Avrupa Konseyi Genel Sekterliği, Türkiye’nin 19 Mart 2021 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararı ile İstanbul Sözleşmesi’ni kendisi yönünden “fesh” eden kararını alır almaz, “resmi çizelgesinde” duyurdu. Konsey bununla da kalmadı “fesih/çekilme kararının” yürürlüğe giriş tarihini ilan etti: 1 Temmuz 2021...

★★★

Türkiye, 2012’de dönemin Bakanlar Kurulu, “İstanbul Sözleşmesi” olarak anılan, “Kadına Yönelik Şiddetin ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”ni imzalamıştı.

Sözleşme metnine Finlandiya, Danimarka, Almanya ya da Fransa’nın yaptığı gibi; ne bir çekince, ne bir itiraz, ne bir istisna koymuştu. Türkiye’nin sözleşme masasını “tek hamlede” devirmesi, uluslararası çevrelerde soğuk duş etkisi yaratıyor.

İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı Av.  Nazan Moroğlu, “imzayı geri çekme” eylemini düzenleyen sözleşmenin 80’inci maddesini hatırlatıyor:

Taraf devlet istediği zaman Avrupa Konseyi genel sekreterine yapacağı bildirimle sözleşmeden çekilebilir. Bu tür bildirimin alınmasından sonraki 3 aylık süreyi takip eden ayın ilk günü karar yürürlüğe konur.

★★★

Barolar,  Türkiye’nin kararının yürürlük tarihini  ilan eden Avrupa Konseyi’ne “Hele bi durun” mektubu gönderiyorlar.

Bu mektupla kararın yürürlüğe konmadan önce; Danıştay’a yaptıkları başvurunun sonuçlanmasının, yargı ve yasama sürecinin tamamlanmasının beklenmesi gerektiğini savunuyorlar.

Sözleşmeye hem ilk imza koyan, maalesef hem de imzasını çekilen ilk ülke olduk”  diyen Moroğlu, Cumhurbaşkanı Kararı’nın Anayasa’yla çeliştiğini vurguluyor:

2014 yılında uygulamaya konan sözleşme 2012 yılında Meclis’te yapılan oylama sonucu Bakanlar Kurulu kararı ile onaylandı. Çıkış için de aynı yolun izlenmesi gerekir.”

2018 yılından beri İstanbul Sözleşmesi’ne alternatif olarak çalışılan düzenlemenin adı “Ankara Mutabakatı” olacak.

Kadın-erkek eşitliğinin yerini “adalet” kavramının aldığı “aile esaslı”; bu yerli ve milli “mutabakat” için; Türkiye’den başka imzacı ülke de gerekmeyecek.

★★★

Türkiye’nin de üyesi olduğu Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi’nin (CEDAW), 15-26 Mart tarihleri arasında süren Yıllık Toplantısı’nda bir ilk yaşandı. Her yıl mart ayında BM’nin New York’taki merkezinde düzenlenen bu toplantı, pandemi nedeniyle 2021’de ilk kez online olarak düzenledi.

Türkiye burada da “tekil” örnek oluşturdu ve konuşmacıların canlı video bağlantısı ile katıldığı toplantıya video bant ile katıldı.

AKP yönetimi böylelikle BM’de yapılan toplantıda “soru-cevap” bölümünü atlatmış oldu.

Kadınların sokaklarda yankılanan “soruları ve cevapları” internet hızıyla tüm dünyada duyuluyor:

Sıkıntı yok!

GREVIO Temsilcisi Asan dut yemiş bülbüle döndü


İstanbul  Sözleşmesi İzleme Grubu, “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Uzman Grubu”(GREVIO) Türkiye Temsilcisi Prof. Dr. Aşkın Asan’dan bu süreçte “çıt” çıkmıyor.

Assan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın çalışmalarını destekleyen Türkiye İş Kadınları Derneği (TİKAD) Başkanı Nilüfer Bulut’un mütevelli heyet başkanı olduğu İstanbul Galata Üniversitesi kurucuları arasında da yer alıyor.

Asan’ın, İstanbul Sözleşmesi tartışmalarına  ilişkin sözleri, 2 Ağustos 2020’da yayımlanan Karar gazetesi haberinde yer alıyor:

Türkiye, sözleşmenin temel amacını nasıl anladığını bir ekle Avrupa Konseyi’ne yazılı olarak bildirebilir.”

Sözleşme üzerinden köpürtülen “eşcinsel evlilikleri özendiriyor” iddialarına da değinen Asan, sözleşmede LGBT’yi hukuk normu olarak belirlemeye veya teşvik etmeye yönelik herhangi bir hüküm bulunmadığını belirtiyor.

Ve şöyle devam ediyor:  “Sözleşmede ‘aile’ tanımı yer almamakta ve sadece şiddet mağdurlarının kim olursa olsun taraf devletlerce koruma altına alınması hedeflenmektedir.”

Bulut’un, “İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması biz kadınları üzmüş ve kadınların elde ettiği kazanımların kaybedilmesi dolayısıyla, büyük bir gerginliğin tetiklenmesine zemin yaratarak kamuoyunu derinden etkilemiştir” sözleri, AKP’ye yakın çevrelerdeki çatlağın görünür işaretlerinden biriydi.

Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan Bayraktar’ın yönetiminde olduğu Kadın ve Demokrasi Derneği’nden (KADEM) yapılan açıklamada da benzer ifadeler yer aldı:

İstanbul Sözleşmesi kadına şiddetle mücadele için önemli bir girişimdi.

KADEM, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetle mücadelenin hukuki dayanağını oluşturan yasa lehine de tarafını ortaya koydu:

6284 sayılı kanunun daha da güçlendirilmesi ve uygulamalardaki sorunların giderilmesi için tüm gücümüzle çalışacağımızı kamuoyuna ilan ediyoruz.