Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, başbakan olduğu dönemde, 31 Mayıs 2011 tarihinde Hopa'ya yaptığı ziyaret sırasından olaylar çıkmış, olaylara müdahale eden polisin sıktığı biber gazı sonucu kalp krizi geçiren öğretmen Metin Lokumcu hayatını kaybetmişti.

Foto: SÖZCÜ


DAVA TRABZON'A TAŞINDI

Lokumcu'nun ölümünden polisleri sorumlu tutan yakınlarının 9 yıl süren mücadelesi sonrası sorumlular hakkında dava açıldı. Ancak Hopa'da yapılacak olan ilk duruşma öncesi Yargıtay tarafından alınan kararla, kamu güvenliği nedeniyle dava Trabzon'a taşındı.

Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde, aralarında dönemin Artvin İl Emniyet Müdürü Muhsin Armağan’ın da bulunduğu 13 polis hakkında ‘taksirle ölüme neden olma’ suçundan 6 yıla kadar hapis istemiyle yargı önüne çıkacağı belirtildi.

Foto: İHA


ADLİYE AKIN ETTİLER

Metin Lokumcu'nun ailesinin yanı sıra CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya ile Parti Meclis Üyesi Gökçe, TİP Genel Başkanı Erkan Baş ve İstanbul Milletvekili Ahmet Şık, HDP İzmir Milletvekili Murat Çepni,  Sol Parti Eş Genel Başkanı Alper Taş, KESK Eş Genel Başkanı Aysun Gezen, Halkevleri Genel Başkanı Nebiye Merttürk, STK temsilcileri ve çok sayıda vatandaş duruşmayı izlemek üzere adliyeye akın etti. Öte yandan Trabzon Valiliği pandemi nedeniyle, yürüyüş, miting, basın açıklaması gibi etkinlikleri yasaklarken, özellikle adliye binası çevresinde geniş güvenlik önlemleri alındı.

Metin Lokumcu'nun ailesi.


LOKUMCU'NUN OĞLU KATILANLARA TEŞEKKÜR ETTİ

Duruşma öncesinde Adliye önünde konuşan Metin Lokumcu'nun oğlu Ulaş Lokumcu, "Buraya ne kadar pandemi de olsa, adalet aramaya geldiğiniz için hepinize çok teşekkür ediyorum. Bizim şu anda ilk duruşmamız olacak. Ben kısa konuşmak istiyorum, sizden bir ricam var, biz duruşmaya gidelim, ne duyacaklarımızı biliyoruz, ama bir duyalım. Çıkışta avukatlarımızla beraber bizi beklerseniz çok mutlu oluruz aile adına" diye konuştu.

SANIKLAR KATILMADI

Trabzon 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yapılan ilk duruşmaya tutuksuz yargılanan sanıklar katılmadı. Sanıkların ifadelerinin talimat ile alındığı belirtildi. Sanıkların avukatlarından Celal Kara, "Müvekkillerim olan sanıkların tam olarak neyle suçlandıkları netleştirilmemiştir. Olay günü farklı noktalarda görev almışlardır. Adli Tıp Raporu, kati, kesin bir iliyet bağı kurmamıştır" ifadelerini kullandı.

"HOPA'DA 7 İLİN GAZ STOKU KULLANILDI"

Duruşmada söz alan ailenin Avukatı Meriç Eyüpoğlu, dosyanın Ağır Ceza Mahkemesine taşınması gerektiğini belirterek, şunları söyledi:

* Kimyasal gaz kullanılması sonucu Metin hocanın ölmesi taksir olarak değerlendirilebilir mi? Sanıklar bu sonucu öngörmüşler midir, öngörmemişler midir? 2007’den 2011’e kadar kimyasal gaz sonucu yaşanan ölümlerle alakalı belgeler dosyalarımızda bulunmakta.

