Yaşamı çekilmez kılan durum ve tutumlar hiç eksik olmuyor. İnsanların birbirine karşı olumsuz davranışları ağır gölgeler biçiminde yaşam kıvancımızı karalıyor, bastırıyor ve engelliyor. Çoğu bilgisizlik, yetersizlik ve kötü niyet yansıması olan durumlar sahiplerinin düşünce ve amaç bozukluğundan kaynaklanmaktadır. Yaşamı karartan, yaşam sevincini ve kıvancını önleyen yanlışlık ve yanılgılarla, kötü niyet kaynaklı tutumlar insanlık gerekleriyle toplumsal ilişkileri de yaralıyor.

Devlet düzeyinde, devlet katında bu olumsuzluğun en büyük yansıması adalet konusunda görülmekte, sağlık, eğitim, ekonomi ve öbür sorunlar yanında adalet alanındaki aykırılık, çelişki ve umulmadık tüm durumlar daha sarsıcı, daha düş ve umut kırıcı olmaktadır. Bu nedenle bağımsız yargıya, gölgesiz ve etkisiz adalete en büyük, en önemli yaşam kaynağı olarak bakacak, gereken bağlılık, güven ve saygıyla gerçekleşmesini bekleyecek, isteyeceğiz.

Yargıyı etkileme, yönlendirme amacıyla yargıç, savcı, üye, görevliler ve tüm yargı çalışanları üzerinde baskı kurmak, onları yönlendirmek ve etkilemek uğraşları kınanması gereken en kötü girişimlerdir. Hürriyet gazetesi yazarlarından Yalçın BAYER’in köşesinde (31.12.2020, sayfa 14) aktarılan Levent GÜLTEKİN’in şu sözü çok düşündürücü ve üzücüdür: “Mahkemeler iktidarın sansür kurulu gibi çalışıyor.”

Hepimizi üzmesi ve düşündürmesi gereken bu sözün yabana atılır yanı yoktur. Başta yargıçlar, savcılar, üyeler olmak üzere avukatlarla birlikte tüm ilgililerin gereken duyarlığı gösterip adaletle ilgili tüm olumsuzluklara karşı durum almaları, uğraşlar vererek adalete düşürülen gölgeleri önleyip kaldırıp sorumlularını saptayıp gereken işlemi uygulamaları, uygulatmaları gerekir.

Özellikle siyasal iktidarı, Hâkimler ve Savcılar Kurulu Başkanlığı yapan Adalet Bakanı’nı göreve almalardan ayırmaya, atama işlerinde gerçekten yansız olma özeni içinde denetlemeleri gerekir. Bakanın Kurul Başkanlığı, bir olumsuz etkisi olmasa bile, her zaman tartışılacak aykırı bir konumdur. Yansızlığı kuşkulu, tartışılan bir adalet, olmayan yok olan adalettir.

Yargıcın giyim kuşamıyla, konuşup yazmasıyla, ilişki kurmasıyla, tutum davranışıyla her zaman özen içinde olması, özellikle yansızlığını gölgeleyecek her şeyden kaçınması gerekir. Duygu, düşünce, köken- soy, inanç bağları yönünden kuşkusuz ve tartışmasız yaşamına toz kondurmaması gerekir. Özellikle davanın yanlarına karşı bir yönden yansızlığı ilkedir. Bayan hukukçuların kendileri gibi düşünüp davrananlara benzer tutum ve davranışlardan kaçınmaları, bu nedenle sıkmabaşla görev yapmamaları gerekir. Adalet önünde her yönden eşitlik temeldir.

Türban kimileri için dinsel örtü, kimileri için süslenme, kimileri için direnme aracı, kimileri için alışılmış bir aile ve yöre başörtüsüdür. Ama görevde asla bir yanlılık ve bir bağlılık aracı değildir. Bir yandaşlık, bir karşıtlık, bir gösteri, bir baskı aracı gibi, bir direniş flaması gibi kullanılamaz. Yargıda yakınlık, özellik örtüsü kuşkusu verilmemelidir.