AK Parti TBMM Grup Başkanvekili Mahir Ünal, Muğla’da partililerine seslenirken, “Öyle bir hava oluşturuyorlar ki sanki biz Türkiye’de bunca yıl hiçbir şey yapmamışız” diye serzenişte bulunmuş.

Kendisine de AK Parti’ye de haksızlık etmemek gerek.

2002’den itibaren önemli eserlere imza attılar.

Görkemli sarayların, camilerin, köprülerin, otoyolların, tünellerin, havalimanlarının, gar binalarının, şehir hastanelerinin varlığını inkâr edemeyiz.

★★★

Ancak şunu da görmezden gelemeyiz:

Bir şeyi yapmak kadar, hakkıyla, ekonomik bir şekilde yapmak önemlidir.

Üç kuruşluk işi 10 liraya mal eder, tüyü bitmemiş yetimin hakkını bir grup müteahhide teslim ederseniz, ürettiğiniz sonuç yaptığınızı gölgeleyebilir.

Örnek vereyim: Şehir hastaneleri çok görkemli. Işıl ışıl binaları var. Girdiğinizde özel hastaneye girmiş hissi yaşıyorsunuz ki personeli saymazsak, zaten özel hastane sayılırlar.

Bina sahiplerine kira ödediğimiz yetmiyormuş gibi, temizlik ve laboratuvar hizmetlerini de onlardan satın alıyoruz.

2022 bütçesine bakın isterseniz. Sağlık bütçesinin yüzde 19’u 13 şehir hastanesine ayrılmış.

CHP’li Ahmet Akın’a göre bu 13 hastaneye bir yıl için ödediğimiz kirayla 14, 2024’e dek ödenecek kiralarla ise 59 benzer hastane yapılabiliyormuş. Döviz kurundaki artışların yaratacağı ek maliyeti katmıyorum üstelik!

Başka bir örnek: Kamu Özel Sektör İşbirliği (KÖİ) yöntemiyle yapılmış yol, havalimanı, köprü, tünel gibi yatırımlar için Hazine’nin verdiği geçiş ve yolcu garantilerinin miktarı, kurdaki artışla 179.6 milyar liradan 226.5 milyar liraya çıkmış.

Düşünün ki sadece kur artışının ülkeye maliyeti yaklaşık 47 milyar.

Bu parayla kaç hastane, kaç köprü yapılır, hiç düşündünüz mü?

★★★

Neticede Mahir Ünal’ın serzenişinin doğruluk payı olsa da tam olarak gerçeği yansıtmıyor.

Bir eserinde ne demiş ünlü Fransız yazar Victor Hugo?

“İnsanlar, açık denizde dalgalarla nasıl boğuştuğunuza değil, gemiyi limana ulaştırıp ulaştıramadığınıza bakar.”

AK Parti 20 yıllık iktidarı boyunca güzel şeyler yapmış olabilir. Ancak, 20 yılın sonunda geldiğimiz nokta ortada.

Ülkede son dönemde derinleşen yoksulluk da işsizlik de hayat pahalılığı da 20 yıl boyunca yapılan yanlışlıkların, alınan yanlış kararların sonucu.

Bolluk varken herkes yapılana bakar, alkışlar.

Ancak insanlar yoksullaştığında, gelirler düşüp giderler astronomik bir şekilde arttığında ne yaptığınızdan çok nasıl ve hangi maliyetle yaptığınıza bakar.

Tıpkı şimdilerde olduğu gibi.

Asıl “ideolojik saplantı” sizin yaptığınız


Taksim’deki Atatürk Kültür Merkezi (AKM) açıldı. Hem İstanbul, hem Türkiye için çok önemli olan bir kültür sanat merkezinin kapılarını yeniden açması çok önemli gelişme.

Başta, çok emek harcayan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy olmak üzere, katkısı olan herkesi kutluyor, bir vatandaş olarak teşekkür ediyorum.

Ancak, bazı noktaları da dikkatinize getirmek istiyorum. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, açılışta yaptığı konuşmada şu cümleleri kurdu:

“Aslında biz İstanbul’un bu sembol yapısını yeni baştan inşa etmek için uzun yıllar önce harekete geçtik. Ancak attığımız her adımda engellerle karşılaştık. Eski Türkiye’nin köhnemiş yüzünün sembolü olan, her tarafı dökülen, kendisinden beklenen işlevleri yerine getiremeyen Atatürk Kültür Merkezi binasını yıktırmamak için yapılan kampanyaları hepiniz hatırlıyorsunuz. Halbuki biz en başından beri burada, orasını yıktıktan sonra yerine çok daha güzelini, çok daha estetiğini, çok daha kullanışlısını yapacağımızı söylüyorduk. Buna rağmen mesele kimi çevrelerce ideolojik saplantı, kimi çevrelerce siyasi hesaplaşma, kimi çevrelerce kaos çıkarma vesilesi haline dönüştürülerek bize ve ülkeye vakit kaybettirildi. Gezi olayları sırasında o binanın nasıl terör örgütlerinin gövde gösterisi yerine dönüştürüldüğünü unutmadık.”

Her şeyden önce “eski Türkiye’nin köhnemiş yüzü” denilen o bina, ülkenin en zor zamanlarında kıt imkanlarla yapıldı ve yıllarca bu millete hizmet verdi.

Diğer taraftan herkes biliyor ki “yıkılmasın” diyen o toplumsal muhalefet olmasaydı, bugün AKM’nin yerinde bir AVM olurdu. Yine o toplumsal muhalefet olmasaydı bugün o kültür merkezinin adı Atatürk Kültür Merkezi olmazdı.

Bu arada şunu da belirtmemek olmaz:

Asıl “İdeolojik saplantı”, Cumhuriyet’in bütün eserlerini satıp yok edip Atatürk’ün ismini her yerden silmeye çalışmaktır.

Asıl “ideolojik saplantı”, milletin parasıyla yapılmış AKM’yi baba parasıyla yapılmış gibi gösterip açılışa sadece iktidar yandaşlarını davet etmektir.

Siz de bunu sınırsızca yapıyorsunuz!