* Hopa’da OC ve CS kimyasal gazları kullanılmıştır. Bu gazlar yasaklı listesinde geçmektedir. Çayan Birben’in ölümü sonrası, dönemin İçişleri Bakanı, "Gazımız kaliteli ve doğal" açıklamasını yaptı.

* Burada bahsettiği Hopa’da da kullanılan gazlardır. Savcılığa bu kullanılan gazlar nelerdik diye başvurduk. C10 gazı kullanılıyor. Bu gaz Türkiye'nin de taraf olduğu sözleşmede yasaklı gazlar listesinde. Kimyasal gazların öldürücü olduğu TTB ve Adli Tıp Genel Kurulu tarafından da ispatlanmıştır.

* Metin Lokumcu’nun Hopa’da doğrudan gaza maruz kaldığını gösteren görüntüleri getirdik, mahkemeye sunacağız. Hopa’da o kadar çok gaz atılıyor ki 7 ilin gaz stoku bitiyor. Gaz kullanmak için sadece polis olmak yetmiyor.

* Belli bir eğitim almış olmak gerekiyor talimatlara göre. Gaz kullanımının eğitimini alanlar ve düzenlemeler, bunun sonucunu ön görmemesi mümkün değil.

* Bu gazlar Metin Lokumcu'dan sonra da kullanılmaya devam ediyor. Bunların nasıl kullanılacağına dair mevzuat var. Dosyanın Ağır Ceza’ya taşınması gerekmektedir.

"TORUNUNU ONUN SAVUNDUĞU DERELERDE YÜZDÜRECEĞİM"

Duruşmada söz alan Metin Lokumcu'nun oğlu Ulaş Lokumcu, olayın olduğu tarihte 22 yaşında ve üniversite öğrencisi olduğu için İzmir'de bulunduğunu dile getirdi. Babasının dereleri savunduğunu söyleyen Lokumcu, şunları kaydetti:

* 31 Mayıs 2011 yılında öldürülen babam için bizler, Lokumcu ailesi olarak, bugün eksiksiz buradayız. Sanıklar bugün burada değil. Onlarla bir göz göze gelmek isterdim.

* Ben o gün 22 yaşında üniversite öğrencisiydim, şimdi bir çocuk babasıyım. Babam torunu için mücadele etti. Torununu onun savunduğu derelerde yüzdüreceğim.

"ACAİP BİBERGAZI SIKTILAR"

* Babamın öldürüldüğü gün, üniversite öğrencisi olmam nedeniyle İzmir’deydim. Babam beni 10:30 sularında aradı. Vergi işleri için Hopa’ya geldiğini, dönemin başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın mitingi olduğunu söyledi.

* "Bizim çocuklar da HES’lerle ilgili basın açıklaması yapıp, taleplerini dile getirecekler. Ben de oraya gideceğim” dedi. Bir süre sonra tekrar aradı. “Evlat, sen hiç mi haber bakmıyorsun? Ortalık savaş yerine döndü. Acayip biber gazı sıkıyorlar. Horon oynayanların üzerine gaz sıktılar. Dağılmayı bile beklemeden gaz attılar.” dedi. Bende kendisine dikkat etmesini söyledim" diye konuştu.

"BEN O GÜNKÜ İKTİDARA VE ORTAKLARINA BABAMI VERDİM"

Babasıyla olay günü yaptığı telefon konuşmasını anlatan Ulaş Lokumcu, bu sırada olayların arttığını dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

* Baba sana bir şey olur dikkat et” dedim. O da “Biz burada olmazsak, gençler zayi olacak. (Polisleri kastederek) Ortalık çok karışık. Değişik tipler var burada. Ne yapmaya çalışıyorlar bunlar ben anlamadım. Oğlum dur polisler gene saldırıyor, ben seni sonra arayacağım” dedi.

* Bu, onunla son konuşmamız oldu. 31 Mayıs günü saat 13.00 civarında ev arkadaşım babamın haberini almış. Ama bana söylemedi. Televizyondan öğrenmeyeyim diye, beni evden çıkardı.

