Ünlü yazar Sabahattin Ali "Ben kaybetmekten korktuğum her şeyi özgür bıraktım" demiş.

Bayılıyorum böyle güzel sözlere.

Budizm
’in esas felsefesi de budur.

Buda
’nın öğretilerine göre, insanlar olarak biz, bencilliğimizi ve savunmasızlığı desteklemek için, maddi şeylere ve diğer insanlara tutunuruz.

Bu ölçüsüz bağlılıklar, insanlığın acı verici tutkulara sahip olmasına sebep olur. Geçici şeylere bağlanırız ve onları kaybettiğimizde veya kaybetme korkusuna düştüğümüzde acı çekeriz.

Bu yüzden ruhsal açıdan özgürlüğümüze kavuşmak için insanlara ya da eşyalara sahip olmak gibi saplantılara kapılmamalıyız.

Yani beklentilerimizden kurtulmayı başarabilirsek, acılardan da arınabiliriz.

***

Bizim toplumumuzda ise geleneksel kadın erkek ilişkileri direkt olarak sahiplenmeye dayalı. Biri sahip, öteki mal kıvamında…

Felsefe olarak "Ya benimsin ya kara toprağın…" benimsenmiş. Genelde kadınların mal gibi sahiplenildiği ve sahiplenen erkek tarafından ister dövülüp ister sevildiği toplumumuzda, bu felsefe maalesef çok sıklıkla uygulanmakta.

Geçtiğimiz yıllarda ülkemizde işlenen kadın cinayetlerinin sayısına bakarsak, durumun vahametini daha iyi anlayabiliriz.

Türkiye'de;

2015
yılında 309'u silahlı toplam 414,

2016
yılında 317'si silahlı toplam 397,

2017
yılında 371'i silahlı toplam 387,

2018
yılında 341'i silahlı toplam 391,

2019
yılında ise 474 kadın cinayeti işlenmiştir.

Saldırıya uğrayıp yaralı kurtulanlar ise bu rakamların dışındadır.

***

Eğitimsizlik ve ekonomik zorluklarla birlikte, kadının toplumda etkin rol almasını, çalışıp hayata katılmasını kabullenemeyen, onu kendi malı gibi gören ataerkil bir zihniyetin sonucu olarak, kadın cinayetleri ülkemizin kaçınılmaz bir gerçeği olmaya devam ediyor.

İnsanlarımız; modern hayatın rutinleriyle, geleneklerin kendilerine biçtiği roller arasında sıkışmış durumda.

Bir yandan esnemek zorunda olan sınırlar, diğer yandan bu sınırların esnemesine her türlü ideolojik, dinsel ve geleneksel öğretilerle karşı çıkan yapı, ortaya çelişkili ve tartışmalı bir durum çıkarıyor.

Toplum ve geleneklerin baskısı, ekonomik zorluklar, eğitimsizlik ve bu durumlardan nemalanmaya çalışan bir takım din tacirlerinin de yönlendirmesiyle, kadını bir kez sahiplenen erkek; onun herhangi bir sebeple kendisinden ayrılmasını veya ayrılmak istemesini kabullenemiyor.

Kendisini istemediğini bilse bile, sahibi olduğunu düşündüğü kadını özgür bırakmaktansa "erkeklik gururu" gibi tuhaf bir mazeretin arkasına sığınarak, onu öldürmeyi bir çözüm olarak görüyor.

Toplum da bu tür davranışları garipsemeyerek, kabullenebiliyor. Hatta yargı bile; karısını ya da sevgilisini öldüren adamın iddia ettiği tuhaf gerekçeleri "erkeklik gururuma yediremedim" gibi bir savunmanın altında sununca, onu "haklı" bulup, indirim uygulayabiliyor.

Bu ve bunun gibi birçok sebeple gün geçtikçe artan kadın cinayetleri aslında bireysel nedenlerden ziyade bozulmuş bir toplumsal yapının göstergesi.

Ülkemizde gün geçtikçe artan kadın cinayetlerini önlemenin yolu ise; tek tek insanları cezalandırmak yerine, bozuk olan bu yapıyı düzeltmekten geçiyor.

Ancak, ülkemizin içinde bulunduğu sistemle bu şu an için imkânsız. Geriye yapılabilecek tek şey kalıyor, o da caydırıcı kanunlar çıkarmak ve bunları uygulamak.

Maalesef dayakla büyüyüp, dayakla eğitilen bir toplumda ancak korkutucu veya caydırıcı cezalarla bir düzen kurulabiliyor.

Bu yüzden, çıkarılacak yeni yasalar gerçekten caydırıcı nitelikte olmalı.

Mesela, Rusya’da kadınları korumak için kabul edilen yeni yasayı örnek alabiliriz.

Rusya’da kadınlara yönelik şiddet ve cinsel saldırıların artması ve saldırıların önüne geçilmesi amacıyla yasal çalışma yapıldı ve Rusya Parlamentosu'nda onaylanan yeni yasaya göre tecavüz girişimlerine maruz kalan kadınlara nefsi müdafaa hakkı doğrultusunda yeni haklar getirildi.

Buna göre Rusya’da cinsel saldırıya uğrayan kadınlar, saldırıyı gerçekleştiren kişiye karşı güç kullanarak onları yaralarsa veya öldürürse hiçbir ceza almayacak.

Son derece adil, caydırıcı ve yerinde bir karar.

Rusya gibi cinselliğin özgürce yaşandığı bir ülkede bile böyle bir karar alınabiliyorsa; namusuna bu kadar düşkün, onun için yaşayıp, uğruna insanlar öldürülen bir ülkede bu tür kanunların mutlaka olması gerekiyor.

Ülkemizde gerekli kanunlar çıkarılıp, hukuk kadınları koruyamazsa, suçluya birtakım indirimler yapılıp, gerekli cezalar verilmezse, maalesef kadın cinayetleri artarak devam edecek.

Bu önlemler alınana kadar eğer bir kadına ya da çocuğa taciz veya şiddet olayına şahit olursanız aşağıdaki numaralardan yardım isteyebilirsiniz.

• ALO 155 Polis İmdat
• ALO 156 Jandarma İmdat
• ALO 183 Aile, Kadın, Çocuk ve Özürlü Sosyal Hizmet Danışma Hattı (7 Gün 24 Saat Ücretsiz Hizmet Verir)
• 112 ACİL
• Aile İçi Şiddet Acil Yardım Hattı- 0212 656 96 96
• GELİNCİK HATTI 444 43 06