Küresel finans piyasaları ABD’li “Para Sihirbazı” ve Açık Toplum Vakfı kurucusu George Soros’un Financal Times’ın ardından Wall Streeet Journal’a yazdığı makalelerde, Çin’e yatırım yapan finans kuruluşu Blackrock’u “ABD’nin güvenliğini riske” atmakla suçlayan eleştirilerini tartışıyor.

Türkiye’de ise Soros, 4 yıldır tutukluluğu süren iş insanı ve insan hakları savunucusu Osman Kavala davasının konusu olarak gündemimizde...

★★★

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Soros artığı” diye itham ettiği Kavala’nın tutukluluğu, “benden olmayanın hukuki haklarını” savunmak için bir fırsat olur mu? OLMALI...

★★★

Gerek Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, gerekse de DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın, Soros’la ilişkinin adresi olarak “Beştepe’yi” işaret etmesi; AKP içinden tanıklığın üst noktası...

Peki, nasıl oldu da iktidar cephesinde bir dönem yaldızlı davetiye ile Türkiye’ye davet edilen Soros “haine”, insan hakları savunucusu Kavala “suçluya” dönüştürüldü?

★★★

Hikayeyi Davutoğlu’ndan dinlemeyi tercih ederim.

Davutoğlu’nun Açık Toplum Vakfı tarafından fonlanan Türkiye Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (TESEV) eski Başkanı Can Paker ile ahbaplığının; iktidara endeksli olduğunu anlaması uzun sürmedi.

★★★

Davutoğlu Dışişleri Bakanı ve Başbakanlığı sürecinde Can Paker’in de içinde olduğu “Boğaziçi Küresel İlişkiler Merkezi” kadroları ile yakındı...

Ne var ki Davutoğlu’nun altından başbakanlık koltuğunu çekenler de kamuoyunda “Pelikanlar” olarak tanınan aynı grup oldu.

★★★

Erdoğan’ın Soros’la 2010 yılında kesilen ilişkisini kabaca Paker’in kariyeri üzerinden okumak mümkün.

Soros faturasının neden Kavala’ya çıktığını açıklayan bir süreç...

★★★

Paker 18 yıl başkanlık yaptığı TESEV’in 2015 Genel Kurulu’nda yeniden aday olmamıştı.

Davutoğlu’nun başbakanlığı döneminde başdanışmanı Etyen Mahçupyan ile birlikte Kamusal Politika ve Demokrasi Çalışmaları’nı (PODEM) kurdu.

Davutoğlu’nun “fikriyatını” destekleyen PODEM’in finansörünün de Ülker Grubu’nun patronu Murat Ülker olduğu söylendi..

★★★

Erdoğan 2013 Mayıs’ında patlak veren Gezi Parkı direnişini Soros’a bağlamıştı.

Kavala da bu torbaya kondu.

2001 yılında temsilcilik düzeyinde açılan ve

2008 yılında vakıf statüsüne evrilen Açık Toplum Vakfı 2018 Kasım’ında Türkiye’deki faaliyetlerine son verdi.

★★★

Paker’ın iş dünyasından düşünce kuruluşlarına yolculuğu, TÜSİAD yönetiminde olduğu 1997 yılında merhum Prof. Dr. Bülent Tanör’ün yazdığı “Demokratif Perspektifler Raporu” ile başladı.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yetkilerini sınırlayan rapor, sermayenin kolay hazmedeceği bir lokma değildi.

1971 yılında kurulan TÜSİAD’da en büyük kırılma bu raporla yaşanmıştı.

TÜSİAD’da raporun sorumluluğunu üstlenen Paker ileriki yıllarda bu raporun öngördüğü ve AKP’de vücut bulan anayasa değişikliğinin işçiliğini üstlendi.

★★★

Paker’in 1997-2015 dönem başkanlığını sürdürdüğü TESEV’le arasına 2010 yılında açılan “Balyoz Davası” girdi.

TESEV’in ilk Yönetim Kurulu Başkanı iş insanı Bülent Eczacıbaşı, İshak Alaton’a yazdığı mektupta Paker’in “TSK’yı hedef alan” açıklamalarının kurumu bağlamadığını söylüyordu.

★★★

Aralarında ABD, Fransa, Almanya ve Hollanda’nın da olduğu 10 ülke büyükelçisinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) verdiği karar doğrultusunda Kavala’nın serbest bırakılması çağrısının yankıları sürerken Paker’den görüş almamak olmazdı.

★★★

Paker’in “Kavala’nın 15 Temmuz’da bir şey yaptığına inanmıyorum” sözlerini bu köşeden okudunuz...

Kavala’nın eski arkadaşı olduğunu belirten Paker “İshak Alaton, Osman Kavala ve ben Açık Toplum Vakfı’nı kurduk” sözleriyle vurgu yapıyor.

★★★

Hollanda Başbakanı Mark Rutte, Roma’daki G20 Liderler Zirvesi’nde Erdoğan’a ilettiği şu sözler ise gelecekten haber veriyor:

Hollanda’nın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına dikkat çekme hakkını her zaman saklı tuttuğunu Erdoğan’a anlattım. Bunun içişlerine müdahale değil, evrensel değerlerin teyidi olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca bunu gelecekte de yapmaya devam edeceğimizi söyledim. Bu da ikili ilişkilerin bir parçası.”

★★★

AKP iktidarının “yandaş” olmayan sivil toplum kuruluşlarını dönüştürme konusundaki iştahı malum.

Kavala davası, karısına “Ya benimsin ya kara toprağın” diyen koca zihniyetini çağrıştıran bir siyasi yaklaşımı çağrıştırıyor.

Davutoğlu 30 Kasım’a doğru Kavala’nın serbest kalacağını iddia ediyor ki; Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliği bağlamında yanılma olasılığı düşük.