* Havalimanında beklerken, babamın öldüğünü haberlerde gördüm. Haberlerde ve görüntülerde izlediğim kadarıyla o gün Hopa’da, babam öldürüldükten hemen sonra, “İmamın ordusu Hopa’dan defol” sloganı atılıyordu.

O dönem suç olan bu slogan yıllar sonra haklılığını bir kez daha kanıtladı. Buradaki imamın ordusundan kasıt Fethullah Gülen cemaatinin polis teşkilatı içerisindeki yapılanmasıydı.

Bugün “ne istediler de vermedik” diyenler ne verdiler bilmiyorum, ama ben o günkü iktidara ve o günkü ortaklarına babamı verdim.

KARDELERİ SANIKLARIN CEZALANDIRILMASINI TALEP ETTİ

Metin Lokumcu’nun eşi Gülay Lokumcu, oğlunun anlattıklarına katıldığını vurgulayarak şikayetçi olduğunu söyledi. Lokumcu'nun kardeşi Yeter Babalık, Ayşe Bekar, Songül Çiçekoğlu, Mete Lokumcu, duruşmaya katılmayan sanıkların en ağır şekilde cezalandırılmasını talep etti. Daha sonra duruşmaya yarım saat ara verildi.

Aranın ardından tekrar başlayan duruşmada bu kez davaya katılan ve katılmak isteyen çeşitli illerden gelen Baro Başkanları söz aldı. Baro başkanları da davanın Ağır Ceza Mahkemesinde görülmesi talebini tekrarlarken Trabzon Baro Başkanı Sibel Suiçmez, "Bu dosya, adalete erişimin ne kadar zor olduğunu bize göstermektedir.

Bu dosya bize bağımsız savunmanın önemini göstermektedir. Metin Lokumcu'nun öldürüldüğü gün hepimiz bir parça öldürüldük. Vereceğiniz kararlar bu ülkede insanların devlete olan güvenini arttıracaktır ya da eksiltecektir. O yüzden basit yargılama değildir. Basit bir olay olarak da algılamamız mümkün değildir" ifadelerini kullanarak davaya katılmalarını talep etti.

DOSYA AĞIR CEZAYA GÖNDERİLMEDİ

Talep ve ifadeleri dinleyen mahkeme daha sonra, sanıkların eylemlerinin olası kast düzeyinde kaldığı yönünde bir delil olmamasından dolayı dosyanın Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesi talebini ile barolar ve derneklerin davaya katılım taleplerini reddetti. Aile avukatlarından Nagihan Bulduk, sanıkların bir sonraki duruşmada mahkeme salonunda hazır bulunmasını isterken, Lokumcu ailesi avukatı Meriç Eyüpoğlu, "Aile 10 yıldır bugünü beklediği için biz az konuştuk. Ama şunu anladım ki siz Hopa’da neler olmuş bilmiyorsunuz" dedi. İkinci kez verilen yarım saatlik aranın ardından hakim,   görevsizlik kararının bir sonraki celsede yeniden değerlendirileceğini belirtirek, sanıkların duruşmaya gelmeleri yolundaki talebi de kabul etmedi.

AVUKAT REDDİ HAKİM TALEBİNDE BULUNDU

Mahkemenin aldığı karara tepki gösteren ailenin avukatı Meriç Eyüpoğlu, "Belli ki biz bu davayı bu şekilde yürütemeyeceğiz. Keşke 10 yıl bekleyen bir dava böyle olmasaydı. Adalet, hakaniyet, adil yargılama hakkında değerlendirme yapmıyorsunuz. Yargılamanın başından beri kendimizi anlatmaya çalışıyoruz. Anlaşılamadığımız açık. Bildiğimiz bütün iletişim yöntemlerini kullandık" diyerek reddi hakim talebinde bulundu. Bu talep karşısında hakim, dosyayı nöbetçi mahkemeye göndererek davayı da  28 Haziran'a erteledi.