Tarih 11 Ağustos 2018... Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Rize’de AKP İl Danışma Meclisi’nde konuştu. Ekonomiye ilişkin değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, “İktidarıyla-muhalefetiyle, bizi seveniyle-sevmeyeniyle hepimiz aynı gemideyiz. Bu gemi yürüdüğünde hep birlikte kazandığımız gibi, delinip su aldığında da hepimiz aynı akıbete düçar olacağız” dedi.

Üç yıl sonra... “Aynı gemideyiz” meselesi yeniden gündemde!

Whatssap gruplarında, “Bu iktidardan pek çok beklentiniz gerçekleşti, camiayı hayretle izliyorum, bak demedi demeyin, sonra Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olursunuz, iktidara zarar verecekse haksızlık ve yanlışlardan şikayetle doğruları söylemek caizdir diyemem” uyarılarını yapan Yenişafak yazarı Hayrettin Karaman, bir dönem ‘aynı mahallede” yürüdüğü arkadaşları tarafından sert bir dille eleştirildi!

Çarpıcı...

2002’den 2013’e kadar iktidarın bütün uygulamalarına destek veren sonrasında yolları ayıran Karar Gazetesi yazarları Ahmet Taşgetiren, Taha Akyol, Akif Beki gibi isimler, “Hayrettin Bey AKP’li gibi davranıyor, siyaset yapıyor. AKP destekçisi olduktan sonra bambaşka biri oldu” cümlelerini kurdu... Bu tespitler doğru mu? Doğru! Karaman “AKP’li yönetici” gibi davranıyor. Hatta daha da ileri gitti ve köşesinde şu cümleleri bile kaleme aldı:

“... Bu eksikler, aksaklıklar, suiistimaller nefse mağlup olmalar, mal-kadın- mevki imtihanını kaybetmeler, vazifeye zengin başlayıp yoksul veya aynı servet ile çıkacak yerde yoksul başlayıp haram-helâl demeden zengin olmalar... yirmi yıldan beri değil, bin yıldan fazladır var! Eski zamanlarda bunları dile getirenlerin dillerini kesiyorlardı, şimdi hiç değilse yalnızca uçlanma yolu tıkanabiliyor... Her zaman tekrar ediyorum ve edeceğim: Daha sağlam bir gemi bulmadan denizin ortasında çürümüş dedikleri ama kendilerini az çok değerleri ile taşıyan gemilerini batıranlar geçmişi, hâli ve geleceği hâmil olarak batarlar. Çürümüşlüğün ölçüsü görecelidir. Daha sağlamını yapmak için gemiyi terk ederseniz zaten korsanlara bırakmış olursunuz... (Yenişafak/26 Eylül 2021)”

Düşünün... İslam hukuku uzmanı Hayrettin Karaman, yolsuzluğun son 20 yılın meselesi olmadığını, yoksul başlayıp zengin olmanın bin yıldan fazladır yaşandığını savunabildi! Gemi çürümüş olsa bile “gemiden ayrılmayın” dedi. Yaşamlarının önemli bir kesitini AKP’li ve yaptığı hukuksuzluklara destek vermekle geçirmiş bugünün “muhafazakar muhalifleri” de isyan etti: “Bu kadar da olmaz...”

İsyan etmekte haklılar!

Aynı ‘liberaller’ gibi! Onlar da ‘isyan’ ediyorlar... Neden?

“Muhafazakar muhalif” ile “liberal muhalifi” buluşturan gerçekten ülkedeki adaletsizlik mi? Yolsuzluklar mı? Yoksulluktan gelip zengin olmak mı? İddia ediyorum: Değil!

Çünkü...


Medya mahallesi ve referandum


Tarih 8 Aralık 2013...

Hürriyet Gazetesi’nde Taha Akyol, “Ben evetçi idim” dedi: “... 2010 referandumunda ‘evet’i destekledim. Anayasa Mahkemesi’ne parlamentonun üye seçmesini, HYSK’da üyelerin çeşitli kaynaklardan seçilmesiyle ‘çeşitlilik’ sağlanmasını eskiden beri savunuyordum. Bazı AK Partililer ‘Milli Görüş’ terimleriyle konuşurken de ben bu görüşleri, bu kavramları savunuyordum. Yazılarımda, Venedik Kriterleri’ndeki (HSYK’da yargı kökenli üyeler üstün bir çoğunluğa sahip olmalıdır) ilkesini de defalarca yazmıştım...”

Yargının Fetullah’a teslim edildiği 12 Eylül 2010 referandumunda ‘Evet’i savunan Akyol o günlerde AKP’yi açıkça savunmadı mı?

Ya da... Başbakan olduğu dönemde Erdoğan’ın sağ kolu olan Akif Beki gelmediği için CNN Türk’teki “Medya Mahallesi” programı bile yapılmadı! Sanki o dönem ‘baskı’ yoktu... Akreditasyonu getiren kimdi? O dönem ‘yolsuzluk’ ve ‘zenginleşme’ yoktu! Külahımıza anlatsınlar...

Hafıza önemli...

Hepiniz AKP’liydiniz...


Tarih 21 Haziran 2013...

Amerika’nın etkili gazetelerinden New York Times yazdı: “Türkiye’deki liberaller Erdoğan’a sırt çevirdi.” Tim Arango imzalı haberde, köşe yazarı Cengiz Çandar, Avrupa Parlamentosu Yeşiller eski Milletvekili Joost Lagendijk, Boston Üniversitesi’nden Türkiye uzmanı antropolog Jenny B. White gibi tanınmış isimlerin, “Neden 10 yıl önce Erdoğan’a destek veriyordum? Neden bugün vermiyorum?” muhasebelerine yer verildi. Gazete şu önemli tespiti yapmıştı: “Başbakan Tayyip Erdoğan için Türkiye’yi sarsan hükümet karşıtı protestolar zorlu bir paradoksu da beraberinde getirdi: Protestocuların bazıları onun için oy vermişti, çoğunluğu onun ekonomi politikaları sayesinde zenginleşmişti ve şu an kendisine ‘diktatör’ diyen bazı liberal entelektüeller ve köşe yazarları yazdıklarıyla Erdoğan’a üç seçim kazandırmıştı...”

Ve... 2010’larda başlayan ‘AKP-cemaat’ gerilimi de 17-25 Aralık’ta netleşti! Kopuş yaşandı... Unutmadan; Aralık 2012’de Cumhuriyet’le hesaplaşmak için kurulmuş olan Taraf Gazetesi’nin yöneticileri istifa etti yerlerinde daha ‘Erdoğancı’ isimler geldi.

Bugün Hayrettin Karaman’a karşı çıkanlar 2013’ten önce bu iktidarın politikalarına ‘sıkı sıkıya bağlı’ isimlerdi.

SONUÇ: Biz mi? Dün de zenginleşmeyle, adaletsizlikle, yolsuzlukla mücadele ediyorduk bugün de. “Yetmez ama evet” diyenlere karşı çıktık bugün de “yetmez ama evet” dedirtmek isteyenlere karşıyız! Biz kim miyiz? Cumhuriyet devrimlerini savunan, neoliberalizmin yarattığı ekonomik yıkıma ve liberal faşizme karşı sosyal adaleti savunan, adaletin peşinde hep koşan, ayağının altından kırmızı halı çekildiğinde ‘isyan’ edenleri tanıyanlarız! Evet... Gemi çürüdü ama alternatifi gemiyi inşa edenler değil!