Bugüne kadar yaptıklarından yarın neler yapacaklarını kestirmek kolay olan iktidarın “Yeni Anayasa” söylentisi inandırıcı olmaktan çok uzaktır. Demokratik açılımlar yerine sıkıdüzeni yeğledikleri belli siyasal gücün, etkinliğini kendi alışkanlıkları ve beklentileri doğrultusunda yaşama geçirmeye çalışacağı açıktır. Gittikçe yaklaşan genel seçimler nedeniyle ilgi çekici söylemler yeğleyen iktidarın siyasal aldatmacalarla oy toplayamasa bile oy yitirmeme ya da az oy yitirme çabasında olduğu gözlenmektedir. Siyasal, ekonomik, toplumsal, özellikle hukuksal konularda büyük gerilemeler ve gerilmeler içinde olana iktidar gittikçe solan rengini siyasal makyajlarla düzeltmek yolunda hız artırma girişimlerindedir.

İktidar ve yandaşları Anayasa değişikliğini daha iyi kurallar için değil, kendi doğrultularını açılım ve yeni destekler için istemektedir. Yönelişleri ve amaçları yaptıklarıyla kanıtlanmaktadır. Daha geri götürecekler, tutuculuklarına ağırlık ve hız kazandıracaklar. RTE’ın “Yeni Anayasa” sözü “Allah korusun!” dedirtiyor. Yargıya bunca el atıp varlığının ve bağımsızlığının yadsındığı bir dönemin sorumlularının “Yargıda devrim” yapacağı beklentilerine neden olmaları boşunadır. Baskıya, ayrımcılığa, işlerine gelmeyen kararlara uymamaya alışanlar, olsa olsa “Lâf” yaparlar. Anayasa Mahkemesi kararını dinlemeyenler, önceleri “Saymadıklarını” açıklayanlar hukuka bağlılıklarına inandıramazlar.

Dili kirli, saldırgan siyasetçiler kötü örnek olduklarının ayırdında değiller. Kendilerini “Birşeyler söylemiş” sanarak böbürleniyorlar. Kötü söz başarı değil, düşüklük ve yetersizlik, hattâ küçüklüktür. Hukuk, belirlenen aykırılıkları yaptırımlarla engellemeyi öngören kurallar dizisidir. Hakların ve özgürlüklerin güvencesidir. Toplumsal yaşamın adalet ışığıdır. Toplumsal aydınlanmanın, barışın ve dayanışmanın bayrağı ve dayanağıdır. Hukuk, özgürlüğün ve güvenliğin kucağıdır. Ülkemizdeki günümüz siyasal sisleri geçicidir. Devlet Bahçeli’nin tekerleme nitelikli, saldırı içerikli sözleri ortamı germekte, öncekilerle ters düşenleri yadırganmakta, dönüşleri kendisine yakıştırılmamaktadır.

Kusur ne biçim ağırlık yüküyse kimse kabûl edip özür dileme erdemini göstermemekte, tersine direnmelerle olumsuzluğa gömülmektedir. Önceki tutum ve davranışlarıyla sözlerini sonra tümüyle tersiyle geçersiz kılanlara inanmak kimseden beklenmemelidir. Kişilik, bir insanın en önemli değeri, yapısının niteliğidir. Siyaset alanındaki çarpıklıklar, terslikler, aykırılıklar, uygunsuzluklar insanlık değerleri donanımındaki yoksunlukların sonucudur. Aile terbiyesinden başlayarak yetişme, eksiklik ve kusurlarına uzanan yanlışlıklar, sonraki yılların karalarının ve yıkımlarının nedenidir.

Toplumsal katlar arasında ayrılık yaratmaya, kimilerini üstün tutup yurttaşları bölüp aşağılaştırmaya çalışan kötü siyasetçilerin sapkınlıkları hoşgörülemez. Yurttaşların arasındaki eşitlik başta özgürlüğün, dayanışmanın, barışın güvencesi olan lâikliğin yaşamı ışıklandırması önemli bir açılımdır. Bu gerçeği benimsemeyip karşı çıkanların bağnazlığı üzücüdür. Bunun yanında şaşkınlık yaratan bir durum da FETÖ’nün etkinliği ve peşinden gidip pençesine takılan değişik katlardaki asker ve sivil kişiler. Hele bilimsel san taşıyanlar...

Toplumsal yıkım, kişisel çürümelerle başlar.