıldı. Adeta muhalefet lideri gibi konuştuğu söylendi. Doğrusu Bakan’ın bu tavrı hem şaşırttı hem de gelecekte izlenecek sağlık politikaları adına bizleri umutlandırdı. Çünkü bu sözler, Sağlık Bakanı’nın sağlıktaki aksaklıkları çözme arzusunu ve bu konudaki niyetini ortaya koyuyordu.

Ben de şimdi cesur açıklamalarıyla gündem yaratan ve takdir toplayan Sağlık Bakanı’na sağlıktaki diğer önemli sorunlardan birisi belki de en önemlisi olan sağlık kurumlarındaki personel yetersizliği konusunu aktarmak istiyorum. Hem de ikinci, üçüncü ağızdan duyumlarla değil, bizzat yaşayıp tanık olduğum hikayelerden, kısacası “başıma gelenlerden” yola çıkarak.

Geçen gün akşam yoğun mide bulantısı, sancı ve tansiyon şikayetlerim nedeniyle akşam saatlerinde, iş yerime yakın olması sebebiyle Yüreğir Devlet  Hastanesi’ne gittim. Tabii gittiğime gideceğime pişman oldum. Hastanenin kalabalıklığı, doktor hemşire sayısının, başvuran hasta sayısının taleplerini karşılamada güçlük çekmeleri ayrı bir sorun, hastanenin yine personel azlığı, temizlik eleman ve ekipmanlarından yeterli donanıma sahip olmaması nedeniyle ortadaki pislik ayrı bir sorundu.

Fahrettin Koca


Servisler, yataklar, tuvaletler yatılmayacak, girilmeyecek denli pis gözüküyordu.

Serum bağlayacak, iğne yapacak hemşireyi bulmak çok güçtü.

Çünkü az sayıda doktor ve hemşireler oradan oraya koşturuyorlar ama yetişmekte güçlük çekiyorlardı.

O saatte aklıma geldi ve sıcağı sıcağına, sağlıkta yetkili bir arkadaşıma anbean karşılaştığım şikayetleri anlattım. Arkadaşım beni dikkatle dinledikten sonra adeta “Bir dokun bin ah işit” sözünde olduğu gibi kendisi bir anlatmaya başladı ki, sustum kaldım.

Çünkü Sağlık camiasının bütün iyi niyeti ve özverili çabasına rağmen hemşire, diğer yardımcı sağlık personeli ve doktor sayısındaki yetersizlikler hastaneleri özellikle de acil servisleri hızlı ve etkili görev yapmaktan alıkoyuyor.

Bizzat biliyorum ki, Adana’da gerek Sağlık Müdürü Ahmet  Özer olsun gerek Müdür Yardımcısı Adnan Atılgan olsun gece gündüz hangi saatte olursa olsun görev başındalar.

Kendilerini gece yarılarına yakın saatlerde çok aramışlığım ve bana gelen bir sorunu iletmişliğim vardır, anında müdahale etmişlerdir. Neredeyse 24 saatlerini sağlıktaki sorunları çözmek için harcadıklarını biliyorum.

Dikkat ederseniz burada ne Sağlık Müdürlüğü bürokratlarından, ne başhekimlerden, ne doktor ve hemşirelerden bir şikayet söz konusu değil. Söz konusu olan bu sağlık personeli sayısının yetersizliği nedeniyle ortaya çıkan sıkıntılarla ilgilidir.

Ne yazık ki özverili çabalarına tanık olduğum sağlık müdürü ve müdür yardımcıları yla hastane baş hekimleri personel eksikliğini aşamıyorlar. İki hemşire kadrosu bulunan bir servise dört hemşire gönderebilmek gibi bir lüksleri yok. Fakat bu eksikliğin bir an önce Sağlık Bakanlığı tarafından çözülmesi gerekiyor.

Evet, çok açık biçimde Adana’daki devlet hastanelerimizde özellikle de acil servislerde eleman sıkıntısı, kadro açığı var. Ve bu açık nedeniyle işler yürümüyor.

Sağlık Bakanı, bir an önce hastanelerde kadro açmalı ve bu sıkıntıyla son vermelidir.

Güzel ve gösterişli hastane binaları açmak, sağlıktaki sorunları çözmüyor, çözemez.

Sağlıkta kaliteli hizmetin adresi insan unsurundan geçer.

Sağlık Bakanımızın bir an önce Adana’daki hastanelerimize eleman sayısını artıracak kadroları açmasını bekliyoruz.

Bu konuda tüm milletvekillerimiz ve siyasilerimiz de omuz vermelidir.

Hepinize sağlıklı günler…