CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka SÖZCÜ’ye konuştu...


Türkiye’yi il il gezen, vatandaşın derdini dinleyen Nazlıaka, “Türkiye’de artan derin bir yokluk ve yoksulluk var” tespiti yaptı ve ekledi:


İnsanlar bayat ekmek kuyruğuna giriyor. Diğer tarafta halkın boğazındaki kuru ekmeğe göz koyan iktidar var. Bu düzen böyle gitmez

CHP Kadın Kolları Başkanı ve MYK Üyesi Sayın Aylin Nazlıaka ile 2011’de TBMM’nin önünde, benim kadın sivil toplum kuruluşları ile “Kadın ve çocuklara şiddetin önlenmesi” için yaptığım protesto gösterisinde, henüz milletvekili adayı iken tanıştık. O günden bugüne şiddet önlenmediği gibi hızla arttı, Sayın Nazlıaka ise 3 dönem Ankara Milletvekili seçildi ve şu anda da Kadın Kolları Genel Başkanı olarak önemli çalışmalara imza atıyor.

Onunla salı günü İstanbul’da, Türkiye’nin her köşesinden 1500 kadının katılımıyla yapılan ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun da katılarak bu konuyu açıklayan bir konuşma yaptığı, seçimlerden sonra hemen; asgari ücrete göre belirleyecekleri yoksulluk sınırının altındaki ailelere destek vermek için başlatacakları “Aile Destekleri Sigortası” lansmanı sonrasında konuştum, birçok yoksul aileye katkı sağlayacak bu önemli projeyi ve daha birçok konuyu sordum.

LÜTUF DEĞİL BİR HAKTIR

- Sayın Nazlıaka, bugün burada Aile Destekleri Sigortası’nın tanıtımını yaptınız. Nedir, nasıl olacak, bize açıklar mısınız?

Aile Destekleri Sigortası, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 9 sigortasından biri, ilk 8 sigorta şu an uygulamada ancak Aile Destekleri Sigortası’nı iktidar bir türlü uygulamaya sokmadı. Biz bu sigortayla özellikle yoksul vatandaşlarımıza ulaşmayı ve onların Anayasal haklarından faydalanmasını istiyoruz. Çünkü Türkiye’de giderek artan derin bir yokluk ve yoksulluk var. Bir de gıda krizi var. Böyle bir tablonun içindeyken biz, yoksul vatandaşlarımıza devlet tarafından yapılacak yardımların bir lütuf değil, hak olduğuna inanıyoruz. Bunu sağ elin verdiğini sol el görmeyecek mantığıyla gerçekleştireceğiz. En önemlisi, bu nakdi yardımlar kadının hesabına yatırılacak. Böylelikle aile içerisinde kadın güçlenecek. Kadının güçlenmesi demek, ailedeki gencin, çocuğun, yaşlının, kısacası ailenin güçlenmesi demek, ailenin güçlenmesi de daha sağlıklı bir toplumsal düzen demek.

GENÇLERE KAMUDA ÖNCELİK

- Sayın Kılıçdaroğlu, bir Aile Destekleri Kurumu kurulacağını söyledi, bu yoksul aileleri kim bildirecek, muhtarlar mı?

Şu şekilde belirlenecek; hane halkının her bireyi başına -çocuklar da dahil- düşen gelir “asgari ücretin üçte birinin altındaysa” bu kişilere nakdi yardım yapılacak. Ailedeki engelli, yaşlı, bakıma muhtaç kişi sayısına göre de bu yardımlar artacak. Türkiye’de her 4 gencimizden biri işsiz, bu gençlerin Aile Destekleri Sigortası’ndan faydalandıkları koşullara sahip olmaları halinde “kamuda istihdam önceliği” sağlanacak. Bu projeyi çok önemsiyoruz. Genel Başkanımız 2010 yılından beri bu projenin üzerinde duruyor ve “İkinci Yüzyıla Çağrı” beyannamesinde de yer almıştı bu proje. İlk seçimlerde, dostlarımızla iktidara geldiğimizde bunu hayata geçireceğiz ve AKP gibi “yoksulluğu yöneten” değil, “yoksulluğu yok eden” olacağız.

YAPBOZ TAHTASI DEĞİL!

- Zincir marketlerin çoğu un, yağ, süt birçok gıda maddesine kota getirdi. İkiden fazla alamazsınız diyor. Halk bu pahalılıkta, bu kotalarla giden duruma ne kadar dayanabilecek?

