Tarih 14 Nisan 2008... Milliyet Gazetesi’nde Devrim Sevimay, usta karikatürist Turhan Selçuk’la konuşuyor. Selçuk’un şu cümleleri dikkat çekici: “... Bakıyorsunuz Türkiye’de satılmadık şey kalmadı. Bütün haberleşme kuruluşlarını dahi sattılar. Mersin Limanı’nın bütün haklarını satıyor, ondan sonra da ‘Alıp götürecek değiller ya, işte liman yerinde duruyor’ diyorlar. Onu sat, bunu sat, şunu sat... Oradan gelen paralarla da halka şeker dağıt, pirinç dağıt... Ekonomiyi böyle yürütüyorlar, oyu böyle topluyorlar. Peki bakalım Türkiye’de şimdi memnun olan var mı? Piyasaya çıkıyorsunuz, her şey pahalı. Ve daha da berbata doğru gidiyor ekonomi...”



12 yıl önce bugünü anlatmış Turhan Selçuk...

MARKOPAŞA’DAN BUGÜNE...

Sabah sabah mizah ve karikatür dergisi Uykusuz’un dün yayımlanan son sayısındaki kapağını görünce aklıma geldi bu röportaj... Uykusuz, Sevda Noyan’ın, Ülke TV’de konuk olduğu ve Esra Elönü’nün sunduğu programdaki ‘ölüm listesi’ hazırladığına dair sözlerine bu haftaki kapağında yer verdi.

Sayfa sayfa yazarsınız anlatamazsınız... Bir karikatür ise ülkenin siyasi tarihini etkiler!

Örneğin...

Tarih 25 Kasım 1946... Markopaşa yayındadır... Sabahattin Ali, Aziz Nesin, Şerif Hulusi, Rıfat Ilgaz ve Mustafa Mim Uykusuz tarafından çıkarılan mizah dergisi dördüncü sayısında 60 bin tirajına ulaşmış ve en çok satan gazeteleri geçmiştir. “Haftalık siyasi mizah gazetesi” olarak sunulan gazetenin çıkış haberi ile amacı ilk sayıda şöyle dile getirilmiştir: “Maksadımız sadece gülmek değildir. Gülerek düşünmek ve faydalı olmaktır.” 

Ana muhalefet partisi gibidir... İsmet İnönü döneminde kapanır... Dergi Merhumpaşa ismiyle tekrar yayınlanmaya başlar. Slogan değişmiştir: “Yazarları hapishanede olmadığı zamanlarda çıkar...”

Ortak yanları: Herkese düşmanlar


19 Mayıs’ta Atatürk düşmanı doktor... Sevda Noyan... Fatih Tezcan... Diğerleri... Kendisinden olmayan herkese düşman olanlar...

Sabah sabah aklıma geldi...

4 Ağustos 2016’da Cumhurbaşkanı Erdoğan, Olağanüstü Din Şurası’nda, Fetullahçıları şöyle anlatmıştı ve özeleştiri yapmıştı: “Hatta Allah dedikleri için müsamaha gösterdik. Dedik ki ‘Bir ortak yanımız var.’ Ama inanın bana aynı menzile giden farklı yollardan biri olarak gördüğümüz bu yapının aslında bambaşka niyetlerin, sinsi hesapların aleti, aracı, örtüsü olduğunu uzun süre görmedik, göremedik...”

Aklıma şu soru geldi: Şimdi bunlarla da mı ‘aynı menzile’ yürüyorlar?


Tırmanmak için uygun zemin!


Ne kadar çok şey geldi aklıma dün sabah...

2000’li yılların başı... Musa Kart’ın Cumhuriyet’te çizdiği Fetullah Gülen karikatürü belki de binlerce cümleden daha etkiliydi. FETÖ elebaşı Gülen, bir asker postalına tırmanıyor ve şöyle diyor: “Tarih: 12 Eylül 1980... Tırmanmak için uygun zemin buluyoruz...” Hürriyet’ten Sedat Ergin’e karikatürün öyküsünü 21 Şubat’ta şöyle anlatıyor Kart: “Gülen’in ordudaki tırmanma sürecini daha o günlerden sezip bu duruma dikkat çekmek istemiştim. Şimdi aklımda değil ama 2000’li yılların başlarında çizmiş olmalıyım. Gülen’i hep çizdim.”

Kart’ın mahkemedeki savunmasında şu cümleleri kulağımda çınlıyor: “... İddia makamına sormak istiyorum: Pensilvanya’da ovuşturulan ellerin sesini, ben Silivri’deki hücremden duydum, siz hiç duymadınız mı? Yıllar önce, Fetullah Gülen’in devletteki örgütlenmesine dikkat çeken karikatürler çizdim. Ne yazık ki ve de ne komik ki o yıllarda Gülen’in sağ kolu konumundaki insanların tanıklığıyla bugün yargılanıyorum.”