“Bodrum sokaklarını yaban domuzları bastı!”

İlginç bir haber değil mi?

Yalnız Türkiye’nin değil, dünyanın turizm cenneti olan Bodrum, yasaklar nedeniyle hafta sonunda (cumartesi, pazar günleri) terk edilmiş bir kent gibiydi.

Çevre ıssız, sokaklar ve caddeler boş... Sadece fırına giden tek-tük insan var.

Aç kalan yaban domuzu sürüleri, insanların çevreyi terk ettiğini görünce dağdan şehre indi. Caddelerde hiç çer-çöp kalmadı, hepsini yediler.

Ortalık tertemiz oldu, çöpçüye gerek kalmadı!

★★★

Yaban domuzları Bodrum’da ailece sürü halinde dolaşıyor. En önde baba domuz, biraz gerisinde ana domuz, onların arkasında da bir düzine minik domuz yavruları...

Bodrum Belediyesi, halkın rahatsız olmaması için çareyi aç yaban domuzlarını doyurmakta buldu.

Ekipler, bir yandan koronavirüs ile mücadele ederken, bir yandan da yabani hayvanları doyurma çabası içinde gece-gündüz çalışıyor.

Bodrum Temizlik İşleri Müdürlüğü ile Çevre Koruma Müdürlüğü ekipleri, pazar yerlerinden toplattığı gıda artıklarını, yaban domuzlarının geçiş güzergâhına bırakıyor. Karınları doyan hayvanlar dönüp tekrar dağlara gidiyor, yenileri geliyor.

★★★

Hayvan deyip geçmeyin... Hepsi de hayatta kalmak için müthiş bir mücadele içinde...

Sanırım “Ah şu insanlar olmasa” diye düşünüyorlardır... O zaman hayat onlar için çok daha kolay olurdu.

Dünyanın kaynaklarını insanoğlu tüketiyor, havasını, denizlerini kirletiyor, ormanları kesiyor, hayvanları öldürüyor. Oysa dünyanın tek başına sahibi değiliz ki...

Koronavirüs salgını yüzünden uygulanan yasaklar, uçamayan uçaklar, az kullanılan motorlu araçlar nedeniyle dünyamızda hava kirliliği bile azaldı.

Covid-19 denilen gözle göremediğimiz düşmandan alacağımız çok ders var.

★★★

Sevgili, okurlar... Vaktiniz olursa “sozcu.com.tr yazarlar” bölümünde Pınar Turan tarafından yazılan “Virüs mü dediniz?” başlıklı yazıyı okumanızı öneririm.

İnsanlığın yasaklar nedeniyle elini doğadan çektiği kısa zaman diliminde bile güzel gelişmeler olduğunu, ozon tabakasının kendini yenilemeye başladığını, İstanbul Boğazı’nda yunus balıklarının dolaşıp oynaştığını, nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan hayvanların sayısının arttığını, pandaların bile insan stresinden kurtulunca çiftleşmeye başladıklarını, Pamukkale’de insanlar yüzünden kirlenen travertenlerin yeniden beyazlaştığını anlatıyor.

Pınar Turan “Bir virüs yüzünden dışarı çıkamadığımız için bunalıp sıkılıp isyan ediyoruz ama yaşamak için muhtaç olduğumuz dünyayı ne hale getirdiğimize hiç bakmıyoruz. Şimdi, gözle göremeyeceğimiz kadar küçük bir virüs bize ‘DUR’ dedi” diyor.

Vaktiniz olursa SÖZCÜ internet sitesinde yazarlar bölümünde o yazıyı okuyunuz. Hayal kırıklığına uğramazsınız.

TEBESSÜM

Sarmal kitabı ve yazarı


Tutuklu olarak cezaevinde bulunan Murat Ağırel ve diğerleri için hazırlanan iddianamede sanıkların 18 yıla kadar hapisleri istendi. Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’ın avukatı Hüseyin Ersöz tepki göstererek “Bu tam bir hukuksuzluk. Gazetecileri bir süre içeride tutmayı amaçlıyorlar” dedi.

Şimdi gelelim öykümüze...

Cezaevinde yatan bir mahkûm, o akşam, cezaevinin televizyonunda “Sarmal” adında, ülkedeki yolsuzları anlatan bir kitaptan uzun uzun bahsedildiğini duyar.

Çok merak eder ve cezaevi kitaplığından “Sarmal” kitabını ister.

Gardiyan başını iki yana sallayarak:

“Kusura bakma ahbap” der “O kitap elimizde yok ama istersen yazarı elimizde!”

GÜNÜN SÖZÜ


Virüs denilen illetin kötülüğü kendisinden sonra da yaşayacak!