Halk ekmek kuyrukları oluşmaya başladı. İnsanlar “bayat ekmek” kuyruklarıyla daha ucuza ekmek alamaya çalışıyor. Diğer tarafta halkın boğazındaki kuru ekmeğe bile göz koyan, porsiyonlarınızı küçültün, tasarruf yapın gibi önerilerde bulunan Saray iktidarı ve şürekâsı var. Dolayısıyla, halktan bu kadar kopmuş olanlar şu anda “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” modundalar. Ekonomiyle ilgili her gün karşımıza yeni bir modelle çıkıyorlar. Nasreddin Hoca’nın göle maya çalması gibi, bu tutmadı, bu modeli deneyelim. Ekonomi bir yap boz tahtası değildir. Yoksuldan alıp zengine veren bir düzen kuruldu ki bunun yürümesi mümkün değil.

- Yurt içi ve dışından “Dolar 16’ya varabilir, geçebilir” diye uyarılar geliyor. Bu sadece yoksul kesimi değil, orta sınıfı da fena halde vuruyor. Şu anda kotayla satan marketler “satışı bir süre durdurduk” derlerse ne olacak?

Bu süreci o yüzden ekonomik kriz değil, ekonomik buhran olarak değerlendiriyoruz. Ancak iktidar değişikliğiyle bu sorunlar çözülür. İktidar değiştiğinde hem kaynaklar doğru kullanılacak, hem “siyasi etik yasası” çıkarılarak şeffaflık, hesap verebilirlik hayata geçirilecek, yolsuzluklar önlenecek, 3-5 maaş alanlar olmayacak ve halkımız daha adil bir gelir dağılımıyla rahat nefes alabilecek. Yolsuzluk musluğunu kestiğiniz zaman ekonomik kaynaklarımız var.

CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, Ruhat Mengi’nin sorularını yanıtladı.

Yaşam-HAK Projesi ile yardım eli uzatıyorlar


Aylin Nazlıaka, ODTÜ İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü mezunu, ekonomist. Birçok sivil toplum kuruluşunda kurucu üye, yönetim kurulu üyesi gibi etkin roller üstlenmiş, Bilkent Üniversitesi’nde İnsan Kaynakları Dersi vermiştir. Nazlıaka ve CHP Kadın Kolları üyeleri, “Yaşam-HAK Projesi” yürütüyor. Proje kapsamında şiddete, istismara uğrayan kadın ve çocuklar 7/24 faaliyet gösteren “444-82-85” numaralı telefonu aradığında hemen yardım alabiliyorlar.

Ne yaparlarsa yapsınlar halk, oyuna sahip çıkacak, gidiyor gitmekte olan


- Ekonomist olmanız nedeniyle soracağım, doların 15 TL’ye yaklaşması, Merkez Bankası müdahalelerinin etkisiz kalması Türkiye’yi nereye götürecek? Japonya merkezli Yatırım Bankası “AKP böyle yaparak asgari ücreti ve yardımları arttırmayı, oylarını yüzde 35’in üstüne çekerek ve OHAL altında seçime gitmeyi planlıyor” açıklaması yapmış. Sizce iktidar ekonomi planı böyle bir bilinçle mi oluşturuldu gerçekten?

Saray çevresi seçimlerin OHAL altında yapılabileceği üzerinden bir korku yaratmak istiyor. Yurttaşların bir eline “aş”, bir eline “iş” yazarak canına kıydığı ülkemizde iktidarın tek derdi koltuk. Oysa yapılması gereken belli, bu tablonun sorumluları derhal istifa etmelidir. Bu yılın başında asgari ücret 384 dolardı. Ne kadar artış yapacaklarını bilmiyoruz ama bu 384 doları (şu andaki kura göre 5600 TL’nin üstünde), insanların satın alma gücünün erimemesi adına korumaları gerekiyor. İçinde bulunduğumuz ekonomik tablo içerisinde AKP artık freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağı gidiyor. Bunun için birtakım çözümler arayabilir ama nasıl bir çözüm yaratırlarsa yaratsınlar artık gitmelerini önleyecek bir çözüm imkansız görünüyor. Atatürk, bu ülkenin temellerini o kadar sağlam atmış ki demokrasiye yönelik olan her türlü müdahale bir noktaya kadar zarar verebiliyor, yine de ülkemizin temel birtakım demokratik unsurları işliyor. Bu aşamadan sonra demokrasiyi gasp etmek adına yapacakları her türlü hamle AKP’nin başarısızlığını örtemeyecek. Eninde sonunda adil ve hakkaniyetli sonuçlara ulaşılacak. Net şekilde söylüyorum, halk oyuna sahip çıkacak, “gidiyor gitmekte olan” durumu değişmeyecek.

1935’te kadın milletvekili oranında dünya ikincisiydik bugün 129’uncu sıradayız!


