Konya’da esnaf, durumunu duyurabilmek için çözüm buldu. Masaları aldılar, Mevlana Meydanı’na taşıdılar. Sandalyeleri de getirip masaların yanına yığdılar. Masa ve sandalye yığınına benzin döküp, ucunu yaktıkları gazeteyi de tutuşturucu olarak kullanıp verdiler ateşe!

Esnaf masa yakıyor.

Faiz ise hızla artıyor.

Esnafın masa sandalye yığınını ateşe vermek için kullandıkları gazetenin o sayfasında bir köşede “Merkez Bankası koruma kalkanını açtı. Faizleri uçurdu.” haberi vardı. Ve diğer köşesinde de “Anaların çocuk maması alacak gücü kalmadı” başlıklı haber yerleştirilmişti. Konya gibi iktidarı 20 yıldır oylarıyla desteklemiş bir kentin gün görmüş köklü esnafının “kendi alevimizle yanıyoruz” dediği saatlerde Ankara’da iktidar “Yargıtay Başsavcısı’nın parti kapatma iddianamesini” kama gibi kullanıp oy desteği artan muhalefet ittifakının mermerini çatlatmayı hesaplıyordu.

Kamayı çakarsın.

Mermer çatlar.

Reform boş çıktı.

Kama çakalım.

HDP kapatılabilir.

Suçsuz da çıkabilir.

Geçmişteki “parti kapatma davalarına” bakıp, tahmin yapan eski Anayasa Mahkemesi raportörleri, “Kapatılacak partinin suç odağı haline geldiğine karar verilebilmesi en az 4 ay sürer.” diyorlar. Anayasa profesörleri de “Parti kendini kapatır, dava da düşebilir” demekteler. Ve iyi hukukçular; “Anayasa Mahkemesi Saray’ın emri ile mi hukukun buyruğu ile mi kapatma davası açıyor, bu nokta da netleşmeli” diye konuşuyorlar.

★★★

Anlayacağınız!

Parti kapatma zorlama.

Yapay gündem.

Kama elde kalabilir.

Bu davanın halkta da bir karşılığı yok. Türkiye “iş- aş- can telaşına” düştü. Piyasalar bir faiz istediler, Merkez Bankası 2 yükseltti. Merkez Bankası’nın atacağı başka adım zaten yoktu. Merkez Bankası’nın eli mahkum dış para sahiplerine “güven vermek” zorundaydı. Yüksek faiz sonunda sıcak para yine akmaya başlayacak, yabancının parasını yemeye, içmeye, her biri kara delik beton yatırımları yeniden el parasıyla dikmeye hamle edip, büyümeye başlayacağız.

Hayal bu!

Oysa bu hayalin sonunda esnaf masa, sandalye yakacak ve anneler bebelerine mama alamayacak, 10 milyon işsizi olan, 16 milyon insanı da yoksulluk sınırında kıvranan ülke durumuna geldik.

Yüksek yapışkan döviz.

Yüksek yapışkan faiz.

Yüksek yapışkan enflasyon.

Yüksek yapışkan işsizlik.

Yüksek yapışkan yoksulluk.

Yüksek yapışkan yalan.

Bu yüksek yapışkan 6’nın hepsi birden; “yabancıdan sıcak para gelecek biz bu parayı yiye yiye büyüyeceğiz, Milli Gelir Artışı yapacağız” modeli ile peydahlandı, birbirini besleyip büyüdü.

6 yapışkanı!

Bu iktidar büyüttü.

★★★

Korona salgını ise “6 yüksek yapışkan yapının” üstüne bindi. Bir yıl doldu; aşı geldi, gelmedi, sürü bağışıklığı oldu, olmadı, parkta yan yana oturana cezalar kesildi, fakat iktidar partisi kongreleri, “salkım saçak” dolduruldu ve Türkiye haritasının tamamı mavi renge dönsün diye beklerken; üçüncü dalga İstanbul’a geldi, haritanın tümü kırmızıya yöneldi, Türkiye ölçeğinde günlük vaka sayısı 20 bini geçti, yoğun bakımlarda yoğunluk hızla artamaya başladı ve günlük ölüm sayısı 80 cana yeniden dayandı.

Faiz artıyor.

Esnaf masa yakıyor.

Üçüncü dalga kapıda.

Halk, iş- aş- can derdinde.

Elde var sadece kama.

Kamayı çakacak.

Mermeri çatlatacak.

Sıcak para da gelecek.

Milli gelir büyüyecek.

Elde var 6’lı yapışkan!

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Öcalan’ın iddianamesini yazan Savcı’nın görüşü!


Gazeteci Mehmet Yılmaz 9 yıl önce yapılan kongreyi izlemiş, dün köşesinde şunları yazdı: “30 Eylül 2012 günü AKP’nin 4. Olağan Büyük Kongresi’nde, o tarihte Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan, 63 maddelik bir manifesto okudu. O manifestonun birinci maddesi şöyleydi: “Partilerin kapatılması kaldırılacak.” Manifestonun dördüncü maddesi de şuydu: “Parti kapatmalarına son verilecek.” 9 yılda nereden nereye... Gazeteci Barış Pehlivan da önceki gün Öcalan’ı İmralı’da sorgulayan ve “idamını isteyen iddianameyi yazan” eski DGM Savcısı Talat Şalk’ın, parti kapatma davasıyla ilgili görüşlerini sordu. Talat Şalk, şunları söyledi: “HDP, PKK’nın güdümünde olan bir partidir. Ancak Demirtaş suç işlediyse yıllar önce işledi, Barış Süreci olduğu için bir şey yapılmadı... Yıllar sonra tutuklanıyor, davalar açılıyor... Hal böyle olunca, bu davaların hukuki değil, siyasi olduğunu düşünüyorum. HDP kapatılsa dahi AİHM’den çıkacak kararla Türkiye’nin mahkum olabileceğini söyleyebilirim.”