- Özellikle iktidara yakın isimler “Birbirine hiç benzemeyen 6 parti bir araya gelecek, nasıl anlaşacak ve yönetecekler” sorusunu ekranlarda sıkça tekrarlıyorlar. Avrupa’da birçok ülke böyle koalisyonlarla yönetiliyor, bizde de sorunsuz yürüyecek mi sizce?

Millet İttifakı her geçen gün güçlenerek ve iktidar yürüyüşünde adımlarını daha da sıklaştırarak yoluna devam ediyor. Gittiğimiz illerde görüyoruz ki ittifak tabanda da benimsenmiş. Muhalefet liderlerinin de hepsi kendinden önce ülkeyi düşünen insanlar, kim ne derse desin günü geldiğinde sorunsuzca yola devam edecekler.

CHP’Lİ ERKEKLER KABUL EDECEK!

- CHP’nin verdiği “Siyasette Eşit Temsil Hakkı” kanun teklifi AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. CHP, kadınlara yüzde 50 temsil hakkı verilmesini istiyor. Bunu nasıl sağlayacaksınız?

Bu kanun teklifimizin ilk imzacısı da Genel Başkanımız oldu, gerçekten Kemal Kılıçdaroğlu eşitlikçi bir lider. Bu kanun teklifinin Türk siyaseti açısından dev bir adım olduğunu düşünüyorum. Belki bugün Genel Kurul’dan geçiremedik ama ilk seçimlerden uygulamaya geçireceğiz. 1934’te kadınlar seçme ve seçilme hakkını aldıktan sonra yapılan ilk seçimde 18 milletvekili Meclis’e girmişti, o zaman dünyadaki kadın parlamenter oranı açısından bakıldığında Türkiye dünya ikincisiydi, bugün ise 129’uncu sıradayız.

- 1935’te de Atatürk’ün bütün ısrarına rağmen erkek milletvekilleri tepki göstererek sayının artmasını engellemişler. 2021 yılında iktidar çoğunluğunda aynı tablo mevcut. Cumhuriyet Halk Partisi kadın milletvekili sayısının erkeklerle eşit olmasını; fermuar yöntemini istiyor ve bunu tüzük değişikliği ile gerçekleştirmek mümkün. Acaba CHP öncülük yaparak tüzük değişikliği ile kadınlara yüzde 50 hak tanır mı, yoksa CHP’li erkekler de karşı çıkar mı?

Bizim dünya ikincisi olduğumuz dönemde birinci Finlandiya idi, bugün orada kadın parlamenter oranı yüzde 46, yani neredeyse yarı yarıya. Bu süreçte Türkiye geride kaldı ama bu kadınların suçu değil. Siyasete zaman ayırmak gerekiyor, oysa kadın geleneksel roller içine hapsedildiği ve bu koşullar giderek yoğunlaştığı için bunu kırarak siyasete zaman ayırabilmeleri zorlaşıyor. Siyaset aynı zamanda belli ölçüde bir ekonomik güce sahip olmayı da gerektiriyor, bu açıdan da Türkiye’de kadınlar dezavantajlı. Örneğin, gayrimenkul sahipliğinin yüzde 62’si erkeklerin üzerinde, yüzde 38’i sadece kadınların üzerinde...

- Mal Ortaklığı Rejimi getirildi, bunun için yıllarca mücadele verdik, artık malların yarısı kadına ait değil mi?

Evet ama ben tapu oranları üzerinden söylüyorum, Medeni Kanun’da değişiklik oldu, boşanma halinde “edinilmiş malların yarısı” kadına ait ama erkekler tapuları kendi ismine çıkarıyor. Siyasette kadının var olabilmesi için kesinlikle eşitliğe ihtiyaç var, biz kota değil parite diyoruz, çünkü eşitlikten yanayız.


Kadınlarımızın gündemi şiddet ve yoksulluk


- Türkiye’yi il il dolaşıyorsunuz, bugüne kadar kaç ile gittiniz ve kadınlardan en çok duyduğunuz şikayet neydi?

81 ilin hepsine gittim. Kadınlar, tencerede et mi kaynar, dert mi kaynar bunu en iyi bilenler. Onun için en fazla duyduğumuz şikayet “mutfaktaki yangın”. Kadınların temel sorunu ekonomi, çünkü yoksulluk, yoksunluk, savaşlar hep en fazla kadınları ve çocukları vurur. Mesela, Ankara’nın Bala ilçesinde çiftçilikle uğraşan bir kadın “çocuğunu tedavi ettirebilmek için” alyansını satmak zorunda kaldığını söyledi. Alyans bir mücevher değil, manevi değeri olan bir semboldür ama satacak hiçbir şeyi kalmamış. Bir başka kadın, çocuğunun kulağındaki küçücük küpeyi satmak zorunda kaldığını söyledi. Şiddet de kadınların gündemindeki ana unsurlardan biri.